twenty four

705 83 25
                                    

Yine bitiremediğim bir bölüm, üzgünüm:(

"River onu ikna etmiş. On dakika içinde gelirler."

Niall heyecanlı heyecanlı konuşurken aynı zamanda yerinde zıplayarak ısınmaya çalışıyordu. Mart ayında bile buz gibi olan Londra, en azından yağmurlu olmayarak onlara güzel bir yardımda bulunmuştu.

"Heyecanını anlıyorum ama götüm dondu. Lütfen içeri girelim artık." Diye yalvardı Michael. Neredeyse ağlayacaktı, Niall beş dakikadır kesintisiz Autumn hakkında konuşuyordu. Bir buçuk haftadır onu görmüyordu, çok özlemişti, rüyalarına giriyordu, acaba iyi miydi, iyi değil gibi konuşuyordu, neden Niall'a anlatmıyordu... Michael ise bu süre boyunca Niall'ın ağzına bant yapıştırmamak için zor durmuştu.

"Olmaz. Burada duralım ki onu beklediğimi görsün. Hem çok da soğuk değil ki."

Bu sırada Michael hiç kıpırdamadan öylece duran Calum'a sarıldı. Burnu kıpkırmızı görünüyordu.

"Benim koca burunlu en yakın arkadaşım. Seni özleyeceğim." Niall onlara göz devirirken birden önlerinde duran taksiyle eski heyecanına geri döndü. Beklediği gibi içinden Autumn ile River çıkmıştı ve neredeyse buz tutmak üzere olan bedeni aniden ısınmıştı. Autumn onun birkaç metre ötesinde, "Bu nasıl bir soğuk." Deyip küfrünü mırıldanacakken River "Şşş!" Diyerek onu susturmuş ve çocukları göstermişti. Niall daha Autumn'u görmenin ilk heyecanını atlamamışken, gözü saçlarına kaydı ve neredeyse nefessiz kaldı. Pembe-mor olan saçlar şimdi mavi-siyahtı. Autumn da birden ona bakınca göz göze geldiler, bu Niall'ın kalbinin atışının bin kat daha hızlanmasını sağlamıştı.

"Geciktik mi?" Diye soran River'a Niall cevap vermek için dudaklarını aralarken, Michael ona fırsat tanımadan çığırdı.

"Gecikmediniz, sadece Calum artık buzdan bir adam!"

Onu duymamış gibi yapan River, "Bunlar niye birbirlerine sarılmış?" Diyerek Michael ve Calum'ı işaret etti onlara yaklaşırken. İkisiyle de arkadaşlardı, bu yüzden rahat davranıyordu.

"Çünkü... onlar salak." Diyerek gözlerini bir anlığına Autumn'dan ayıran Niall, tekrar gülümseyerek Calum'a bakan genç kıza döndü. Gözlerini, gülümsemesini, gamzesini... ne kadar çok özlemişti onu.

"İçeri girelim artık!" Diye ağlamaklı bir şekilde konuşan Michael'ı onaylayarak Jade ve Harry'nin en köşesinde oturduğu kafeye girdiler. Hepsi birden sıcak bir ortama girince rahatlamıştı, öyle ki Calum bile hareket etmeye başlamıştı. Michael diğerlerini hiç umursamadan ortamdaki sıcaklığın mutluluğuyla birkaç saniyede enerjisini topladı ve Jade ile Harry'nin masasına uçarçasına ilerledi.

"Merhaba arkadaşlar!" Diye bağırdığında kafenin yarısı onlara dönmüş, River kendini boğmaya kalkışmış, Autumn ise sadece kıkırdamıştı.

''Ne işiniz var burada?'' dedi Harry 'Sizi öldüreceğim.' bakışına eşlik eden yapmacık gülümsemesiyle. Jade ise utanmışa benziyordu, ne River'a ne de Autumn'a çıktıklarını söylemişti çünkü daha her şey için çok erkendi. Niall gözlerini Autumn'dan ayıramadığı için Calum onun yerine cevap vermek zorunda kaldı. Kendisine bir sandalye çekip Harry'nin yanına otururken aynı zamanda önündeki patates kızartmasından ağzına bir tane atmıştı.

''Bir geziye çıkmaya karar vermiştik ve sizi görünce katılmak istedik. Bir yerlere giderken bizi de çağırmanız gerekirdi. Sonuçta hepimiz arkadaşız, değil mi?"

Calum'ın iğnelemesine gülerek hepsi bir sandalye çekip oturduktan sonra, ortamı neşelendirmek Calum, Michael ve River'a kalmıştı. İki aşığı utandırıyorlar, espriler yapıyorlar, sipariş ettikleri şeyleri komik şekillerde yiyorlardı. En son Michael Harry'nin bir çocukluk anısını anlatmaya başlamıştı. Niall ise sesini çıkarmadan, konuşmalara bir iki kelimeyle katkı sağlayarak sevdiği kızı izliyordu. Kızın ara sıra dalıp giden bakışları, bazen ortamdaki eğlenceyi yakalamasıyla gülümsemeye dönüşüyordu. Bunu Niall dışında kimse fark etmiş gibi görünmüyordu. Niall ona sarılıp, her ne için üzülüyorsa geçirmeye çalışmak için müthiş bir istek duydu ancak tek yapabildiği yerinden onu izlemeye devam etmek olmuştu. Autumn hep böyle bir insandı. Önceleri acısını dışarı vurup, arkadaşlarının kollarında ağlardı ancak gün geçtikçe içine daha çok kapanmıştı. Niall onun özel bir kız olduğunu düşünüyordu. Kalbi tertemiz ancak yaşamaktan bıkmış, enerjik ama aslında acı dolu, gülüyor ama aslında içten içe ölmeyi diliyor... Bütün bunları görmek ve ona hiçbir şekilde yardım edememek Niall'ın canını çok yakıyordu. Çoğu zaman şöyle düşünüyordu çocuk, "Beni sevmese de olur ama acılarında yanında olmama izin versin." Çünkü onun gibi birinin üzülmeyi hak eden son kişi bile olmadığını düşünüyordu. Gözleri tekrar kızın saçlarına kayınca bir iç çekti. Beyaz tenli olduğundan koyu renkler onda harika durmuştu, yüzünün güzelliği gittikçe daha çok ortaya çıkıyor gibiydi. Yine de Niall onu ilk sevdiği hali, açık kahverengi saçları olduğu zamanları özlüyordu. Saçlarını enerjik renklerden sonra koyu iki renge çevirmiş olması bir anlama geliyor muydu?

"Saçların için kaç farklı renk denemeyi düşünüyorsun Autumn?" Diye hevesle soran Michael, Niall'ın aklını okumuş gibiydi. Aralarındaki tek fark Michael kızın bunu eğlence için yaptığını düşünürken, Niall kendisini sevebilmek için yaptığı konusunda neredeyse emindi. Konuşmalara olabildiğince az katılan Autumn dikkatlerin onda toplanması üzerine gerildi. Buradaki Niall ve Harry hariç herkes en yakın arkadaşlarıydı ancak rahat hissedemiyordu.

"Bilmem, canım istedikçe boyatıyorum." Diyerek omuz silken genç kız Niall'ın ona odaklanmış yoğun bakışlarıyla karşılaşınca çekinerek kafasını çevirdi.

"Bir kere Niall saçını mora boyatmıştı. Hepimiz gülmekten ölünce tekrar sarıya döndü." Calum'ın söylediği şeyle erkekler kendi kendilerine kıkırdamışlardı.

"Peki, neden artık saçlarını boyatmıyorsun? Tamamen kahverengiye dönmüş." Diye sordu River. Uzun zaman önce, Niall boyatmamaya başladığında fazlasıyla dikkat çekmişti çünkü yıllardır sarışındı. O sırada herkes gibi Jade, River ve Autumn da bunun hakkında konuşmuştu ancak geçerli bir şey bulamamışlardı. Niall bu soru üzerine duraksayınca, üçünün de merakı arttı. Autumn'un ona dikkatle bakan gözleri, Niall'ın onun da bunun cevabını merak ettiğini anlamasını sağlamıştı.

"Sadece... kumral olmayı tercih ettim." Diye tedirgince yanıtladı Niall. Daha fazla kurcalamamaları için içten içe dua okuyordu. Ancak Autumn'un ona bakışından, kızın her şeyi anladığını fark etmişti.

Autumn Niall'ın, saçlarını Arden'a biraz daha benzeyebilmek için boyatmadığını anlamıştı.

Autumn Leaves / NHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin