Keyifli okumalar...
...
Rüzgâr'ın ailenin içine sızma planları son hız devam ediyordu. Dedesinin çiftliğine doğru yola çıkmıştı. Ağzına taktıgı şarkıyı evirip çevirip mırıldanıyordu. 'Duru ile bir kaç saatte bu hale gelmişim. Kim bilir bir ömür nasıl mutlu olurum.' düşüncesiyle keyfi yerindeydi. Arabayı kenara çekip dörtlüleri yaktı. Eline telefonunu aldı.
Rehberden hiç aramadığı numarayı bulup üzerine dokundu.
"Rüzgâr." diyerek açtı telefonu Karahan. Bir pazar günü telefon beklediği en son kişi bile değildi.
"Nasılsın Karahan, rahatsız etmiyorum umarım?"
"Estağfurullah olur mu, ne rahatsızlığı?" diyen Karahan neden aradığını da merak etmiyor değildi.
"Teşekkür ederim. Ben, geçen sizi gördüğümde çok utandım. Gelip bebeklerinizi görmek istiyorum. Müsaadenle." dedi.
Soluğunu tutmuş Karahan dan gelecek cevabı bekliyordu. Karahan'ın gülen sesi ona cesaret vermişti.
"Rica ederim Rüzgar, neden utanasın. Şeref duyarız. Yarın akşam müsaitsen yemeğe bekleriz." dediğinde Rüzgâr'ın ağzı kulaklarına varmıştı.
"Çok naziksin. Tamam, yarın akşam gelirim."
Karşılıklı telefonları kapatınca arabasını keyifle çalıştırdı. Şimdi bir de dedesi vardı. Ondan nasıl kurtulacaktı. "Aman." dedi. "En fazla yaş odunla kovalar."
Arabasını park edip dışarı çıktı. Kapının ziline basıp bekledi. Kapıyı dedesi Hilmi bey açmıştı. Gözlerinden ateş çıkıyordu. Belli ki haber ondan önce gelmişti çiftlik evine. "Selamın Aleyküm dede."
Dedesinin elinde sopa olsa vuracak gibi duruyordu. "Geç lan içeri." dedi sinirle Hilmi bey önden yürüyüp salona geçti. Rüzgar elini havaya kaldırdı. "Allah'ım sen yardım et." diye mırıldandı.
İçeri girip salona geçti. Babaannesi içerden sevinç nidalarıyla geliyordu. "Oğlum hoşgeldin."
Babaannesine sarılıp dedesine göz attı Rüzgâr. Koltuğunda oturmuş gazetesini okuyordu.
"Beni korursun değil mi?" diye fısıldadı babaannesine. Nimet hanım gözlerini kapatıp açtı. "Sen hiç merak etme."
Dedesinin karşısına geçip oturmuştu. Ama Hilmi bey sakin haliyle gazete okuyordu. Az önce sinirli değil miydi bu adam? Şimdi gazete okuyordu. Bu onun fırtınadan önceki hali olduğunu hatırladı Rüzgâr.
"Hiç bana surat asma. Sen istedin, söz verdin diye bir şey demedim ama olmadı." deyip bodoslama giriş yaptı.
Hilmi bey gazetesinin sayfasını sakin sakin çevirdi. "İyi bok yedin hayvan oğlu hayvan. Senin yüzünden elli yıllık dostuma rezil oldum. Ağzımı açıp tek kelime edemedim." dedi hala sakindi.
"Dede sevmediğim biriyle hemde Müge gibi aklı sadece paraya, alışverişe, eğlenceye çalışan boş bir kızla neden evleneyim?"
Nimet hanım, "Çocuk haklı sana ne zamandır söylüyorum. Ay o kız bize torun bile vermez. Vücudu bozulur diye." dedi. Hilmi bey karısına kısık gözlerle baktı. Nimet hanım bilmiş haliyle tek kaşını kaldırdı.
Hilmi bey torununa döndü. "Laf laf, kaç yaşına geldin. Biz istiyoruz evlen, soyumuz kuruyacak zibidi. Hani torun? Asilkan soy adını kim taşıyacak? Hare'nin çocukları mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Sevmeyi Anlat (G.S.A Serisi 3) Düzenlendi
RomantikTüm hakları saklıdır. G.S.A Serisi 3. İlk 2 kitapta bağlantılı değildir. Ama okumanız şiddetle tavsiye olunur. Tek kaşını kaldırdı Rüzgâr. "Ağzım iyi laf yapmıyor olsa bile kalbim güzel seviyor emin olabilirsin." dediğinde Duru'nun gülümsemesi yüz...