Medya yeni karakterlerimizden biri Deniz. Bence psikopat ama tatlı bir tipi var. Siz ne düşünüyorsunuz??
"Aha yakaladım seni bunu önceden de yapıyordun değil mi? Küçük hırsız(!)"
"Ha? Ne demeye çalışıyorsun?" Şaşkınlık ve öfkeyle kaşlarımı çatarak karşımdaki pişmiş kelleye baktım. Kendini ne sanıyordu böyle? Ayrıca küçük hırsız da neyin nesiydi?
"Sakinleş sadece takılıyordum. Ben Deniz"
"İyi" dedim somurtarak ve omzuna çarparak ondan uzaklaşmaya başladım. Afallamış olmalı ki bir süre ses gelmedi. Ama sonra tam da tahmin ettiğim gibi
"hey! Bekle! Hey pembe kız!"
"Pembe kız mı? Ne kadar yaratıcı bir beyne sahipsin!" dedim tiksinerek.
"Peki o zaman adını söyle ve muazzam yaratıcılığım son bulsun?"
"Hmm şansını denemene sevindim ancak bu reddedilebilir bir teklifmiş gibi geliyor." kibirle konuştum.
"O zaman bari broşürleri ver de tarihi öğreneyim. Senden başka uçurtma tutkunları da olabilir.'
"Iım bilemiyorum. Sanırım böyle iyi DENİZ."
"O zaman bu yakındaki festivalde görüşeceğimiz anlamına mı geliyor?"
" hiç sanmıyorum. Açıkcası seni bir daha görmek gibi bi planım yok."
"Ama benim var. Ve bunu uygulamaya geçireceğim küçük pembe hırsız!"
Sallamıyormuş gibi yaparak kapıya ilerledim ve çıktım. Aslında gayet sallıyordum. Şu küçük hırsız meselesi hiç hoşuma gitmemişti. Otobüsteyken aklımda yine bu vardı ve yine her zamanki gibi durağı kaçırıp bizim ev yerine Ecelerin eve yakın olan durakta indim. Ecenin arabası evlerinin önünde değildi. Genelde gündüzleri ön tarafa geceleri garaja park ederdi. Beni beklemeden gitmiş olamaz değil mi? Beni unutmuş olamazsın! Hayır! Elimi alnıma çaktım ve eve koşarken bir yandan da telefonumu cebimden çıkarmaya çalışıyordum. Ancak bunların hepsi bana fazlaydı. Hem düşünüp hem koşup hem de telefon edemezdim. Ve hızla yere kapaklandım. Neyseki boşta kalan elimle yüzümü çarpmayı engellemiştim ama sanırım dizlerim ve göğüs kafesim kırıldı. Cidden göğüslerim daha küçük olsaydı ortada ben diye bir şey kalmazdı ve kaldırımın ortasında erirdim. Neyseki beni kurtaran ve artık pek de sağlam olmayan kolumla hava yastıklarıma sahiptim. Hızla toparlanmaya çalıştım ancak ağzımdan bir inilti kaçtı. Cebimdeki elim ezilmiş diğeriyse kakılmıştı. Ve dizlerim... Dizlerim gerçekten zonkluyordu. Ama akılsız başın cezasını ayaklar çeker diyerek kendimi sürükleyip kaldırmaya çalıştım. Uzun bir uğraştan sonra kalkabilmiştim. Yerde oyalanırken de Ece yi arayıp yarım saat içinde kapının önünde olmasıyla ilgili bi şeyler zırvalayıp telefonu suratına kaptmıştım. Sesini çıkaramadı tabi. Şu an nerde veya hangi işle meşgul olduğu umrumda değildi. Beni paniklettiği için düşmüştüm ve muhtemelen sol elim feci şekilde bükülmüştü. Buna aldırmamaya çalışarak eve girdim. Odama çıktım üstüme gri mini spor bir şort, yarım bol beyaz basic bir tshirt giyip saçımı da at kuyruğu yaptım. Evet bu peruk baya sağlam gibiydi. İyice kafamda yerine yerleştirip güzelce spreyledikten sonra hazırdım. Tipik ben. Çabuk hazırlanırdım. Ancak iş çanta toplamaya geldiğinde tam bir felakettim. Asla kullanmayacağımı bildiğim ve belki normal hayatta bile hiç kullanmadığım şeyleri ya lazım olursa dürtüdüyle mutlaka çantama atardım. Ama bu kısa bir süreliğine olduğu için sırt çantama hazırlamaya başladım. İki geometri kitabı bir çizgili defter ve kalem kutumdan sonra sıra kıyafetlere gelmişti. Aynada tipime baktım bu hoşuma gitmişti. Muhtemelen yarın okula böyle giderim siye düşünerek yanıma yarım spor taytımı ve sporcu sütyenimi iç çamaşırlarımı ve betty booplu şort atlet pijama takımımı aldım. Bir de ne olur ne olmaz diye içinde tester boyutlarında makyaj malzemeleri bulunan ufak çantayı da alıyım dedim.
Yüz yıkama jelim, seyahat boy şampuanım ve diş fırçamı da alınca gayet hazır gibi görünüyordum. Eğer daha fazla burada durursam evden 3 çantayla çıkmak zorunda kalacağımı bildiğim için beyaz pumalarımı da giydim ve çantamı da alıp aşağı indim. Ecenin gelmesine tahminen 10-15 dakika vardı. Bunu bi şeyler atıştırarak geçirmeyi düşündüm. Her ne kadar aç hissetmesem de bir şeyler yemeliydim. Gün boyunca sabahki mısır gevreğim okulda içtiğim iki kahve ve eve dönerken uğradığım starbuckstan aldığım cool lime ile durmuştum. Bu gerçekten sağlıksızlı. İyileşmem için normal bir sağlığa da ihtiyacım vardı çünkü kemoterapi sadece saçlarımı değil tüm vücudumu yıpratıyordu. Kendime iyi bakmalıydım. Bunu biliyordum ancak yine de dikkat edemiyordum. Sanırım bu da lanet kaderin her seferinde önce bana unutturup sonra acı bir şekilde hastaneye kaldırılmamla sonuçlanarak hatırlatmasıydı. Evet bunda da kaderi suçluyordum. Çünkü her şey için birilerini suçlarım. Çünkü bu hayat adil değil ve bunları yaşamaktan yoruldum. Arada babamı özlüyorum. Onu geçen yazdan beri görmedim. Face time ve skype artık yeterli gelmiyor. Sesini duymaya yakınımda olmasına ihtiyacım var. Ama tüm bunları kimseye söyleyemiyorum işte. Evin önüne yaklaşan arabanın sesi ve kornanın ötmesiyle sandvicimin son parçasını da ağzıma tıktım ve evden çıktım. Ece kırmızı minniecooperının içinde kırmızı gözlükleri beyaz atleti ve kot şortuyla oldukça uyumlu ve tatlı gözüküyordu. Altına her zamanki gibi siyah vanslarını ve kırmızı bilekteki çoraplarını giymişti. Arabaya atladım ve ona hastaneye sürmesini onun yüzünden felç falan geçirmiş olabileceğimi söyledim. Bana anlamaz bir gülüş attı ve yola devam etti. Durgun görünüyordu ancak sorularımla onu sıkmak istemedim. Anlatmak istediği zaman anlatacağını biliyordum. Ona zaman tanımalıydım. Hastanenin acil kısmından giriş yapıp 15 dakikada işimizi halletmiştik. Bileğimde çatlağa yol açabilecek bi burukluk vardı ancak sargıyı açmazsam ve dikkatli olursam kısa zamanda iyileşebileceğini söylediler. Kanser kemiklerimi zayıflatmıştı. Daha çok süt içmeliyim. Bunu aklımın bir köşesine not ettim ve tekrar yola koyulduk. Ece yolda fazla suskun olunca telefonumu arabasına bağladım ve en sevdiğimiz şarkılardan açtım. Ne kadar keyifisiz olursak olalım her zaman şarkıya eşlik ederdik ve yine öyle oldu. Öykünün evine yaklaştığımızda aklıma onun çıkıştaki korku dolu gözleri ve hüznü geldi. Sanırım ciddi bir şey oluyordu ve bunlar için Uzayla olan ilişkilerinin yıpranmasını istemiyorum umarım bunu da aşmanın bir yolunu buluruz diye düşündüm. Ama sonra endişelerimi bir kenera ittim. Çünkü biz beraber oldukça zaten hep bir yolunu buluruz. Ya da bulurduk....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURTMALAR
Teen FictionSex, money, feelings die.. Gerçekten de öyleydi. Ellerinde tüm imkanlar vardı ve duygusuzca amaçsızca sadece eğlence için yaşıyorlardı. Aslında bu hepsinin numaradan yaşadığı yalan hayatlarıydı. Gerçek olan herkesten sakladıkları duygusuz olmadıklar...