fourty two

595 59 96
                                    

Emma'yı Madelaine Petsch gibi güzelliğine hayran olduğum biri yaptım çünkü Emma'yı seviyorum. Açıkçası hikaye hep son değiştiriyor, birden koca bir paragrafı silip değiştirerek yayınlıyorum, her şey karman çorman olacak jdşakdşqkdşq Neyse ya toplarım bir şekilde.

Hadi YouTube'dan Too Much To Ask açarak okuyun da dinlenme kazansın sevdicek. Aynı zamanda Spotify'da belirli bir sıralamaya girecek kadar çok dinlersek Niall'ın Türkiye'ye gelme olasılığını arttırmış oluruz.

İyi okumalar!

*

Londra'nın o güzel havasından ayrılıp tekrar Manchester'a, okuluma dönmek işkence gibiydi. İki yıl önce buraya büyük bir yeni hayat heyecanıyla taşınmıştım ama Londra gibi bir şehirden ayrılmanın ne büyük salaklık olduğunu şimdi fark ediyordum. Bir iç çekerek yeni okulumun bana kattığı tek şey olan Kimya öğretmenimizi dikkatle dinlemeye başladım. Telefonum titreyince dikkate almamaya çalıştım ancak çaprazımda oturan Arden bana dönüp cebini gösterdiğinde, ders denen şeyin ne olduğunu bile unuttum ve telefonu cebimden çıkardım.

Unforgettable : Çıkışta bir yerlere gidelim mi?

Az daha Once Upon A Time'daki gibi kalbimi çıkarıp ona vermek üzereydim, ki ikinci mesaj geldi.

Unforgettable : Sen, Kate, ben ve Nick

Bir süre öylece hayal kırıklığına uğramış gibi telefona baktım, Arden'ın bana baktığını ve cevap beklediğini görebiliyordum.

Canımı sıkan şey Kate'den hoşlanması değildi. Beni ona giden yolda kullanmasıydı. Beni bir türlü hatırlamamasıydı.  Onu unutmamıştım, kalbime girdiği dakikadan beri bir kere bile aklımdan çıkmamıştı. Ancak o beni ilk gördüğünde tanıyıp tanımadığını sormuş, tanımadığını söyledikten sonra da hiç umursamamıştı. Kitty sayesinde aynı masada yer alana kadar aramızda iletişim bile olmamıştı.

Autumn : Ders çıkışında arka bahçedeki futbol sahasının arkasında ol

Orada hiç kimse olmazdı çünkü geniş okul arazindeki en uzak yerdi, herkes oraya gitmeye üşenirdi. Ayrıca hava buz gibiydi. Arden mesajımı okuduktan sonra beklediği cevaptan farklı bir şey almasıyla kaşlarını kaldırarak bana baktı. Bense kafamı çevirdim ve dersi dinliyor gibi yaparak içimden söyleyeceğim şeyleri düşündüm.

Bu sefer yapacaktım. Ona kim olduğumu gösterecektim. Ona onun için ne kadar çabaladığımı anlatacaktım. Onun için kırdığım kalpleri söyleyecektim.

Ve bu sefer beni dinleyecekti. Bu sefer, sadece onun sevgisine muhtaç bir kızdan fazlası olacaktım.

*

"Neden buradayız?" Diye sorduğu sıralarda çevremize bakıyordum. Gerçekten bir okulun sınırları içerisinde olabilecek en ıssız yerdi. Zil sesi bile duyulmuyordu. Ona döndüğümde, ellerini montunun cebine sokmuş, yerinde zıplıyordu. Sanki her şey aynı gibiydi. O hala dört yıl önceki masum çocuktu, ben de onu gülümseyerek izleyen kız.

"Londra'da yaşadığın zamanları hatırlıyor musun?" Aniden sorduğum soru üzerine o asla yerinde duramayan tek kaşı havaya kalktı.

"Neden hatırlamayayım ki? Buraya geleli sadece dört yıl oldu."

Tuhaf bir şekilde heyecanlı hissetmiyordum. Sadece bir an önce bağırmak istiyordum. İçimdekileri söküp atmak, onunla tartışmak ve bir şeyler hissetmek istiyordum. Benim kalbimde en çok sözü geçen kişi oydu. Ancak o dedikleriyle beni geri döndürebilirdi.

Autumn Leaves / NHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin