ZEHİR

İŞLER KARIŞIYOR

Emma kadına teşekkür ettikten sonra yurttan çıktı. Onu odasına getiren Jackson’dı. Ama neden bunu yapmıştı? Neden orada bırakmamıştı kızı?

    Boynundaki yanma artınca çantası geldi aklına. Çantanın içinde anti zehir olmalıydı. Yedek olarak taşıyordu. Peki, çantası neredeydi? Hafızasını kurcalarken aklına Jackson’ın kanını emdiği yerde olabileceği geldi. Oraya da tek başına gitmeye korkuyordu. Ama ölmemek için buna mecburdu.

    Adımlarını o yöne çeviren kız acele ediyordu. Zehir iyice yayılmış ve canını çok acıtmaya başlamıştı.

    Çantasını yerde gören Emma koşar adımlarla oraya gitti. Çantasını açarak anti zehri aramaya başladı. Sonunda anti zehri bulunca cebinden bir mendil çıkararak anti zehri üzerine döktü. Mendille boynuna baskı yaparken yere oturmuş ve derin derin nefesler almaya başlamıştı. Destek için sırtını duvara dayayan Emma acının geçmesini beklerken gözlerini kapamıştı. Rahatlamaya çalışıyordu.

    Acı geçince mendili buruşturup yere attı. Anti zehri ararken dağıttığı çantasını toplamaya başladı. O sırada bir kağıt dikkatini çekti. Kaşlarını çatarak kağıdı aldı. Çantasında böyle bir kağıt olmadığına emindi.

    Kağıdı açıp okumaya başladı. ‘‘ Seni her yerde takip ediyorum kızım Şuan bile. Merak etme, bu acıların hepsinin intikamını alacaksın. Ben artık hep senin yanındayım bir tanem.’’

    Hızla ayağa kalkıp çevresine bakınmaya başladı. Kimdi bu? Lanet hayatında değişiklik istemiyordu.  Nereden bulacaktı bunu yazan kişiyi? Çevresine bakınmaktan vazgeçip çantasına doğru döndü. Çantasını omzuna asıp okulun yolunu tuttu.

    Okula girdiğinde bir gariplik olduğunu fark etti. Vampirler gergindi. Bu yüzlerinden okunuyordu. Emma ne olduğunu anlayamamıştı. Vampirlerden önemli birisi gelmeyecekti. Zaten böyle bir şey olsaydı onlara önceden haber verilirdi.

    Endişeyle çevresine bakınırken Thomas'ın ona doğru gelmekte olduğunu gördü. Yanına geldiğinde bir şey söylemesine izin vermeden '' Jackson saldırıya uğramış. Durumu kötü. Kan lazım. Sana ihtiyacı var.'' Dedi Thomas.

    Emma hızla revire doğru yol aldı. Giderken birilerine çarpıyordu. Bunu önemsemeden yoluna devam ediyordu. Düşünmesi gereken daha önemli bir konu vardı. Kim yapmıştı Jackson'a bunu ve neden yapmıştı?  

    Hızla revire girdiğinde tüm gözler üzerine çevrildi. Bu baskıyla yutkunmak zorunda kalan Emma sedyede yaralı yatan Jackson'a kaydı gözleri. Ona bakan vampirleri umursamadan yanına gitti. Jackson'ın bir bacağı kırılmıştı. Kan yoksunluğundan da iyileşemiyordu.

    Vampir bir hemşire gelip ''Hazır mısın? '' diye sordu. Başını sallamakla yetinen Emma Jackson'a doğru eğildi. Jackson'ın dudaklarına boynunu yaklaştıran kız nefesini tuttu.

    Jackson taze kanın kokusunu aldığında zorla da olsa gözlerini açtı. Önünde uzanan boynu görünce istemsizce dişleri uzadı.Sivri dişlerini yavaşça boyna geçirerek tanıdık kanın damarlarına akmasına izin verdi.

    Emma bayılmamak için kendini zorluyordu. Jackson geri çekilince sarsak adımlarla geriye gitti. Yanında bekleyen hemşire anti zehir döktüğü pamuğu Emma'nın boynuna bastırdı. Emma boynundaki pamuğu tutarak git gide iyileşen Jackson'ı izledi.

    Jackson  yavaşça kalkarken üst vampir '' Bunu sana kim yaptı Jackson?'' diye sordu beklenen soruyu.

    Jackson başını tutarak '' Bilmiyorum ama çok güçlüydü. Sanırım bir baş vampirdi. Yüzünü göremedim. '' dedi.

    Üst vampirler kendi aralarında konuşmaya başlamışken Emma Jackson'a yaklaştı. Jackson yan gözle Emma'ya baksa da daha sonra sedyeye yattı.

    Emma dayanamayarak '' Peki neden sana böyle bir şey yaptı?'' diye sordu Jackson'a. Üst vampirlerde konuşmalarını yarıda kesip Jackson'ın yanıtını beklediler. Jackson kıza sert bir bakış attı. '' Bana bir daha sana yaklaşmamamı söyledi.''

    Emma sesli bir şekilde yutkundu. Düşündüğü gibi olamazdı değil mi? Annesi bir baş vampir olamazdı. Bu bir şaka mıydı?

    Düşünceleri üst vampirlerden birinin sesiyle kesildi. '' Sen baş vampirlerden birini tanıyor musun? ''

    Kız tedirginlikle adama doğru döndü.Yeni aldığı belli olan bir takımı vardı. Kumral saçlarını özenle taramış ve kahverengi gözleri ona soru soran bir şekilde bakıyorlardı. '' Hayır.'' diyebildi zorlukla.