İYİLİK!

714 46 6
                                    

‘‘Emma bunun bir şaka olmadığından emin değiliz. Bu konu üzerinde çok durdun. Endişelenme bu kadar.’’ Akşam hiç uyumamış olan Emma’yı sakinleştirmeye çalışıyordu Nora. Görünüşe göre hiçbir işe yaramıyordu.

    Akşam hiç uyuyamamış olduğu gibi sabahta odanın içinde dolaşıyordu sıkıntıdan. Bunun bir şaka olmadığından emindi. Hayatına lanet okuyordu. Her şey üst üste gelmişti. Neden tüm sorunlar onu buluyordu? Ne yapmıştı da bunları hak etmişti?

    Saatlerdir odanın içinde dolaşan Emma’nın gözü saate takıldı. Elini başına vurarak ‘‘Lanet olsun’’ diye fısıldadı. Okula geç kalmıştı. İlk ders çoktan başlamıştı. Bu da yetmezmiş gibi Jackson sabah kahvaltısını edememişti ve bunun sinirini kızdan alacağı aşikardı.

    Yatağının ucunda duran kırmızı çantasını alıp ‘‘Sonra konuşuruz.’’ Diyerek arkadaşına veda etti.

    Hızla adımlarla yurttan çıkmakla uğraşıyordu. Yurdun kapısından çıktığı gibi bir çift kırmızı gözle karşılaştı. Refleks olarak geriye bir adım attı. Jackson’ın derin nefes alışlarını bile duyabiliyordu. Kalbinin hızlı atışlarını engelleyemeden bir geri adım daha attı. Ne yazık ki Jackson kızın açtığı arayı bir adımla kapattı.

    ‘‘Sen neredesin kaç saattir? Susuzluktan ölmek üzereyim. Hesap ver bana derhal!’’ diye bağırdı kıza.

    Emma sola doğru bir adım atarak Jackson’ın kırmızı gözlerinden biraz uzaklaştı. ‘‘Özür dilerim. Saatin geç olduğunu fark edemedim.’’

    Korkudan titreyen kızın kolundan tutarak kendisine bakmasını sağlayan Jackson ‘‘Özrün susuzluğumu gidermiyor.’’ Dedi

    Kız çaresizlikle ‘‘Özür dilerim.’’ Diyebildi.

    Emma’nın özürleriyle daha çok sinirlenen Jackson bir o kadar kızın kanı için deliriyordu. Emma’nın kolundan tutarak yurdun arka tarafına doğru çekiştirmeye başladı. Burada genellikle serseriler bulunuyordu.

    Emma’yı karanlık olan köşeye doğru itti. Kızı duvara yasladı. Jackson kızın önüne gelerek kaçmasını engelledi. Emma’nın boynunu örten saçlarını arkaya atarak hızla boynuna dişlerini geçirdi. 

    Emma boynundaki acıyla ürperse de bir şey diyemedi. Ne diyebilirdi ki? Zaten Jackson’ı kızdırmıştı. Jackson’ın çok susadığı belliydi. Bir o yandan da kızın canını çok acıtıyordu. Kız sonunda dayanamayıp bir çığlık savurdu sessiz sokağa. Sokak onun çığlığıyla yankılandı.

    Dayanamayan Emma ‘‘Jackson canımı çok acıtıyorsun. Lütfen yavaş ol. Lütfen.’’ Diye yalvardı kanını sömüren vampire. Son cümlesinden sonra elinde olmadan bir yaş süzüldü yanağından.

    Geri çekilen Jackson kanlı dudaklarını yavaşça aralayıp ‘‘Onu beni bekletirken düşünecektin.’’ Dedi sinsice sırıtıp. Tekrar kızın boynunu ele geçirirken Emma’nın dudaklarından sessizce ‘‘Lütfen.’’ Kelimesi çıktı. Sesi titremişti. Her an ağlayabilirdi. Jackson da bunu fark etmişti. Bu yüzden daha dikkatli olmaya çalıştı.

    Jackson işi bittikten sonra gitmek için arkasını döndüğünde kız yere yığıldı. Gözleri kararıyordu. Bayılacağı her halinden belliydi. Jackson kızın yere düşüşünü duymuş ve arkasını dönmüştü. Ne olursa olsun kızı o halde bırakamazdı. Onun yüzünden kız bu haldeydi.

    Tek bir hamleyle kızı kucağına aldı. Yurda girdiği gibi önüne çıkan danışmana doğru yürüdü. Kucağındaki kızı sarsmamaya çalışıyordu.

    Danışmandaki kadın yeni bakımdan çıkmış olan tırnaklarıyla oynamakla meşguldü. Bir yandan da elindeki telefonla konuşuyordu. Kadın otuzlu yaşlarındaydı. Siyaha boyatmış olduğu saçlarını tepeden toplamıştı. Jackson’ın anladığı kadarıyla kocası kadını aldatıyordu. Telefondaki kadınla da erkeklerin hiç var olmamasıyla ilgili bir konuşmanın içerisindeydiler.

    Jackson’ın önünde durduğunu yan gözle gören kadın konuştuğu kadına veda ederek telefonu kapattı. Soru soran gözlerle Jackson’a bakan kadın kucağındaki kızı da fark etmişti.

    Bir kıza bir de çocuğa bakmaya başladığı sırada ‘‘Emma Waltson kaç numaralı odada kalıyor?’’ diye sordu Jackson. Kadının iğneleyen bakışlarından sıkılmıştı. Kaşlarını çatan kadın ‘‘Yurda yabancıları almıyoruz.’’ Diye uyardı Jackson’ı.

    Kadından sıkılan Jackson dişlerini göstererek ‘‘Eğer bana odanın numarasını söylemezsen şuan son saniyelerini yaşarsın.’’ Diye tehdit etti kadını.

    Jackson’ın uzayan dişlerini ve gözlerinin içindeki çatlaklıkları görünce korkudan titremeye başlayan kadın sağındaki bilgisayara dönüp bir şeyler yaptıktan sonra ‘‘302 numaralı odada.’’ Diyebildi.

    Jackson kadına son bir bakış attıktan sonra hızla odaya gitti. Odaya girdiğinde kimsenin olmadığını fark etti. ‘‘ Arkadaşı okula gitmiş olmalı.’’ Diye düşündü. Kucağındaki baygın olan kıza baktı. Oradaki bir yatağa yatırırken kızı izliyordu. Yatağın kenarına oturup kızı izlemeye devam etti. Gerçekten çok güzel bir kızdı. Martin salağı nasıl bu kızı görememişti onca sene anlamıyordu. Kıvırcık saçlarından bir tutam aldı. Bir yandan saç tutamıyla oynuyor bir yandan da kızı uyandırmamaya özen gösteriyordu. Zamanın ne kadar geçtiğini bilmiyordu ama kızın uyanmakta olduğunu anladı ve hızla odayı terk etti.

    Emma gözlerini açınca odasında yatmakta olduğunu görünce şaşırdı. En son neler olmuştu? Jackson onun kanını içmişti. Sonrası karanlık. ‘‘ Bayılmış olmalıyım.’’ Diye düşündü. Ama kim getirmişti onu buraya? Jackson mı? Bu ihtimal çok düşüktü. Jackson asla kıza iyilik yapmamıştı. Neden şimdi yapacaktı ki? En iyisi bunu danışmanlıktan öğrenmekti. Oradaki bayan kesinlikle onu buraya kimin getirdiğini bilirdi. Jackson’a teşekkür borçluydu. Canını acıtmamaya özen göstermişti. İlk defa kıza bir iyilik etmişti.

    Hızla yattığı yataktan kalkarak odadan çıktı. Danışmana doğru yürürken bir yandan da boynundaki acıyla uğraşıyordu. Anti zehri almalıydı. Danışmanın önüne gelince ‘‘Şey… Acaba buraya beni kimin getirdiğini biliyor musunuz?’’ diye sordu.

    Kadın kızı birkaç dakika süzdükten sonra ‘‘Bir vampirdi. Mavi gözleri ve düz siyah saçları olan biriydi. Yakışıklı biri derdim eğer beni öldürmekle tehdit etmemiş olsaydı.’’ Diye yanıtladı Emma’nın sorusunu.

    Emma kadına teşekkür ettikten sonra yurttan çıktı. Onu odasına getiren Jackson’dı. Ama neden bunu yapmıştı? Neden orada bırakmamıştı kızı? 

ZEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin