Bölüm 2

61 21 3
                                    

Medyadaki kişiyi tahmin ettiğinizi düşünüyorum. O tabiki pembişimiz Masal. Her bölümde medyaya sırayla karakterleri koyucam. Yani biraz yavaş tanışabiliriz. Ve sık sık ...' tarafından olarak olaylar ağız değiştirerek anlatılacaktır. İyi okumalar*•*

Ve beynimde çalan harika notalar eşliğindeki pamuksu ses...
Dur bi saniye beynimde neden bu çalıyor?
Hayır hayır olamaz OKUL!
Neyse şimdi bunun için üzülemem bi de çok iş. Hazırlanmak için kalktım (ya da yerde sürünmüşte olabilirim fark etmez sonuçta kalkmış oluyorum) dolabımla bakıştım bakıştım ve tuvalete girmeye kara verdim. Peruğumu taradım düzelttim parlasın diye spray ledim. Yerine yerleşmeye hazırlan pembe tüy yumağı!
Suradan günlük kıyafetlerimi giydikten sonra okul için hazırdım. Ancak tabiki annem kahvaltı etmeden beni bırakmayacaktı. Bu sebeple ben de mutfağa inip biraz gürültü yaptım ki bir şeyler yediğimi sansın. Ne yapayım sabahları kahvaltı edemiyorum. Bence kahvaltı en gereksiz şey. Neyse felsefe yapmaya çalışıp sizi boğmıyıcam. Annem sesleri duymuş olmalı ki hemen yanımda bitti. Mızmızlanmama katlanamayacağı için mısır gevreğini çıkardı ve bana yardıma koyuldu. Gayet sessiz bir sabah geçiriyorduk. Alışılmadıktı. Benim hayatım ve sessizlik. İkisi hiç uyum içinde değildir. Tabi ki düşüncelerim yanılamazdı. Kapının deliler gibi vurulmasıyla oraya yöneldim. Gelenin Ece olduğunu biliyordum. Çünkü ancak o küçük cadı kapıya bu kadar işkence edebilirdi.
"Günaydın fıstık!" diyerek içeri girdi ve anında mutfağa yönlendi. Annemle selamlaşırken "Sana da günaydın eminim kapı için de gün aymıştır." diye imalı bir mırıldanmada bulundum. Annem yine sessizce gevreğini aldı ve mutfaktan çıktı. Ece de bu duruma benim kadar şaşkındı.
-"Sence de fazla sakin değil mi?"
- Bilemiyorum, sanırım bu ara işte çok yoruluyor ve benle uğraşmıyor
- Eh o zaman bu bizim için iyi bi şey. Uzun zamandır kudurmadığımızı düşünüyorum. Bu gece Öyküler de kalmalıyız bence.
- Bana uyar
Dedim mısır gevreği dolu kaşığı ağzıma götürürken.
-Artık çıkamlıyız. Arabanla mı geldin?
-Evet bebek bizi kapıda bekliyor.
Ece yle yaşıt olmamıza rağmen araba kullanıyordu. Ailesinin bunu sorun etmemesinin sebebi bi kaç ay sonra 18 ine girecek olmasıydı sanırım. Gerçi onlar hiç bir şeyi fazla sorun etmezler. Ece de benim gibi tek çocuktu ancak benim gibi gereksiz ilgi ve baskı görmüyordu.

Okula gittiğimizde Ece beni kapıda bıraktı ve arabayı park etmek için arka bahçeye doğru yol aldı. Ben de gözlerimle bahçeyi taradım ve Uzayla Rüzgarın oturduğu bizim banka doğru yöneldim. Bizim diyorum çünkü okulda her grubun kendisiyle anılan bir yeri vardır. Bizimkisi de bu banktı, yaz kış demeden burda oturur saçma sohbetler eşliğinde kahvelerimizi içerdik.
-Selam yakışıklılar
-Selam seksi pembe kız! dedi Rüzgar sırıtarak. Ben de ona aynı şekilde karşılık verdim.
- "Sanırım okula yeni birileri gelmiş. Grup olarak Altıntaş Kolejinden nakil aldırmışlar. "dedi Uzay heyecanla.
Rüzgar da onun heyecanına karşılık vererek;
- Bunu da nerden çıkardın? Yine ayaklı gazete Sude ve çetesinden mi öğrendin?
- Iyy Sude nin adını duymak bile beni tiksindiriyor. Yalaka pislik.
- Sakin olun. Haber Sudelerden mi çıktı bilmiyorum. Öykü söyledi sabah kayıt için babasını aramışlar.
Öykünün babası kolejin müdürüydü. Asıl işi bu değildi. Güçler holdingde önemli bir pozisyondaydı ancak şu an ki kriz ve açıktan dolayı her çalışanın biraz fedakarlık yapıp bi kaç görev üstlenmesi gerekiyordu ve bu da bizim işimize geldi. Halil amca (öykünün babası) bizi oldukça severdi ve çok kibar bi adamdı. Okula haftada bir kez gelse de (önemli bir mesele olmadığı sürece) öğrencilerin neredeyse hepsini tanırdı ve herkesle çok iyi bir iletişimi vardı. Tıpkı Öykü gibiydi. Şimdi düşününce Öykü tam da babasının kızıydı. Otoriter ve sert ama bir o kadar da kibar nazik ve anlayışlı. Bizi dengeleyen kişiydi. Küçüklüğümüzden beri Rüzgar Öykü ve ben arkadaştık. Üç silahşörler olarak takılmayı severdik. Öykü geçen sene gittiği bir yaz kampında Uzayla tanışmıştı ve sancılı bir flört döneminden sonra çıkmaya başlamışlardı. Böylece Uzay da buraya nakil aldırıp grubumuza dahil olmuştu. Ece ise Rüzgar gibi bizim komşumuzdu. Evlerimiz kapı kapıya olmasa da oldukça yakındı. Başlarda Rüzgarla pek anlaşamazlardı. Ancak sonrasında bff ship haline geldiler. Herkes onların arkadaşlığını kıskanırdı. İkisi de fazla sevimliydi ve beraberken bizi çok eğlendirirlerdi. Beni düşüncelerimden çıkaran Öykünün gelişi oldu.
-Selam millet! Size yeni haberlerim var. Bu sabah okula 8 kişilik bomba bi grup geldi. 3 kız ve 5 erkekten oluşuyorlar. Kızlar taş, erkekler de meteor mübarek. Yarın başlayacaklar ama hepsiyle tanışmak için sabırsızlanıyorum.
- Oo meteor mu!? diye heyecanlanarak lafa girdi Ece. Ne zaman geldiğini fark etmemiştim.
- O zaman belki de onlara bi hoşgeldin partisi yapmalıyız. Ne dersin Uzay? dedi rüzgar
- Bence önce onları tanımaya çalışalım. Sonuçta önyargılı olursak ve sonra bize karşılık verirlerse tatsız sonuçları olabilir. dedi Uzay mantığını konuşturarak.
- Ama önceki okullarında gelme sebepleri içlerinden birinin orada büyük bir kavgaya karışmasıymış. Müdür onu okuldan atmak isteyince bunu protesto edip hep beraber buraya gelmişler. Anlayacağınız karşımızda bize rakip olabilecek  ve yerimizi sarsabilecek dişli bir grup var. Bence onlara buranın sahibi kim göstermeliyiz.
Öykünün dedikleri herkesin dikkatini oldukça çekmişti. Rüzgar ve Ece nin gözlerinin parlamasını görebiliyordum. Uzay düşüncelere dalmış gibiydi. Demek ki son söz yine bana kalmıştı. Benden beklemedikleri bi heyecanla pembiş saçlarımı savurarak ayağa kalktım ve;
-" Gelecekleri varsa görecekleri de var, onlara kesinlikle buranın sahibinin kim olduğunu göstereceğiz.
Hoşgeldin Partisi hazırlıklarını şu andan itibaren resmi olarak başlatıyorum."

UÇURTMALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin