Medya alfa ikizlerimiz Eren ve Ulaş. Sizce de harika değiller mii?
Öykü'den
Gözlerime vuran turuncu ışık artık uyanmam gerektiğini bana hatırlatır gibi parlaklığını arttırdı. Gözlerim yavaş yavaş aralanırken tahmin ettiğim gibi yatağımın karşısındaki duvar boyu penceremin perdeleri çekilmişti. Bunu yapan tabi ki de evdeki tüm diğer işleri de yapan Leyla abla olmalıydı. Annem olduğunu sandıysanız üzgünüm yanıldınız. Ama merak etmeyin ben de her gün belki annemdir umuduyla açıyorum gözlerimi. Ancak o babamla ve kendisiyle çok meşgul. Bana zaman ayıramayacak kadar. Üçümüzde dışarıya her ne kadar harika aile tablodu çizsekte aslında öyle bir şey yok. Bunu hepimiz biliyoruz ve evdeki sorunların dışarıya yansımaması için olağandışı bir çaba sarfediyoruz.
Gözlerimi kapayıp tekrar uykuya dalmak istedim. Tüm bu lanet dünyadan bir kez olsun uzaklaşmak istedim. Ama olmuyordu işte. Boşuna çabalamanın bir anlamı olmadığını bildiğim için yataktan kendimi sarkıttım. Hızla banyoma girip küveti doldurmaya başladım. Aynaya bakıp yüzümü yıkarken bugün her zamankinden daha solgun olduğumu farkettim. Gözlerimin altında mor halkalar vardı. Sanırım biraz da kilo vermiştim çünkü elmacık kemiklerim normale göre oldukça belirgindi. Bunları düşünüp kendimi incelerken telefonuma gelen bildirim sesiyle banyodan çıkıp yatağımın yanındaki komodinden telefonumu aldım. Mesaj Uzaydan bir günaydın mesajıydı. Telefonumu cevap vermeden tekrar yerine bırakırken bir kez daha gelen bildirimle geri aldım. Uzay eğer uyandıysam beraber kahvaltı etmek istiyordu. Buna da cevap vermeyerek banyoma geri girdim ve dolan küvete banyo köpüğümü boşalttım.
Güzel bir köpük banyosunun ardından durulanıp çıktım. Kurulanırken telefonum çalmaya devam ediyordu. Arayan büyük ihtimalle yine Uzaydı. Ama oralı olmadım. Dün bana her şeyi anlatmıştı ama tüm olanları düşündükçe ona inanasım gelmiyordu. Beni tanıyordu ve açıklamalarının beni tatmin etmediğini o da biliyordu. Bu sebeple bu sabah bu kadar ısrarcıydı. Ama ona cevap vermeyi bir kez daha reddedip saçlarımı kurutmaya başladım. Ortadan ayırıp güzelce taradığımda çok güzel göründüklerini farkettim. Gerçekten güzeldiler. Upuzun ve parlak. Odama girdim ve iç çamaşırlarımın ardından mini kot şortumu ve ananaslı beyaz yarım tişörtümü de üzerime geçirdim. Sarı spor ayakkabılarımı da giydiğimde hazırdım. Makyaj aynamın önüne oturup dudağıma renksiz bir parlatıcı da sürdüm ve parfümümü sıkıp odadan çıktım. Saat neredeyse 11 olmuştu. Okula geç gitme kararımı desteklerken kahvaltı masasına ilerliyordum. Salonun önünden geçip giderken gördüğüm manzarayla geri döndüm ve salona girdim. Uzay L koltuğumuza oturmuş televizyon izlerken uyuyakalmıştı. Yanındaki bir bardak portakal suyunun yarısı içilmişti. Aramalarına cevap vermeyince merak edip gelmiş olmalı. O böyle tatlı uyurken ona nasıl kızabilirdim ki. Yanına oturdum ve ona sarılıp göğsüne kafamı koydum. Bu hareketim onu uyandırmıştı. O da bana sarıldı ve bir süre öyle kaldık. Saçlarımı kokluyordu. Sonra bir öpücük kondurdu ve
"bana hala kızgın mısın?"
"Belki"
"Peki bunun için yapabileceğim bir şey var mı?"
"Beni okuldan uzak tutabilir misin?"
"Ahh büyük oynuyorsunuz Öykü hanım. Okulu kırmana izin verirsem ,hem de benimle birlikte, baban sanırım uzun zamandır beklediği fırsatı yakalar ve beni öldürür."
Kıkırdamalarımın ardından;
"O zaman kusura bakmayın yapacak bir şeyiniz yok ve evimden gitmelisiniz bayım."
"Emin misiniz?"
"Evet"
"Yaaa" dedi ve beni kolunun altına sıkıştırıp gıdıklamaya başladı.
"Ben bu sabah sorun halletme seksi hayal ederek buraya geliyorum ve aldığım karşılık kovulmak oluyor ha?" derken gitgide hızladı ve ben gülmekten ölmiyim diye bıraktı.
"Siz bu tavırla daha çook yerden kovulursunuz Uzay bey." derken bir yandan da beni yeniden yakalamaması için koşarak salondan uzaklaşıyordum. Arkamdan o da masaya oturdu ve tabağını hızla doldurmaya başladı. Acıkmış olmalıydı ki hayvan gibi yedi. Ben pek aç olmadığım için biraz atıştırdım ve
"Hadi kalk sen böyle ayı gibi yemeğe devam edersen öğlene kadar okula gidemeyiz biz."dedim. Bana inanmaz gözlerle bakarken bir yandan da ağzına yemekleri tıkıştırmaya devam ediyordu. Bu hali beni güldürdü. "Ee bu ayı saatlerdir seni bekliyo burda. Acıktım tabi n'apayım? Hem ayrıca sen böyle gülüceksen her zaman ayı olmaya hazırım." dedi ve hareketlendi. Arabasına bindiğimizde ikimiz de oldukça sakindik. Okula geldiğimizde öğle arasıydı. Arabadan inince elimi tuttu ve beni yemekhaneye yönlendirdi. Hala aç mı aaba diye düşünmeden edemedim. Ama umrumda değildi artık hiç bi şey. Bugün kavga ettikten sonraki üçüncü günümüzdü ve bunun ilişkimizi güçlendirdiğini düşünüyordum çünkü yemekhaneye ikinciye el ele giriyorduk. Hayran gözlerin bizi süzmesiyle mutlu bir şekilde ilerlemeye devam ettik.Uzay'dan
Yemekhaneye girdiğimizde elimi daha fazla sıktığını farkettim. Sanki onu bırakırmışım gibi! Ona bu korkuyu yaşattığım için çok pişmandım ve kendime çok kızıyordun. Ama bunu telafi etmek için her şeyi yapmaya hazırdım. Bana olan güvenini kırdığımı biliyordum. Yine de bu sabah telefonlarımı açmadığında çok korktum. Direk evlerine gittim ve çalışanları Leyla Hanım bana onun duşta olduğunu söyleyince rahatladım. Leyla abla kahvaltının hazır olduğunu söyledi ama Öyküyü beklemek istediğimi belirtip salonlarına yayıldım ve tv izlemeye başladım. Sonra burnuma gelen harika çiçek kokusu ve üzerimde hissettiğim ağırlıkla gözlerimi açtığımda meleğimin bana sarılıp göğsüme yattığını gördüm. Bu kız kendini sevdirmeyi çok iyi başarıyordu. Bana tarifsiz duygular yaşatabiliyordu. Ailesinin ona nasıl bu kadar ilgisiz olduğunu bir türlü anlayamıyordum. O her şeyin çok daha fazlasını hakediyordu oysa. O an kendime ona hakkettiği hayatı yaşatacağıma dair söz verdim ve kafasına minik bir öpücük kondurdum. Kokusu bana annemi hatırlatıyordu. Ona olan hayranlığımı daha da arttırıyordu her şey. Beni sarhoş eden kokusunu bir kez daha içime çekip sordum;
"bana hala kızgın mısın?"isteyordum. Bana kızgın kalmasını hiç istemiyordum işte. Tek istediğim hep kollarımda olmasıydı. Beni ilk gecemizdeki gibi hep sarması.
"Belki" dediğinde naz yapmak istediğini anlamıştım. O zaman size istediğiniz ilgiyi verelim bakalım.
"Peki bunun için yapabileceğim bir şey var mı?"
"Beni okuldan uzak tutabilir misin?" işte bu konuda onu şımartamazdım.
"Ahh büyük oynuyorsunuz Öykü hanım. Okulu kırmana izin verirsem ,hem de benimle birlikte, baban sanırım uzun zamandır beklediği fırsatı yakalar ve beni öldürür." bu doğruydu bana her ne kadar iyi davransalar da ailesinin beni sevmediğini ve bana güvenmediklerini biliyordum. Aslında haklıydılar da. Ailesi olmayan biriydim. Kendi kendine yaşayan kafasına estiğini yapan biriydim işte. Ama Öyküye onlardan daha fazla ilgi gösterebilir daha çok mutlu edebilirdim onu. Ve yapacaktım da. Son nefesime kadar onun mutluluğu için yaşayacaktım.Okunma sayısının artması beni ne kadar mutlu etse de oy ve yorumun olmaması beni çok üzüyor. Daha önce de söylediğim gibi bu iş için gerçekten emek harcıyorum ve karşılığını görmek isterim. İnstagrama göz atmayı unutmayın hepinizi seviyorumm.^,^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURTMALAR
Teen FictionSex, money, feelings die.. Gerçekten de öyleydi. Ellerinde tüm imkanlar vardı ve duygusuzca amaçsızca sadece eğlence için yaşıyorlardı. Aslında bu hepsinin numaradan yaşadığı yalan hayatlarıydı. Gerçek olan herkesten sakladıkları duygusuz olmadıklar...