seven

1K 92 77
                                    

Artık yazamıyorum, ağlamak istiyorum. Sürekli aynı kelimeleri, aynı cümleleri kullanıyormuşum gibi geliyor ve kendi kendime çıldırıyorum. Umarım çok kötü olmamıştır.

İyi okumalar!

"Autumn, uyan artık!"

Abimin sesini duyunca yüzümü buruşturarak yorganı kafama kadar çektim. Okuldan bıkmıştım, sınavlardan yorulmuştum, her sabah erken kalkmaktan nefret ediyordum, bugün ilk iki dersim lanet kimyacıya aitti ve o adama sinir oluyordum. Kısacası o hiçbir boka yaramayan, sadece stres kaynağım olan yere gitmek istemiyordum fakat üstümdeki yorgan tamamen çekildiğinde böyle bir imkanım olmadığını anlamıştım.

"Her sabah seninle mi uğraşacağım ben ya!"

Louis aynamın karşısında saçını yaparken aynı zamanda homurdanıyordu. Ağlamaklı halimle yatağımda doğrularak yastıklardan birini ona fırlattım. Korkunç bir şekilde yastığı ona çarpmadan arkadan tutmuş, saçına bir zarar bile gelmeden bana dönmüştü.

"Seni öldürürüm." Diyip gözlerini kıstığında kıkırdadım. O ise yastığı tam yüzüme atarak gülüşümün son bulmasına yol açmıştı.

"Bugün maçım var ve eğer sen orada olmazsan kazanamam."

"Evet evet, o yüzden şehir dışına her gittiğinde beni de götürüyorsun ya."

Abim lisanslı futbolcuydu ve okulumuz liseler arası turnuvada iki kez kazanmıştı. Geçen sene takımca başka şehirlerdeki turnuvalara da gitmişlerdi ve ne kadar yalvarsam da abim beni götürmemişti.

"Seni yirmi erkeğin arasına alacağımı mı düşündün cidden? Kalk ve hazırlan, Autumn. Renkli kafanı izleyiciler arasında görmezsem gece sen uyurken saçlarını keserim."

Son sözünü söylediğini belli ettikten sonra odamdan çıktığında oflayarak ayağa kalktım ve hazırlanmaya başladım. Ayna karşısına geçtiğimde bir süre kendimi inceledim. İstediğimi yapmıştım işte, saçlarımı boyamıştım. Neden hala kendimi beğenmiyordum? Pijamalarımı çıkarıp iç çamaşırlarımla kalınca bin katmanlı göbeğime vurarak dudak büzdüm. Bir ayda üç kilo almam tamamen okulun suçuydu. Stres oldukça yeme isteğime engel olamıyordum ve bu beni çıldırtıyordu. Formamı giydikten sonra kafamı boynuma indirerek gıdığımın yine azalmamış oluşuna üzülmüş ve böylece günlük sabah rutinimi tamamlamıştım. Kısa saçlarımı tarayıp pembe kısmı bir tarafta, mor kısmı bir tarafta at kuyruğu yaptım. Hiç yakışmamıştı, burnumun büyüklüğü ortaya çıkmış ve sivilceli yüzüm gözler önüne serilmişti. Oysa modellerde böyle gözükmüyordu. Bir nefes vererek at kuyruklarını çözdüm ve kabarmış olan saçımı düzleştirdim, hala berbat görünüyordu. Yine de umursamadan hızlı adımlarla mutfağa gittim.

"Güzel kumral kızım ne hallere geldi. Ah Autumn ah..."

Annem yine üzüntü nidaları eşliğinde tabağımı önüme koyunca gülüp yanağına öpücük kondurdum. Saçlarımı gördüğünde baya sinirlenmişti ama istediğimin bu olduğunu anlayınca ve abim gülme krizi eşliğinde destek çıkınca biraz sakinleşmişti.

"Autumn, arabanın çalışmasına beş dakika var."

Louis iki çantasını koluna almış seslendiğinde hızla tostumu ağzıma tıkıp dişlerimi fırçaladım. Çantamı alıp aşağı indikten sonra botumu ayağıma geçirdim.

"On dakika oldu, geç kalacağız!"

Louis şoför koltuğundan kafasını uzatıp son sesiyle çığırdığında ben de "Geldim işte!" Diye bağırıp yan koltuğuna koştum. Tüm yağlarımın sallanışını hissettiğim için koşmaktan nefret ediyordum.

Autumn Leaves / NHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin