Bölüme Arden'ı ilk gördüğü anı eklemiştim sonra sildim başka zaman paylaşacağım onu bu kadar hayal çok fazla efoıwjfpıoej Tatiliniz nasıl geçiyor? Ben evde oturup Amerika'daki, Londra'daki arkadaşlarımın Instagram hikayelerini izleyerek depresyona giriyorum aoıhfwıfh Ay neyse omzum ağrıdı yazarken gideyim artık
İyi okumalar!
*
#Geçmiş#
"Autumn, ne yapıyorsun?" Abim gülmemek için zor durduğunu belli eden sesiyle konuştuğunda ona dönmedim ve kafamı biraz daha dik tutarak elimle çenemin altına vurmaya devam ettim. Abimin kıkırdayarak bana yaklaştığını duyabilmiştim.
"Sonunda delirdin."
"Sadece gıdığımı yok etmeye çalışıyorum." Derken elimi indirmiş ve bilgisayarda yazan diğer egzersize göz atmıştım. Ağzımı açıp kapatırken abim odamdaki koltuğa oturup beni gülerek izlemeye devam ediyordu.
"Sen kilo mu verdin?" Diye sorduğu sırada yine başımı dikleştirmiş ve gıdık kısmını gerdirmek için yazan egzersizi yapmaya devam etmiştim.
"Tartı öyle diyor ama bedenim aynı." Şu an beni gören herhangi biri deli olduğuma kesin kanaat getirebilirdi. Ancak sadece beni olduğumdan daha çirkin yapan lanet olası gıdığı öldürmeye çalışıyordum. Başımı eğdiğim an çenemin altında toplanan koca deri parçasından hayatımdaki her şeyden daha çok nefret ediyordum. İkinci sırada da burnum vardı.
"Bedenin aynı olsaydı bunu fark etmezdim. Göbeğin gitmiş."
Az önce mesajlaştığım Niall da böyle söylemişti ama inanmıyordum çünkü zayıfladığımı göremiyordum. Abimi duymazlıktan geldiğimde kalkıp odamı incelemeye başlamıştı. Gıdığıma vurmaya devam ederken göz ucuyla onu izliyordum, masamın önünde durarak dün aldığım ruju eline aldı.
"Makyaj malzemeleri senin mi ben mi yanlış görüyorum?"
Fark etmeyeceğini düşünmek aptallıktı. O benim abimdi, bana en yakın arkadaşımdan bile daha yakındı. Yaptığım en küçük değişikliğe bile dikkat ediyordu. Saçımı ilk boyattığımda depresyonda olup olmadığımla ilgili uzun bir konuşma yapmıştı. Çünkü geçen sene psikiyatr bana depresyon ve panik bozukluk teşhisi koymadan sadece birkaç gün önce saçlarımı kulaklarıma kadar kestirmiştim. Ancak bu seferki değişikliklerimin depresyonla alakası yoktu. Kendimi yeniden yaratıyordum. Aynaya baktığımda üzülmek istemiyordum artık. İnsanlar fotoğraf çekilirken istemediğimi söylediğim için bana laf atılmasını istemiyordum. Geçen gün, boydan bir fotoğrafım çekildiğinde bir saat boyunca ağlamıştım. Üstelik Bella her fotoğraf paylaştığında da aynı şekilde modum düşüyordu, fiziğini ve güzelliğini gördükçe Arden'ın neden bana değil ona baktığını çok daha net anlıyordum.Ve şu kanıya varmıştım; ben kendimi görmediğim sürece yaşayabiliyordum. Aynalar ve fotoğraflar çevremde olmadığı sürece rahat olabiliyordum ancak onlardan kurtulmanın hiçbir yolu yoktu. Artık sadece oturup isyan etmekten daha fazlasını yapma vaktim gelmişti. Kendini beğenmiyorsan, değiştir.
"Evet, biraz bakımlı olmaya karar verdim."
Abim tek kaşını kaldırarak bana döndü. Bu sırada çenem germekten ağrıdığı için kendimi serbest bırakmıştım. Gıdığım henüz bir milim bile azalmamıştı.
''Birincisi, bakımsız değilsin. Yüzüne makyaj sürmemek bu demek değil. Her akşam yatmadan önce kremler bakım sayılmıyor mu? İkincisi, daha geçen gün makyajdan nefret ettiğini söylemiyor muydun? Fikrini değiştiren ne? Üçüncüsü, bunların hepsini Arden için mi yapıyorsun? Seneye onun yanına gitme kararında bu kadar ciddi misin?'' Son cümlesini söylerken sesi biraz sertleşmişti. Kaşlarım her zamanki halini alıp çatılırken ayağa kalktım.
''Arden'ın yanına gitmeyeceğim, babamın yanına gideceğim.''
Louis ilk defa o an bana onu hayal kırıklığına uğratmışım gibi bakmıştı. O an, gözlerindeki o bakışı gördüğümde kalbimin üstüne birden bir ağırlık konmuştu.
''Hiçbir zaman bir erkek için değişeceğini, seni sen yapan şeylerden vazgeçeceğini düşünmezdim.'' Sesini kısarak, neredeyse fısıltıyla söylemişti bunu. Çatık kaşlarım kendiliğinden düzeldi ve abime olan sevgim yüz ifademe yansıdı. Beni öyle bilmesini istemiyordum. Sürekli diğer kızların yaptığı çeşitli değişimlere bakarak, kişiliğimden hiç vazgeçmediğim için beni ne kadar sevdiğinden bahsederdi.
''Ben... onun için değil...'' Cümlemi tamamlayamadan kafasını iki yana sallayarak odamdan dışarı çıktı. Beni öylece, titreyip arkasından bakarken bırakarak.
#Şimdiki Zaman#
''Ölüyorum.''
''Daha on tane bile olmadı, Autumn.'' Kate ayaklarımdan tutarken bir kez daha yattığım yerden doğruldum. Hala birazcık da olsa var olan göbeğimi yok etmem gerekiyordu. Bu sene son senemizdi ve bundan çok üniversite başvurularıyla ilgilenmeliydim ama yine de hala kilolu olarak bir seneye başlamak istemiyordum. Gerçi, okulların açılmasına beş gün kala ne kadar kilo verebileceğim konusunda pek de umutlu değildim.
''Söylemesi kolay. Zayıf doğmuşsun.'' dedim nefes nefese onuncu mekiğim için doğrulurken. Karın kaslarım felaket ağrıyordu.
''Ben de spor yaptım.'' diyerek gözlerini devirdi. Tam devam edecektim ki arka planda açık olan televizyondan gelen sesle ikimiz de kafamızı kaldırdık. Anında ayağa fırlayıp sesi açarken ben de karnımı tutarak yanına gitmiştim. Ekranda abim ve diğer dört arkadaşı görünüyordu. Ağzım şaşkınlıktan açık bir şekilde izlemeye başladım.
''Yeni grup One Direction ile bir röportaj yapıyoruz! İleride çok başarılı olacaklarına emin olduğumuz One Direction grubu, sadece tek bir şarkıyla, Best Song Ever şarkısıyla şimdiden gündeme yerleştiler. Şu anda yanımızda grup üyeleri var. Merhaba çocuklar! Önce kendinizi tanıtın bakalım.''
Adlarını ve yaşlarını söylerlerken şaşkınlıkla onları izliyordum. Abimle o konuşmayı yapmamın üzerinden bir ay geçmişti ve iki hafta önce de şarkı çıkarmışlardı. İngiltere onları ve çıkarttıkları içten klibi çok beğenmişti, bense sadece şaşkınca izlemiş ve bu canlı şarkıda bile Niall'ın kısımlarında ağlamamak için zor durmuştum. Konuşma ilerliyordu ama benim gözüm bir abim ve Niall arasında gidip durduğundan dikkatimi konuşulanlara pek veremiyordum. Niall konuşmaya başladığında sesi biraz daha açtım.
''Açıkçası öylece müzik üzerinden devam etmeyi düşünmüyoruz. Zayn hariç hepimiz şehrin futbol takımındayız. O da bir akademide resimle uğraşıyor. Ben ve Harry daha liseyi bitirmedik bile, bu yüzden bu sene bizim için çok hareketli bir yıl olacak. Tıp okumayı düşünüyorum, müzikle aynı anda ilerlemesi için elimden geleni yapacağım.''
''Ama eğer bir grup olacaksanız bu size yetmez mi? Şimdiden çok popüler oldunuz. Geçiminizi sadece bununla sağlayabilirsiniz. Tıp okuyup yıllarını yok edeceksin.''
''Bizim amacımız müziği ticarete çevirmek değil. Beş yakın arkadaşız ve şarkı söylerken birlikte eğleniyoruz, çektiğimiz videoları da paylaşıyoruz. Tıp okumamın buna zarar vereceğini zannetmiyorum.'' Niall sert bir sesle konuştuğunda bacaklarımın beni daha fazla taşıyamadığını hissedip koltuğa oturdum.
''Tamam, sakin ol İrlandalı.'' diyerek kendi kendine güldü sunucu. ''Bu kadar istemenin özel bir nedeni var mı?''
Niall bir süre sustu. Konuşmalarımızdan birini hatırlıyor gibiydim, bana ağrılarımı dindirmek için doktor olacağını söylemişti. Ağlamak istiyordum, koskoca bir yıl geçmişti ve o bana verdiği sözü hala unutmamıştı. Ben onu bırakıp gitsem bile o beni sevmeye devam etmişti.
''Birisine onu iyileştireceğime dair söz verdim.'' dedi buruk bir tebessümle. Genç kız dolu stüdyodan sesler yükselirken abimin başını eğdiğini ve dudaklarını düz bir şekle getirdiğini görebilmiştim. Yüzündeki ifade gitmeden önce kendimi değiştirmeye çalıştığımı fark ettiğinde oluşan ifadeyle aynıydı. Bunun benimle alakalı olduğunu anlamıştı ve sanki benden utanıyor gibiydi.
O an kendimden bir kez daha nefret ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Autumn Leaves / NH
Short StoryBut I miss you most of all my darling -Ama seni her şeyden fazla özlüyorum sevgilim When autumn leaves start to fall -Sonbahar yaprakları düşmeye başladığı zaman 18.01.2017