4. Bölüm
MAZİ MAZİDİR İŞTE
Olduğum yere yığılıcaktım nerdeyse. Merve ve Elif kolumdan tutmasa zaten kendimi yerde bulmuştum. En son hatırladığım şey Mertin bana doğru geldiğiydi. Ondan sonrasını hatırlamıyorum zaten.
Uyandığımda Merve ve Elif başucumda benim uyanmamı bekliyorlardı. Bi dakika bi dakika! O sandalyede oturan Mert miydi? İnanadım olanlara. Hala baygınım ve rüya görüyorum zannettim. Ama değildi işte. Mert karşımda canlı canlı duruyordu.
Uyandığımı görünce bana doğru geldi. Yüzünde o kavgadan eserler vardı hala. "Sana yaptıklarım için özür dilerim. Geçmiş yaşantımızı yok saydım, bizi yok saydım. Beni affedebilicek misin?" Hiçbişey söyleyemedim o an. Aslında söylemek istiyordum ama bir türlü içimdekileri söyleyemiyordum. Söylememeliydim. Çünkü eğer söylersem onun için ikinci kapı olucaktım. Benim onu beklediğimi bilicek ve bana hiç gelmeyecekti. O yüzden sustum, sessiz kaldım.
Ama artık bişey söylemeydim. Çünkü gözümün içine bakıyodu bişeyler söylemem için. "GİT" dedim sadece. Bi süre bakakaldı daha sonra arkasını döndü ve içeriki odaya gitti. Sanırım hazırlanıyodu, gitmek için. Ve sonra kapı sesi duyuldu. Hayallerimide alıp gitmişti evimden. Beni öylece bırakıp, çekip gitmişti işte. Kabullenmeliydim. Eğer ona evet deseydim, demek ki beni böyle bırakıp gidicekmiş. Artık biliyordum gerçekleri. Ama yapacak bişeyim yoktu.
***
Telefonuma gelen mesaj sesiyle aniden irkildim ve telefonu almak için komidine uzandım. Mesaj tanımadığım bi numaradandı.
"Seni özledim şaşkın. Uzun zamandır görüşemiyoruz. Benimle bi çay içmeye ne dersin?"
Sinirlenmiştim açıkçası. Be ahmak madem mesaj atıyosun adınıda eklesene o mesaja. Nerden bileyim ben kim olduğunu. Cevap vermedim mesaja ama sonra merakıma yenik düşerek aradım o numarayı. Tanıdık bi sesti bu.
"Şaşkııııın" diye bağırıyordu telefonda. "Beni nasıl hatırlamazsın. Koray ben Koray."
Şimdi hatırlamıştım işte. Çocukluk arkadaşım, ilk aşkım, dert ortağım. Tabi eskide kaldı bunlar, şimdi olmuşuz üniversite 3. Sınıf öğrencisi ohoooo mazi...
"Ta..tabi hatırladımmm.
"İstanbuldayım senin İstanbulda okuduğunuda, telefon numaranı Ayçadan aldım. Hatırladın mı Ayçayı?"
Tabiki hatırlıyorum Ayçayı, nasıl unutabilirim ki. İlköğretim zamanımdaki en yakın arkadaşım Ayça benim.
"Evet hatırlıyorum Ayçayı."
"Buluşalım mı, ne dersin?"
"Şeyy bilmiyorum ki. Sınavlarım çok sıkıştı bu aralar. Ama bi çay içebiliriz."
"Tamam sabırsıklıkla bekliyorum. Nereye gideceğimizi mesaj at."
Telefonu kapatınca hafif bi gülücük kapladı suratımı.
***
Kendimi garip hissettim Korayı karşımda görünce. Çok değişmiş eski günlerden bu yana. O kadar yakışıklı olmuş ki donup kalmamın nedeni belkide bu yüzdendi. Neden ayrıldım ben bundan hay Allahım yaa falan diye triplere girdim bi anda. Beni görünce el kaldırdı burdayım der gibi. Onu çoktan görmüştüm ben ama haberi yoktu şapşalım benim.
Yanına gidince elimi uzattım selam vermek için. Elini kaldırmadı, şaşırdım bende. Sonra biranda boynuma sarıldı. Nefesini tam olarak kulağımın biraz üst tarafında hissedebiliyordum. Kokunu çoktan kendimden geçmeme neden olmuştu zaten.
Bir süre öyle kaldıktan sonra mecburen geri çektim kendimi. Gözlerine baktım. Ve o anda gözlerindeki özlemi hissetmiştim işte. Hiçbir hareket yapamıyordum, dona kalmıştım. Tam karşısındaki sandalyeye oturttu beni. Avcunun içinede avcumu aldı, sıcacıktı elleri. Kendimi çok huzurlu hissediyordum.
"Yaklaşık 10 sene oldu ve ben seni çok özlemişim şapşalım. Hiç değişmemişsin. Hala eskisi kadar güzel ve masumsun. Ah nasılsın demeyi unuttum bu arada. Neler yapıyosun?" Dedi.
Ama ne deyiş. Kendimden geçmiştim. O baştan çıkarıcı ses tonu bi kızı kendine aşık etmek için yeterde artardı bile. Kekeleyerek konuşmaya başladım.
"O..okulla falan uğraşıyorum. Malum 3. Sınıf olduk, yorucu oluyor. Onun dışında evdeyim. Arkadaşlarımla birlikte yaşıyorum. Sen, sen nasılsın?"
Sesimi heyecanlı olduğumu anlamasın diye şekilden şekile sokmuştum bunu derken.
"İyiyim bende. Aslında iyi değildim, seni görene kadar. Annem ve babam vefat etti. Bir ay kadar önce. Bir trafik kazası."
Trafik kazası diyince içim sızladı bi anda. Malum benim annemde yakın zamanda böyle bişey yaşamıştı. Neyse devam etti konuşmasına.
"Babamın işlerinin başına ben geçmek zorunda kaldım. Bilirsin holding işlerini eskiden beri sevmem. Resim çizmeyide bıraktım sırf bu işler için. Anlayacağın çok yorucu ve sıkıcı bi hayat yaşıyorum. Yaşıyo-dum."
Bunu dedikten sonra güldü Koray. Çok güzel resim çizerdi Koray. Belkide resim çizişine bile aşık olmuş olabilirim o zamanlar.
Ellerimi onun ellerinden çektim. Gerçekten elleri çok sıcak olucak ki ellerimi çekince biranda buz gibi oldular.
"Çok üzüldüm." Diyebildim sadece.
Üzülmüştüm gerçekten, arkadaşımdı sonuçta. Bana benimle görüşmek istediğini söyledi. Şuan yaptığımız neydi anlamamıştım. Açıklama yapmaya başladı.
"Yani seni sürekli görmek istiyorum. Artık ayrı kalmayalım, kendini özletme. 10 yıl ayrılık sencede çok değil mi?"
Dona kaldım. Neler diyordu böyle? Yoksa hala bana... Bu saçma düşünceleri atmalıydım aklımdan.
Peki Koray bunları söyleyince ben neden mutlu olmuştum? Bu ani duygusal değişimim korkmama neden olmuştu.
Yoksa herşey yeniden mi başlayacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAMARLARIMDAKİ AŞK
РомантикаAşk bacayı çoktan sardı. Bizim elimizden yaşamak gelir. Aylin'in monoton hayatına yeniden dahil olan Mert onu ikna edebilecek mi? Kararsızlık, yanılma, hayal kırıklığı. Tüm bunların yanında bide AŞK. Aylin'in dünyasına hoşgeldiniz. "Sen be...