Benim için mi dönmüştü?
"Hey! Buraya gel!"
Ayağa kalkıp ona doğru bağırdığımda onu fark ettiğimi anlamış olacak ki saklandığı çalının arkasından çıktı. O dikleşdiğin de bir kez daha ne kadar büyük olduğunu anladım. Başını çevrede gezdirdiğinde anlamayacağını bilsem de tekrar bağırdım.
"Çitler yüzünden kimse seni göremez, hem bu saatte de arka bahçeye çıkmazlar korkmana gerek yok!"
Kurt tekrar bana dönüp yavaş adımlarla buraya geldiğinde kendimi şaşkınlıkla pufa bıraktım. Ne yani beni anlayabiliyor muydu? Ah hayır bu imkansız o bir hayvan! En sonunda dibime kadar girdi ve tam karşıma yere uzandı. Çok fazla yakınımdaydı. Kurda bakarak gülümsedim.
"Merhaba."
Tuhaf bir inleme çıkardığında içimi kemiren o soruyu sordum.
"Sen... Beni anlıyor musun?"
Başını salladı. Aman. Tanrım. Başını. Salladı. Bir kurt beni anlıyor!
"Aman Tanrım..."
Şaşkınlıkla ona baktığım sırada o da benim tepkimi izliyordu.
"Ben delirmiyorum değil mi?"
Başını iki yana salladığında büyük bir kahkaha attım. Kesinlikle ben deliriyorum.
"Sen cidden benimle konuşuyorsun! Bunu nasıl yapıyorsun?!"
Yine tuhaf bir ses çıkardığında kendime küfür ettim.
Seni aptal o bir kurt seni anlıyor ama seninle karşılıklı oturup sohbet etmesini bekleyemezsin.
"Pardon, şey, şuan hayatımın travmasını geçiriyorum ondan biraz saçmaladım."
İki kolunu uzatıp üst üste koydu. Bu sanırım benim yanımda kalacağını gösteriyordu. Kucağımdaki tabaktan bir tavuk aldım ve ısırdım. Sanırım hala bunların bir rüya olduğunu düşünüyorum. Kurdun elimdeki tavuğa baktığını görünce gülümseyerek konuştum.
"Burada beni bitiremeyeceğim kadar tavuk var, sende yemek ister misin?"
Elime başka bir tavuk parçası alıp ona uzattığımda ağzını açtı ve tavuğu ucundan kavrayıp çiğnemeye başladı. Bende elimdekini kemirirken konuştum.
"Aslında bu tavuk marketten alınmış yani biraz kötü. Hey, istersen bir ara sana kendim yapabilirim."
Bir tavuk daha alıp ona uzattığımda yine aynı şekilde alıp çiğnemeye başladı. Ben ona saçma sapan şeyler anlatıyordum ve oda beni dinliyordu. Bittikçe tavuk yiyorduk. Yarım saat kadar bu devam ettiğinde tavuklar bitmişti.
"Tıka basa doydum. İstersen sana biraz daha hazırlayabilirim?"
Siyah kurt dişleriyle kucağımdaki kaseyi aldı ve bahçedeki masanın üzerine koydu. Bu istemiyorum demekti. O da benimle iletişim kuruyordu. Puftan kalkıp yere oturduğumda oda gelip tam karşıma oturdu.
"Sana bir isim bulmalıyız. Siyah kurt diyip duramam ya?"
Başını sallayıp heyecanla bana baktığında elimi çeneme koydum ve düşünüyormuş gibi yaptım.
"Puffy'e ne dersin? Yada Köpük?"
Bir inleme çıkarttı ve kafasını yere koyup patileriyle -daha doğrusu pençe ama ben pati demek istiyorum çünkü pençe korkutucu- yüzünü kapattığında ben kahkahalarla gülüyordum.
"Sadece şakaydı. Erkek olduğunu biliyorum. Daha havalı bir isim bulalım."
Patilerini yüzünden çekti ve başını kaldırmadan salladığında sıraladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In The Forest
WilkołakiO ormana girmemin bir hata olduğunu biliyordum ama hayatımı tamamen değiştireceğini bilmiyordum. 09.03.2017