"Seni öldüreceğim Tyler! Piç herif!"
Tyler'a milyonunca küfrümü mırıldanırken bir yandan da korkuyla çevreme bakınıyordum.
"Bok vardı da sizinle geldim partiye! Birde aptal gibi oyun oynuyorum!"
En yakın arkadaşlarımla beraber okulun popülerlerinden birinin düzenlediği partiye gelmiştik ve gerizekalı gibi doğruluk/cesaretlilik oynamıştık. Jenna'nın gazına gelip Tyler'a cesaret demiştim ve şimdi, çocukluğumun geçtiği ancak şuan neresinde olduğumu bilmediğim ormanın en ortasında 1 saat dolaşmam gerekiyordu! Tanrım, saat gecenin 3'ü!
Sadece yarım saat kaldı. Yarım saat sonra bu lanet ormandan gidebilirsin!
Kendi kendime bunu tekrar ederken üzerimdeki kalın monta biraz daha sindim. Hava buz gibiydi ve benim üzerimde mini bir elbise vardı. Tanrıya şükür ki havanın soğuk olacağını tahmin edip yanıma kalın bir mont almıştım. Gerçi bu kalın mont bile titrememi engellemiyordu. Bu kadar derinlere inmemin yeterli olduğunu düşünüp eve geri dönmek için arkama adım attığım anda bir çıtırtı sesiyle sıçradım.
"Merhaba?"
Çatırtı sesleri arttığında, benimde korkum artıyordu.
" Ki-kim var orada?"
Ormanın içinden adım sesleri geldiğinde yerdeki kalın ağaç parçasını elime aldım.
"Tyler bu bir şakaysa hiç komik değil!"
Çalıların içinden büyük bir şey çıktığında korkuyla yere düştüm. Yerden doğrulup kafamı kaldırdığımda gözlerim kocaman oldu. Karşımda devasa bir kurt vardı! Bir ayıdan daha büyüktü, kahverengi ve kıllıydı gözleriyse adeta tehlikeyle parlıyordu. Tanrı aşkına bir kurt bu kadar büyük olamaz!
Devasa kurt önüme gelip hırladığı sırada ormanın içinden 2 tane daha kurt çıktı. Biri bu kurttan daha koyu kahverengiydi diğeriyse kahverengi ve beyaz karışımı bir renkti. İkisi de, önümdeki kadar büyüktü. Bir daire şeklinde çevremde dönerlerken ben korkudan titriyordum. Korkuyla ayağa kalktım.
"Y-yaklaşmayın!"
Bana dişlerini gösterip hırladıklarında gözlerimden yaşlar boşalıyordu.
"Uzak dur! Yardım edin! Lütfen yardım edin!"
Ormanın içinde bir ümit biri beni duyar diye çığlık atarken , kurtlar çemberi gittikçe küçültüyordu.
"Yardım edin! Lütfen."
Son sözüm hıçkırıklarım yüzünden kısık çıktığında dizlerim titriyordu. Ölecektim! Tanrım , saçma bir oyun yüzünden bu lanet ormanın ortasında birkaç hayvan yüzünden ölecektim. Beni canlı canlı yiyecekler! İlk gelen kurt üzerime atılacağı sırada çalıların arasından diğerlerinden büyük siyah bir kurt çıktı ve hızla önüme geçti. Kurt yanımdan geçerken bana çarpmıştı ve yerdeki dikenli çalıların içine düşmüştüm. Bacaklarımın çoğu yeri kesilirken bu benim umurumda bile değildi. Ölesiye korkuyordum.
Siyah büyük olan benim önümdeydi ve buradan sadece 3 kurdun ona bakıp hırladığını görebiliyordum. Siyah olan pençelerini yerde sürterek önüne düz bir çizgi çektiğinde beyaz/kahverengi karışımı olan arkasını dönerek ormanın içinde kayboldu. Diğer ikisi hala önümdeki siyah kurda bakıyordu.
Birden ilk gördüğüm açık kahverengi olan siyah kurdun üzerine atladığında büyük bir çığlık attım. İkisi boğuşurken siyah olan kahverengiyi boğazından tuttu ve ağaca fırlattı. Açık kahverenginin ağaca çarpmasıyla öbürünün siyah olanın bacağını dişlemesi bir oldu. Siyah olan ormanı sarsacak kadar büyük bir inleme çıkardığında bir uluma sesi geldi. Ardından iki kahverengi kurtta ayaklanıp ormanın içinde kayboldu.
Ellerimi yere koydum ve ayağa kalkmaya çalıştım.
Bu lanet olası ormandan hemen gitmem gerekiyor!
Ayağa kalkamayacağımı anladığımda derin bir nefes aldım ve ağlamamı durdurmaya çalıştım. Gözlerim yerdeki devasa bedene gitti. Siyah kurt hala yerde yatıyordu ve inliyordu.
Sana yardım etti! Senin yüzünden ölüyor!
Yerde sürünerek yanına kadar gittim. Gözlerini kapatmıştı ve hızlı nefesler alıyordu. Kafasının önüne geldiğim sırada aniden gözlerini açtı ve kendini geri çekmeye çalıştı.
"S-sana yardım ed-edeceğim."
Siyah gözlerini benim gözlerime dikti. Bir hayvan değil de bir insan gibi bakıyordu. Bana güvenmek istiyormuş gibi. Titreyen elimi ona doğru uzattım ve başına koydum. Sert tüyleri elime değdiği zaman oda gözlerini kapattı. Yavaşça başını okşadığımda tuhaf bir ses çıkardı.
"Tamam işte böyle. Şimdi yarana bakacağım."
Elimi başından çektiğim anda gözlerini üzerime dikti. Dizlerimin üzerinde geriye doğru süründüm ve ona baktım. Sol bacağında diş izleri vardı ve çok fazla kanıyordu. O yavaş yavaş titrerken üzerimdeki montu çıkardım ve titreyen bedeninin üzerine örttüm. Benim montum onun anca bir bacağını kapatmaya yetiyordu. Montu karnının üzerine örttüm ve bacağındaki devasa yaraya bakarken sol elimle dolan gözlerimi sildim. Elimi bacağının alt kısmına koyup bacağını hafifçe hareket ettirdiğim sırada hırladı.
"Özür dilerim. Bacağını sarmam lazım."
Bana cevap veremeyeceğini bilmeme rağmen bir kurtla konuşuyordum.
Tanrım, deliriyor muyum?
Doğum günümde teyzemin hediye ettiği ve benim kullanmaya kıyamadığım siyah fuları hızla boynumdan çıkardım ve kurdun bacağına sarmaya başladım. Ben sararken kurt ya inliyor yada hırlıyordu. Bense sürekli özür dileyip az kaldığını söylüyordum. En sonunda bacağını sıkıca sardığımda biraz geri çekildim. Benim geri çekilmemle kurt ayaklandı.
Yerde uzanırken bile benim 4 katımdı. O ayağa kalktığında , ben hala yerde oturuyordum. Kalkacak gücüm yoktu. Siyah kurt bana gözlerini dikmiş bakıyordu ve ben şuan deli gibi korkuyordum. Topalca birkaç adım attığında yerimden kıpırdayamadım bile. Dibime kadar gelip yüzüme yaklaştığında koruyla ona bakıyordum. Sıcak nefesini yüzümde hissediyordum. Siyah gözleriyle benim kahverengi gözlerime o kadar tuhaf bir ifadeyle bakıyordu ki biran benimle konuşacağını sandım.
Başını eğdi ve kafasını kolumun altına atıp dikleşti. Ayağa kalkmam için bana destek oluyordu. Ondan yardım alıp ayağa kalktığımda gözlerini önce bana çevirdi ardından topallayarak ilerlemeye başladı. Ormanın dibindeydim ve bayılmak üzereydim ne yapacağımı bilmiyordum ama o an ona güvendim ve onu takip ettim. Topallasa bile ormanı avucunun içi gibi biliyordu ve o kadar ustaca engellerden atlıyordu ki biran şaşkınlıkla kala kaldım. Donan vücudumun titremesini umursamadan 10 dakika kadar ormanda yürüdük. Ağaçların seyrekleştiği alana geldiğimizde göz kapaklarımı kapatmamak için kendimi sıkıyordum.
"Betty!"
"Betty neredesin!?!"
"Betty iyi misin!"
Adımın bağırılmasıyla başımı ormanın ilerisine çevirdim. Bir sürü parlak şey görüyordum ama ne olduklarını seçemiyordum. Bacaklarım beni taşıyamayacak hale geldiğinde kendimi yere bıraktım. Yere düşeceğim sırada hala yanımda duran siyah kurt önüme eğildi. Onun üstüne düştüğümde nasıl olduğunu bilmiyorum ama beni yavaşça yere bıraktı. Gözlerim buğulanırken yüzüme doğru eğildiğini gördüm. Onu görebiliyordum ama hareket edemiyordum. Islak burnunu boynuma değdirdiğinde gözlerimi yumdum. Şuan boğazımı parçalayarak beni öldürebilirdi. Neden ondan korkmuyorum?
Bir süre beni kokladıktan sonra burnunu boynumdan çekti ve son kez bana bakıp topallayarak ormanın içine koştu. Yerdeki kafamı zorlanarak ormana çevirdiğimde ilerideki çalının arkasına saklanmış beni izleyen parlak siyah gözlerini gördüm. Sebepsizce ona gülümsedim. Gözlerimi kapatmadan önce son duyduğum şey Jenna'nın çığlığıydı.
"Aman Tanrım, Betty!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In The Forest
WerewolfO ormana girmemin bir hata olduğunu biliyordum ama hayatımı tamamen değiştireceğini bilmiyordum. 09.03.2017