Yurt odasının kapısını yavaşça açtı ve içeriye girdi. Nora daha yeni uyanmış ve yatağını topluyordu. Emma'nın geldiğini gördü ve kaşlarını çattıp kızı süzdü. ''Neredeydin sen? Ne kadar merak ettim seni biliyor musun? Haber verebilirdin.''
Nora hemen Emma'ya sarılmıştı. Kız rahatsızca kıpırdanmaya başladı. Nora geri çekilip anlamayan gözlerini ona dikti.
Emma yavaşça Nora'nın yopladığı yatağa oturdu. Nora'nın da oturması için işaret etti. Nora yavaşça kızın gösterdiği yere -yanına- oturdu.
Merakla Emma'ya bakmaya başladı. Emma soğuk gözlerini Nora'ya çevirdi. ''O yaratıklara neden yardım ediyorsun?''
Soru karşısında şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Daha sonrada başını eğdi. Gözleri dolmuştu. Ağlamamak için dudağını ısırıp burnunu çekti. ''Chris'i biliyorsun Emma. Eski sevgilim. Vampir zehri ile öldü denildi. Ne kadar üzülmüştüm. Aşkımı kaybetmiştim ben. Her geceki kabuslarımdan uyanırken çığlıklarımı biliyorsun Emma. Neyse... O öldü dediklerinden birkaç hafta sonra bir gece yurda dönerken onu gördüm. İlk baş hayal gördüğümü sandım Emma ama oydu. Bir ağacın yanında bana bakıyordu. Bana yalvardı. Kan istediğini söyledi. Vampir kanı. Ne yapacağımı bilemedim. Öldü sandığım sevgilim karşımda ve bana yalvarıyordu. Ben de ona yardım etmeye başladım. Duygularının artık olmadığını anlayınca her şey için çok geçti. Hizmetlerine girmiştin.''
Nora ağlarken Emma ona sarıldı. ''Şhh... Ağlama Nora. Peki neden çıkmadın? Onlar seni öldüremezler.''
Nora kolunun tersiyle gözlerini sildi. Buruk bir gülümseme oluştu Nora'nın dudaklarında. ''Öldürceklerini söylemedim zaten Emma. Ben... Ben... Çok korkuyorum. Şimdi de sana zarar verecekler.''
Emma dostuna gülümsedi güven vermek için. ''Bana bir şey olmaz.''
Nora kaşlarını kaldırdı. ''Sahi, sen neden bu kadar soğuksun.''
Emma masumca gülümsedi. ''Şey... Dün ben dönüştüm.''
Nora kaşlarını çatarak Emma'yı süzdü. ''Peki kan isteğin?''
Emma başını eğdi. Utanmıştı. ''Şey.. Ben dün akşam içtim.''
Nora hızla ayağıya kalktı. ''Birisini mi öldürdün.''
Emma şaşkınca önünde duran arkadaşına baktı. Hızla başını iki yana salladı. ''Hayır. Tanrım! Hayır. Öyle içmedim.''
Nora tek kaşını kaldırınca Emma daha çok utanmaya başladı. ''Bir şekilde içtim işte Nora ama insan öldürmedim. Korkma.''
Evet. Dün akşam Jackson'dan içmişti kanı. Ah! Bunu düşündükçe çok utanıyordu. Kim olsa utanırdı.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Sıkıntıyla kitaplarını dolabına yerleştiriyordu. Kapağını kapattığında yanında beliren Alexandra'yı baktı. Kaşlarını çattı. Onun burada ne işi vardı? Burası vampirler bölümüydü. Artık tam vampir olduğu için artık burada eğitim görmete başlayacaktı.
Alexandra derin bir nefes aldı. ''Ben yaptıklarımdan dolayı özür dilerim Emma. Biliyorum. Sen Martin'i seviyordun. Ben sadece... kıskandım. Şey... Sen çok safsın. Yani... Okuldaki bütün erkekler seni istiyordu. Ben de bunu kıskandım ve Martin'e yavşamaya başladım işte. Sonra anladım ki ben seni çok özledim Emma. Arkadaşlığını kaybettiğim için salağın tekiyim. Beni affetmeni beklemiyorum tabiki. Neyse... Bunu söylemeye gelmiştim. Şimdi gidiyorum. Belki... Yani... Bir gün beni affedersin.''
Daha bir şey söyleyemeden Alexandra koşarak oradan ayrıldı. Şaşkınca arkasından bakakaldı. Alexandra gerçekten üzgündü. Bu belli oluyordu.
Bunu düşünmeyi bırakıp yerdeki çantasını aldı. Tam hareket edecekken sırtındaki acıyla çığlık attı.
Elena ona hırlayarak tam karşısında duruyordu. Emma ona bakıp gözlerini devirdi. Artık güçlüydü ve Elena'dan korkmuyordu.
Onun gibi dizlerini kırıp eğildi. Boğazından istemsizce bir ses çıktı. Çevrelerindeki bazı vampirler onlara bakmaya başlamıştı bile.
''Neler oluyor burada?'' Jackson'ın bağırmasıyla doğruldu Emma.
Elena dudaklarını büzerek onlara doğru gelen Jackson'a baktı. ''Bilmiyorum Jackson. Durup dururken bana hırlamaya başladı.''
Emma şaşkınca Elena'ya baktı. Nasıl bu kadar uzmanca yalan söylüyordu?
Hızla başını iki yana salladı. ''Hayır Jackson. Böyle bir şey yapmadım. Tam aksine, o bana yaptı.''
Jackson iki kızı da süzdükten sonra. Emma'nın yanına geldi ve elinden tuttu.Daha sonra da Elena'ya döndü. ''Emma'nın yalan söylemesini anlayabiliyorum. Artık arkadaş değiliz Elena.''
Elena hırlayarak oradan ayrıldı. Emma şaşkınca Jackson'a döndü. ''O senin yıllar belki yüzyıllardır arkadaşın Jackson.''
Jackson buruk bir gülümseme yolladı kıza. ''Beni arkadaşlıktan fazla sevdiğini biliyordum. Kör değilim Emma ama onu bırakacak bir neden bulamıyordum.''
Emma gülümsedi. ''Düşünceli sevgilim benim.''
Jackson'ın gözlerinin parladığını görünce kıkırdadı. ''Şimdi Melinda'nın yanına gitmeliyim. Ona bir şey soracağım.''
Jackson kızın dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. ''Beni çok bekletme sevgilim.''
Oradan ayrılırken gülümsemeden edemiyordu Emma.
Müdürenin odasının kapısının önüne gelince kapıyı çaldı. Melinda'nın yumuşak sesini duyunca odaya girdi.
Melinda Emma'yı beklemediği için şaşırmıştı ama yine de kızını gördüğü için seviniyordu. ''Evet, kızım?''
Emma tereddütle biraz bekledi. Daha sonra Melinda'nın önündeki deri koltuklardan birine oturdu. ''Ben.. Babamı merak ediyorum.''
Melinda'nın gözleri doldu ama ağlayamadı. Bu ona daha çok acı veriyordu. Karşısındaki kızına güçlü görünmek için derin bir nefes aldı. ''O... O harika biriydi Emma. Vampirler yeni yeni ortalıkta dolaşıyorlardı. Ben de baş vampirlik için deneme sürecindeydim. Yani.. Eğitimdeydim. Üzerimdeki baskıdan bunalmıştım ve bir gece bara gittim. Bilirsin, kafam karışıktı ve biraz dağıtmak istiyordum. İşte orada onu gördüm. Siyah saçları ve kahverengi gözleri sanki buradayım diyordu. O vucüdu... Ah! Onu ilk gördüğümde atmayan kalbim hızlandı. Kevin'la birlikteyken her şeyi unutuyordum. Vampirler, baş vampirlik eğitimim, üzerimdeki baskı... Hepsi uçup gidiyordu. Sadece o ve ben. Sonra hamile olduğumu öğrendim Emma. Seni doğurmak istiyordum. Çünkü Kevin yanımda her zaman olmayacaktı. Ölecekti.Bu yüzden ondan bir parça istedim. Ben ona yalvardım ama o vampir olmak istemiyordu. Hayatın doğum ve ölümle olamsının anlamlı olduğunu söylüyordu. Ben.. Ben seni doğurdum ama diğer baş vampirler seni istemedi. Babandan ayırdılar beni .Bu kasabaya geldiğimizde seni yurda vermek zorunda kaldım. Yoksa seni öldüreceklerdi ama yemin ederim ki hep seni izledim kızım.''
Emma ne zaman ağlamaya başladığını bilmiyordu ama ağladığında sanki gözlerine bir şeyler batırıyormuş gibi acıyordu.
Emma burnunu çekti. ''Peki, o... Yani babam... Yaşıyor mu?''
Melinda başını arkaya uzattı. Gözlerini kapattı. ''Evet.''
Babası yaşıyordu? Yaratık işi bittikten sonra -eğer biterse- ilk işi babası olacaktı. Onu bulacaktı. Ne olursa olsun bulacaktı. Bunun için kendine söz verdi o an.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHİR
VampirosNüfusunun yarısından çoğu vampir olan bir kasaba. Hayatındaki gerçeklerden habersiz olan bir kız ve duygularını göstermekten korkan bir vampir. Birbirlerine ne kadar uzak cümleler değil mi? İşte bu hikayede bu cümlelerin birbirini geçişini şahit ola...