□ 36 □

2.2K 226 56
                                    

Yemek de bowling de kazasız belasız yani birileri bizi ya da BaekChul'ün sevgili olduğunu farketmeden geçti. Üstelik oldukça eğlendik.  Hatta bizimkiler Heechul hyungu çok sevdi. Özellikle de Yoongi hyungun arkadaşı Jin ile oldukça iyi anlaştılar. Açıkçası Yoongi hyung ile Jin hyungun yakın arkadaşlar olduğuna inanmak şimdi düşününce bile çok güç.
Yoongi Hyung biraz sert mizaçlı ve .. Ve.. Ve Jin hyung tam bir ana kuzusu.. Pembeyi seven bir ana kuzusu. Belki de benim pembeye alerjim olduğu için ya da pembeye yüklenen cinsiyetçi anlamlar yüzünden bir erkeğin pembeyi bu denli sevmesini tuhaf buluyorum.
Pembeyi ciddi anlamda sevmesini saymazsak, bowling topların da dahi ısrarla  pembeyi seçmişti, Jin hyung oldukça sıcak biri. Ve Minseok. Akşamın ilk dakikalarında yani ilk tanıştığımızda sessiz, sakin duruşlu kedi gözlü bu genç oyuna başladığımızda tam bir canavara dönüşmüştü.

Taş kağıt makas ile iki gruba ayrıldık ve ben Jongin'le aynı grupta değilim. Minseok bizim grup liderimiz oldu. Bowlingde iyi olmasam dayak yiyeceğimi düşündüm. Neyseki kazandık. Oyunu aldıktan sonra sanki Minseok'ta bir düğmeye bastılar ve o yine halim selim bir şeye dönüşüverdi. Patilerini yalayan kedi sakinliğinde sessizce
Jongdae'nin iğrenç esprilerine gülüyordu.

Bu haliyle fazla sevimliydi.
Yetişkin bir erkeğin sevimli olması tuhaf değil mi?

Bowling öncesi akşam yemeği tam bir rezillikti. Heechul hyungun bizi götürdüğü restoranda küçük odalar vardı. İlkin rahat olacağımızı düşünerek sevinmiştim.
Fakat Heechul hyung ve Jongin bu rahatlığı bir yarışa çevirdiğinde Baekhyun halinden memnun olsa da benim için vaziyet tam bir karmaşaydı. Heechul hyung Baekhyun'u beslemeye çalışınca ona heveslenen Jongin de bana, benzer uygulamaya geçtiğinde tüm itirazlarıma rağmen tıka basa doyuncaya kadar Jongin'in elinden yedim.
Şimdi bile utancımdan ölecek gibi oluyorum. BaekChul'ün kahkahaları hala kulağımda.

Yemekten sonra Jongin'e gözüme görünmemesini ve hatta birkaç gün daireme uğramamasını söyledim.
Ama bowling sonrası elele bizim apartmana kadar yürümüştük.
Bu, öfkemin ve utancımın geçmesini sağlamıştı.
Yine de sözünü tutacağı tuttu beyefendinin ve üç gün bana uğramadı.
Benim fakülteye bir arkadaşını(!) görmeye de gelmediği için onu hiç göremedim.
Kısa cevaplı mesajlar dışında iletişimimiz olmadı.
Yani onu o kadar özledim ki kalbim iki kayanın arasında kıyılıyormuşçasına eziliyor. Sebepsiz yere gözlerim doluyor.
Yapacak çok şey var.
Mesela bu akşam bölümdeki arkadaşlarla film analizi etkinliğimiz var. Bir an önce hazırlanıp çıkmam lazım. Ama o kadar keyifsizim ki oturduğum yatağımdan kalkıp da kapağı açık dolabımda gözüme ilişen gömleği giymeyi üşeniyorum.
Yine de bu durumdan sıyrılmam lazım.
Bununla başa çıkabilirim.
O her zaman yanımda olamaz öyle değil mi?!

Üzerimi giyinip anlaştığımız kafeye yol alıyorum. Hava öylesine soğuk ki bir kar sancısı taşıdığı belli. Başımı göğe çevirdiğimde Seul'ün tepesini saran pamuk şeker misali pembe bulutlar kar habercisi gülümsüyor.
Ama ben gülemiyorum.
Çünkü onu özlüyorum..

Kafenin küçük salonunda yaklaşık otuz kişi toplanıp üst sınıfların önceden belirlediği bir filmi izledik. Böylece biraz olsun Jongin'li düşüncelerimden sıyrılabildim.
Çünkü filmdeki otizmli kardeşin oyunculuğu gerçekten bir harika.
Filmden sonra kardeşler arası psikolojiye dair bir iki yaklaşımla analiz ve fikir alışverişi yapıldıktan sonra kalan arkadaşlarla bir şeyler içmek için biraz daha oturdum. Jongin yüreğimden taşmaya başladığında müsaade isteyerek kalktım. Değerlerinin otizm hakkında hala konuşacak çok şeyi var gibi. Çünkü ülkemiz bu konuda epey ilerleme kaydetmiş. Haliyle bölümdekiler otizm üzerinde çalışma yapmaya epey hevesli.
Otizm hakkında merak ettiğim tek şey, deniz ürünlerini çok tüketiyor olmamızın bu hastalığı ne denli etkilediği..
Abim otizmli olsaydı ne yapardım? Annem filmdeki anne kadar sabırlı ve güçlü olur muydu? Ya da çocuğum otizmli olsa..
Ama bir çocuğum olacak mı ki?!
Jongin ile ne kadar, nereye kadar gidebileceğimizi bilmiyorum.
Bir çocuk sahibi olmak hakkında o ne düşünüyor bilmiyorum..
Kendisine benzeyen bir evlat sahibi olmak ister mi bilmiyorum.
Ben ona çocuk veremem.
Ona verdiğim kalbim ve sevgim bir evlat sahibi olmanın arzusunun yerini tutar mı bilmiyorum. .
Bir gün bu sebepten ya da başka sebepten ayrılacak olsak şimdi bile onun özlemi ile kalbim nefesimi kesecek kadar sancırken onsuz ne yaparım, nasıl devam ederim, bir başkasını sevebilir miyim bilmiyorum ..
Ben onu istiyorum..
Sadece onu sevmek istiyorum..
Sadece ona sarılmak, onu öpmek istiyorum.
Ve o da sadece bana sarılsın, sadece  beni öpsün, sadece bana baksın, yalnız bana gülsün. .
Tıpkı şuanda başı hafif sol yanına eğik özlemiyle buruk gülümsemesi ile apartmanın bahçe duvarına yaslı beni bekleyişi gibi. .
Beklediği tek sevdiği ben olayım istiyorum..

Gökten kar süzülüyor tane tane..
Sen gülüyorsun.. Ama özlemle..
Biliyordum..
Sen de beni çok özlemişsin..

Yılın ilk karı düşerken seni görünce öylece kalakaldığım yere hızlı adımlarla bana geliyorsun.
Kollarını sımsıkı bana sarıyorsun.
Seni öyle özledim ki şu üç günde..
Sana sarılıyorum..
Sitem edecek halim yok.
Ağlamak istemiyorum. .
Ama yüreğimden taşıyorsun.

"Seni çok özledim. ."

Diyebiliyorum sadece..

"Seni çok seviyorum. ."

Diyorsun ve kalbim üzerimize ince ince kar eleyen bulutlara havalanıyor..
Dakikalarca öyle kalıyoruz. .
Seni öpmek istiyorum.
Aynı özlemle gözlerin davetkâr, dudaklarımda geziniyor..
İçim titriyor. .
Etrafımızdan diğerleri gelip geçiyor. .
Hevesim kırılmadan elini tutuyorum.
Apartmana koşturuyorum seni de..
Daireme sabırsız bir kısa yolculuğun ardından kapıyı örttüğümüz anda bütün dünyayı dışımızda bırakarak özlemimizi bir de dudaklarımızda dindiriyoruz.
Biraz alt dudağına sarılıyorum biraz üstte geziniyorum.. Biraz da kıyısında..
Biraz yüzümde geziniyor dudakların biraz boynumda..
Ne ara yatağıma ulaştık bilmiyorum. .
Ellerin yüzümde. .
Ellerim boynunda..
Ve tekrar dudakların dudaklarımda..
Birbirimize doyamasak da sarılıp uzanıyoruz.
Kollarımın arasındasın.
Seni sıkıca göğsüme yaslıyorum.
Ritmi bozuk ve gürültülü kalp atışlarımı dinlemenden utanmıyorum.

"Seni kalbimde saklamak istiyorum. .
Bu mümkün mü?!"

Başını biraz doğrultup çenemin biraz aşağısından öpüyorsun.

"Kalbinde değil miyim zaten?"

Saçlarını geriye dağıtıp geniş alnından öpüyorum. .

"Öyle değil.. Seni tamamen kendime saklamak istiyorum. Benden başka kimse görmesin güzelliğini."

"Kalbim zaten senindir. Onun olmadığı yere gölgem dahi düşmez."

Başını yeniden boynuma yasladığında yanağımı saçlarına yaslıyorum..
Kalbimdeki endişelerle ânın tadını kaçırmak istemiyorum. .

"Bugün burada kal. Birlikte böylece uyuyalım."

Keyifli gülüşün kulaklarımda hoş bir melodi gibi yankılanıyor.

"Git desen de gitmem zaten."

Bir daha 'git' demeye cesaretim yok zaten..


🔜🔜🔜🔜🔜🔜🔜🔜🔜🔜🔜🔜🔜

Yessı Minnaaaaa 😆

Birkaç bölüm daha böyle cicim halleri falan fıstık 😆
Sonra da uygun bir finalle yeni KaDi fic.lere yelken açarız 😌

Şimdilik yayındaki fic.ler bayatlamadan onları finale kavuşturmayı düşünüyorum😞
Ondan sonra da eserikli ikizler yanım ne taraftan eserse o fic.lere başlarım😄

Ben tek bir fic.e yoğunlaşamıyorum😐
Yapım gereği çabuk dağılıyorum😔
Bir günde dört mevsimi on kere yaşarken bir fic.e odaklanmak çok zor😐
Her biri farklı tadda birkaç fic.i aynı anda götürmek benim için daha iyi😞
Dağınık zihnime birkaç odak noktası iyi geliyor 😕
Geri planda hazırladıklarımı saymıyorum😏


Yeni bölümlerde
görüşmek üzere 😉
Jane minna 😊
🌹 KaDi ile Jagiya kalınız Ridırs 🌹
💕🐧🐻💕




Ben Korkusu; Sen YokluğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin