2. Bölüm DOSTLUK

983 32 0
                                    

2. Bölüm

DOSTLUK

Ağlamaktan gözlerim şişmişti. Kendimi böyle görmeye alışık değildim. Garip hissediyordum ama hayallerim yıkılmıştı. Umutla açtığım kapının ardında görmek istediğim o yüz değildi. Yüzünün her tarafı kana bulanmış, kıyafetleri paramparça, umutsuz ve arsızca bakan bi yüz görmüştüm kapımda. O umutla bakan gözler kaybolmuştu. Sevgiden zaten eser yoktu. Yıllardır tanıdığım o yüz gitmiş yerine bambaşka bi yüz gelmişti. Umursamıyordu Mert beni. En çokta buna üzülmüştüm. Sırf kalacak bir yer olmadığı için gelmişti benim evime. Zaten her zaman işi düştüğünde gelirdi bana. Ama bu daha kırıcıydı. Gece saat iki civarında bara gitmişti Mert ve herzamanki gibi gördüğü ilk kıza sulanmaya başlamıştı. Kızın sevgilisi olanları görünce arkadaşlarıyla birlikte Mert'i öldüresiye dövmüşlerdi. Tek çare bana gelen Mert söyleyecek bişey bulamamıştı. Bi süre birbirimize baktık sadece, tek kelime etmeden. Sessizliği bozan Mert olmuştu dün gece. "İçeri alıcak mısın beni yoksa bu halde gitmeme izin mi vericeksin?" Yüzsüzdü Mert ve hiçbişey olmamış gibi davranıyodu. Onca olaydan sonra inadına karşıma çıkmıştı.

Şimdi o anları hatırlıyo oluşum beni daha çok üzüyordu. Artık kendimi tutamıyordum, hıçkırarak ağlamaya başladım. Evet evde kimse yoktu. Mert uyanır uyanmaz sanki oteldeymiş gibi bişeyler yiyip çıkmıştı evden, hiçbir açıklama yapmadan tabikide. "Kesin yatıp kalktığı kızlardan birinin yanına gidiyodur!" dedim kendi kendime. Artık ağlamıyordum ama üzgün olmadığımdan değil, alışmaya başladığımdandı. En çok Merte kızıyordum böyle bişeye beni alıştırdığı için. Düşünmeye devam ettim sonra. Artık kendime kızmıyordum, haksızlık etmiyordum. Tamam, Merte sinirlenip bana teklifte bulunan ilk erkekle bi otel odasında "sevişme" adı altında değerlendirilmeyecek şeyler yaşamıştım belki ama bunların hepsi Mert'in suçlarının yanında hiç kalıyordu. Ama yinede hatalıydım, hiçbir şey bunu ört bas etmeme sebep olamazdı. Adını bile bilmediğim bi erkekle o tenha otel odasında (biraz daha ilerlese adı sevişme olacak) bi ilişki yaşamış olmam fena halde utanmama sebep oluyordu.

Sonra bu olayın olduğu gün geldi aklıma. Ne yapmıştı Mert bana? Gözlerimin önünde en yakın arkadaşımı aniden öpmemiş miydi?(Yercesine) Pişmanlığım giderek azalıyordu ama Merte olan kızgınlığımda bi o kadar artıyordu.

Ağlamayı tamamen kestim ve üzerime o çok sevdiğim mavi kazağımı giydim. (Mert'in en sevdiği renk maviydi) bu havada bu kalın kazak bile yetersiz kalabilirdi. Belkide sinirden bunun farkına bile varamayacaktım. Montumu aldım ve kapıyı hızlıca çarparak dışarı çıktım. Nefes almak istiyordum belkide nefes aldığımı hissetmek istiyordum bende tam olarak bilmiyordum. Tek istediğim olanları unutup eski hayatıma geri dönmekti. Sahile gitmeliydim ve orada kendimi dinlemeydim. Evet şimdi sahilde yürüyordum ve aklımda sadece hatalarım! Ben herşeyden kaçmaya çalışırken hayat sanki bana cilve yapıyor "benden kaçamazsın" diyordu. Karşılaştığım şey bana bunu hatırlattı. Yüzündeki yara bereye rağmen Mert kolunda bi yellozla bana doğru yürüyordu...

***

Bana doğru yaklaşan çift mutlu görünüyordu. Birbirlerinin ellerini sımsıkı tutmuş, yavaşça yürüyorlardı. Ben sırtımdan omuriliğime doğru bi su damlasının indiğini hisseder gibi oldum ve neredeyse domates gibi kıpkırmızı olmuştum. Ateşlenmeye başlamıştım ve sesimide konrtol edemiyordum. Ne yapcaktım şimdi? Mert benimle konuşur muydu? Merak ediyordum ama bi yandan da korkuyordum. Ben bunları düşünürken o mutlu çift dahada yakınlaştı. Artık yanlarındaydım ya da sadece bir adım uzaklarında. Bacaklarımda güç kalmamıştı ve titriyordum. Hayatımın aşkı yanımdan bi başkasıyla geçip gitti hemde tek kelime etmeden. Bu daha kötü müydü yoksa iyi miydi anlayamadım. Kendimi bırakmıştım artık ve bacaklarım bana meydan okurcasına dimdik oldu. Kendimi zor güç bi kafeye atabilmiştim. Bir masaya oturdum ve yanağımdan bi gözyaşı yavaşçaa akıp gitmişti. Garson yanıma geldiğinde nefesimi topladım ve Su dedim. Su istiyorum. Unutmalıydım olanları. Ve o an kendime bi söz verdim. "Ne olursa olsun beni üzmelerine izin vermicem."

***

Sevgiye ihtiyacım vardı. Telefonumun çalmasını istiyordum. Tanıdık bi ses duymakta en beklediğim şeydi o anda. Ben bunları düşünürken kapının zilinin çaldığını duydum. Kapıyı açtığımda elimde sümüklü peçetemle dostlarımı karşımda gördüm. Merve'm ve Elif'im ellerinde kocaman bi oyuncak ayıyla kocaman gülerek bakıyolardı bana. Ağlıyo oluşumu hiç umursamadılar sanki umursamazlarsa unutacakmışım gibi hissettim. Kızarmış gözlerim ve burnumla arkalarında kaldığım dostlarımın ardında tebessüm ettim. Merve poşetten çıkardığı cipsleri ağzıma tıkmaya çalışırken Elifte en sevdiğim meyve suyu olan kayısı suyunu bardağa doldurmuş, hınzırca gülerek yanıma geliyordu. Aslında mutluydum o anda. İstediğimde buydu zaten. Yanımda birilerinin olmasıydı. Herşeyi masanın üzerine bırakıp bitanelerime sarıldım. Evet ağlıyordum ama mutluluktandı bu sefer.

***

Yine yalnızdım evimde. O gün gözlerimi garip bir duyguyla açmıştım. Sanki bugün bişeyler olucaktı, değişik bişeyler. Korkmamak elde değildi ama soğukkanlı olmaya çalıştım. Rutin sabah kahvaltılarımdam birini yapıyordum ki telefonum çalmaya başladı. Yabancı bi numara. Telefonu açtım ve bi erkek sesi duydum. Kalın, otoriter bi sesti bu. Kiminle görüşüyorum falan filan fasıllarını atlattıktan sonra "Sizi anneniz için aradım. Korkmayın ve sakin olun. Anneniz bi trafik kazası geçirdi. Durumu biraz ağır. İstanbulda olduğunuzu ve kısa sürede buraya gelemeyeceğini biliyoruz. Yalnız annenizin size ihtiyacı var, onu yalnız bırakmayın." Telefon kapanmıştı ama şuan hissetme duygum kaybolmuştu, gözümden dökülen bir damla gözyaşı dışında...

DAMARLARIMDAKİ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin