Nazlı
Hızla kapıdan uzaklaştım. Koşar adımlarla sınıfa geri dönüyorken adımın söylenmesiyle olduğum yerde durdum.
"Nazlı?!"
Gözlerimi kapattım ve sertçe yutkundum. Duruşumu dikleştirdim ve arkamı dönüp bana seslenen Ali'ye çakma bir tebessüm ettim.
"Evet, Ali?"
Büyük adimlariyla bana yaklaştı ve aramızda mesafe bırakacak şekilde karşımda durdu.
"Nerden nereye?"
"Sanane? Hesap vermek zorunda mıyım?"
"Bizi dinledin öyle değil mi?"
"Biz? Seni ve Gizem'i kastediyorsan,"
Sağ elimi ceneme koydum ve düşünür gibi yaptım.
"Evet, dinledim"
Ali'nin gözleri anında koyulasti ve bana doğru bir adım attı.
"Ne duydun?"
Diyerek tisladi dişlerinin arasından. Gözlerini kapatmış ve ellerini yumruk haline getirmişti. Yüz hatları gerilmisti. Sinirliydi ve sanırım sinirini bastırmaya çalışıyordu."Doğum günümde bana oynadığınız oyunu, senin ona bir teklif sunduğunu ve beni Savaş'tan ayırıp Gizem'i övecek olmanı saymazsak, hiçbir şey duymadım"
Dedim en ciddi ve kendimden emin halimle. Ani bir şekilde kolumu tuttu ve suana kadar gördüğüm en öfkeli haliyle konuştu. Bense hiç istifimi bozmadim."Bana bak Nazlı. Duyduklarını ne Savaş'a ne Selin'e ne de bir başkasına anlatmayacaksin!"
Sinirle kolumu Ali'den kurtardım ve bir adım gerileyip parmağımı göğsüne koydum.
"Sen bana emir veremezsin ve bu kurduğun planları da gerçekleştiremeyeceksin. Hayatımı, hayatımızı mahvetmene izin vermeyeceğim!"
Hızla arkamı dönüp koşar adımlarla ilerledim ve ben bile anlamadan sınıf kapısının önüne geldim. Derin bir nefes alıp verdim ve kapıyı tıkladım. Neredeyse on beş dakika derse geç kalmıştım ve öğretmenin beni azarlayacagina adım gibi emindim. Içerden 'gel' komutunu aldığımda yavaşça kapının kulpunu aşağı indirdim. Içeri girip ardından kapıyı kapattım ve olduğum yerde durdum. Selin ve Savaş'ın bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Ingilizce öğretmenimiz Cengiz Hoca bana yaklaştı. Aslında çok anlayışlı biriydi ama bu kadar geç kalmama nasıl bir tepki verirdi? Muammaydi...
"Nerde kaldın Nazlı?"
Etrafıma boş bos bakindim. Gözüm istemeden Savaş ve Selin'e kaydı. Ikisi de bana kaşları çatik bir şekilde bakıyordu. Hem, sadece onlar değil, tüm sınıfın gözü uzerimdeydi. Bu çok rahatsız ediciydi.
"Nazlı?"
Cengiz Hoca'nın sesini duymamla birlikte bakislarimi ona çevirdim. Hemen bir şey söylemem lazımdı. Bende aklıma mantıklı gelen ilk şeyi pay diye söyledim.
"Hocam ben lavaboya gitmiştim tenefuste. Sonra kabinde kilitli kaldım. Açmaya çalıştım olmadı. En sonunda temizlikçi abla geldi, sesimi duydu açtı hemen kapıyı bende geldim"
Bir dakika içinde uydurdugum bu yalan iç sesimin bile gururlanmasina sebeb olurken ben, kendime bile şaşmış şekilde yere bakıyordum.
"Peki. Geç bakalim yerine"
Dedi Cengiz Hoca. Hemen başımı kaldırdım ve Cengiz Hoca'ya baktım. Cevap vermeden başımı salladim ve hızla Selin'in yanına oturdum. Şuan Savaş'la konuşacak gucumun olduğunu sanmıyordum. Az önce Ali'ye karşı her ne kadar güçlü görünüp, dik dursam da Savaş'ın beni birakabilecegi ve onların planlarının işe yarayabilecegi düşüncesi tüm bedenimi korku ile kaplamıştı."Buna inanmadım"
Dedi Selin, kulağıma doğru eğilip sadece benim duyabilecegim bir ses tonuyla. Huzursuzca yerimde kıpırdandım ve başımı önüme eğip, önüme düşen saçımı kulagimin arkasına sıkıştırdım.*
Teneffüs zilinin calmasiyla Savaş, arkasına döndü ve bana ciddi haliyle bakmaya başladı. Selin'e döndüm. Savaş'tan kalır bir yani yoktu. Tek farkı daha da korkutucu bakmasiydi.
"Ne?"
Dedim sakin bir sesle tekrardan başımı öne eğerek."Ne mi? Hem derse geç kaldın hem de kendinin aksine sanki başkası gibi çok suskunsun. Bir şey olmuş"
Dedi Selin. Ona cevap vermeden yutkundum sadece. Selin'in derin bir iç çekmesini duyduğumda başımı kaldırıp ona baktım. Gözlerim Savaş'ı her ne kadar görmek istese de ben bunu yapamiyordum. Ona bakmaktan korkuyordum. Çünkü biliyordum ki ona bakar bakmaz ağlamaya baslayacaktim. Ali'nin planı işe yarayabilirdi..."Nazlı?"
Onun sesini duymamla gözlerimi kapattım. Şuan yaşadığım korkuyla onun karşısında nasıl dik ve güçlü durabileceğimi bilemiyordum.
"Ne oldu? Betin benzin akmış resmen"
Selin ve Savaş'a normal ama bana alaycı gelen ses tonuyla konuştu. Alttan bir şekilde ayakta dikilip bana bakan Ali'ye baktım. Anlaşılan o ki benim peşimi bundan sonra birakmayacakti.
"Yok bir şey"
Dedim düz bir ses tonuyla. Hepsinin cevabını almış olmasını umuyordum ama yine sessiz kalan kişi sadece Savaş'tı. Selin ve Ali ise üstüme gelmeye devam ediyordu. Evet, Selin'in ki kesinlikle ve dibine kadar inatti ve işin aslını öğrenene kadar da durmazdi ama Ali, tamamen bana oynuyordu."Yok bir şey öyle mi? Zaten o yüzden halin hal değil!"
Öfke ve ciddi bir şekilde alttan Ali'ye bakmaya devam ettim. O da bana bakıyordu ama alaycı ve kendinden emin bir şekilde.
"Selin haklı Nazlı. Bir şey olmuş illa ki"
Dedi diğerlerine belli etmeden bana yine alaycı bir tebessüm ederken. Ellerimi yumruk haline getirip sıktım. Ofkem artıyordu ve ben bunun önüne geçemiyordum. Sakin kalmak adına gözlerimi kapattım ve içimden 10'a kadar saymaya başladım."Susmasana Nazlı!"
"Yeter!!"
Diyerek ellerimi masaya vurdum ve ani bir şekilde ayağa kalktım."Nazlı?"
Dedi Selin saskinligin vermiş olduğu sakinlikle."Ben bir şey yok diyorsam yoktur, tamam mı?! Beni zorlayinca eline ne geçiyor?!!"
Selin, ağzı açık bir şekilde beni izlerken yavaş hareketlerle ayağa kalktı.
"B-be-"
"Senin bu huyundan nefret ediyorum biliyor musun? Illa ki işin aslını dibine kadar ogrenmen gerekiyor!"
"Ne diyorsun sen ya?"
Dedi Selin kaşları çatik ama hala şaşkın bir halde.Gözlerimi kapattım ve elimi saçlarimin arasından geçirdim.
"Gidiyorum ben"Hızla siramda duran çantamı ve montumu alıp sınıftan çıktım. Koridorda adeta koşarken önüme çıkan kişiyle bir an duraksasam da aklıma Ali'nin ona sunduğu teklif geldi. Yutkundum ve hiçbir şey yapmadan yanından hızla geçip merdivenleri indim. Nihayet okuldan çıkıp temiz hava ile buluşunca olduğum yerde durdum. Başımı havaya kaldırıp gökyüzüne baktım. Gözlerim doluydu ve yaşlarını bırakmak için hazırdı. Bense bunu yapmak istemiyordum. Ağlamak istemiyordum...
Tam adımımı atıp yürümeye devam edecekken kolumun tutulmasıyla olduğum yerde sıçrayıp, ufak bir çığlık attım.
Kolumu tutan el her ne kadar sıkı tutsa da acıtmıyordu ve nazikti. Beni ona taraf döndürdü. Dolu gözlerimle ilk defa baktım ona. Sertçe yutkundum ardından.Ağlama Nazlı. Yapma...
O ise inceledi beni sakince. Ardından sağ elini yanağıma koydu ve hafifçe okşadı. Ağlamamak adına gözlerimi kapattım sıkı sıkı. Sonra da şefkatli sesi doldurdu kulaklarımı.
"Ne oldu sana?"