Şu hikayenin finalinde ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yok. Autumn'u Niall'a şu saniye aşık bile edebilirim, kafalar karışık. Aslında bu bölümü farklı yazmıştım, sonra onu başka yere saklayıp yeni bir tane daha yazdım.
Bir de lütfen sadece biriniz de olsa Autumn'u destekler misiniz hepiniz nefret edince üzülüyorum ckaşfkaşkal
Bu bölüm benden kendini çirkin hisseden herkese gelsin. Bir gün bizim de bir Niall'ımız olacak, biliyorum.
İyi okumalar!
*
Londra'dan ayrılıp arkamda beni çok seven bir çocuk bırakırken onu bir daha görmeyeceğimi umuyordum. Koskoca şehirdi, binlerce insan vardı ve karşılaşmamız çok düşük bir ihtimaldi. Ancak hayat bana vicdan azabı çektirmek istediğinden önce onu bir kafenin önünde görmemi sağlamıştı, sonra da abim sağolsun, çocukla yakın arkadaş olup grup kurmuş ve ondan kaçmamı olabildiğince zorlaştırmıştı.
Kendimi hiç aynı alanda yalnız olacağımız bir konuşma için hazırlamamıştım çünkü bu korkutucuydu. Tamam, annesi bana azar çekmişti, onu seven kız konuşmaya çalışmıştı ve daha bunların etkisinden çıkamadan kendisi gelmişti. Daha doğrusu gerizekalı ben fark etmeden onun odasına girmiştim.
Onu görmemle birlikte direk ayağa kalktım, ne yapacağımı bilmiyordum.
"Burada ne yapıyorsun?" Diye ifadesiz bir yüzle sorduğunda anında hızlı hızlı konuşarak yanıtladım.
"Senin odan olduğunu bilmiyordum. Ben gideyim." Diyip kapıya doğru ilerlemiştim ki bileğimden tutarak beni durdurdu. Kalp atışlarım hızlanırken kendimi her türlü şeye hazırladım. Bağırabilirdi, kızabilirdi, acısını anlatıp içini rahatlatabilirdi. O bu konuda kızacağım son kişi olurdu. Beni burada yaralasa bile bunu hak etmiştim, ona izin verecektim.
"Bir kez daha öylece gidemezsin." Ben bir şey diyemeden kapıyı kilitleyip anahtarı cebine attıktan sonra sırtını kapıya yaslanıp kollarını önünde kavuşturarak bana baktı. Karşısında öylece ona bakıyordum. Ne diyeceğimi bilmiyordum, nereden başlayabilir veya beni anlaması için ne diyebilirdim bilmiyordum.
Sessiz geçen kısa bir sürenin ardından kapının önünden çekildi ve odada volta atmaya başladı. Saçını karıştırırken öylece bir ileri bir geri yürüyordu ve ancak o zaman ne diyerek konuşmayı başlatabileceğim aklıma gelmişti.
''Özür dilerim.'' Başı eğikken hafifçe güldü bu dediğime. Ardından kafasını kaldırıp tekrar gözlerimizi buluşturdu.
''Bu konuşmayı şimdi yapmayacağız. Az önce ilk konserimden çıktım. Bu günü onun dışında bir şeyle hatırlamak istemiyorum.''
Bir tarafım rahatlarken bir tarafım böyle açık konuşmasına şaşırmıştı. Sarsılmış ruh halimden çıkmaya çalışarak ''Bir daha böyle bir ortam olacağını zannetmem.'' dedim odada sadece ikimizin olmasını kastederek. Bağırıp çağırsın, içini döksün istiyordum, çünkü ona kendimi anca o durumda anlatabilirdim. Her şey bugün bitsin istiyordum. Bu kadar üzgün hissedip vicdan azabı çektiğim ilk ve son gün olsun istiyordum.
''Olacak, biliyorum.''
''Nereden biliyorsun?''
''Bazı şeyleri hissederim. Yıllar önce kim olduğumu öğrendiğin gün beni sevmeyeceğini de hissetmiştim.'' Acı bir şekilde güldüğünde içimin üşüdüğünü hissettim. Tam olarak böyleydi, bedenimden bir titreme geçmişti. Bir insanın bir insanı bu kadar sevdiğini görmek zaten insanın içini titreten bir şeydi, bir de bunun acı dolu bir sevgi olduğunu fark edince tamamen kötü hissediyordum. Aklıma buna neden olan kişi olduğum geldiğindeyse, kendimi öldürmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Autumn Leaves / NH
Short StoryBut I miss you most of all my darling -Ama seni her şeyden fazla özlüyorum sevgilim When autumn leaves start to fall -Sonbahar yaprakları düşmeye başladığı zaman 18.01.2017