Keyifli okumalar...
...
"Hare bir Asilkan değil."
Rüzgar'ın acı gülüşü yüzünde dondu. Soğuk, buz gibi bir rüzgar esti içinde. Geçmiş ve geleceği birbirine karıştıran, gerçekle yalanı harman eden. Ağır ağır döndü. Annesinin her zamanki soğuk bakışlarıyla buluşmuştu gözleri.
"Saçmalama!" diye dişlerinin arasından konuştu. Öfkeye çoktan kapılmıştı. Ama karşısındaki annesiydi ve ona hiç bir şey yapmazdı.
"Üzgünüm demek isterdim, ama değilim. Doğru duydun. Hare'nin babasıyla senin baban aynı kişi değil." Ayağa kalkıp kollarını göğsünde bağladı annesi. "Utanmıyorum. Senden de korkmuyorum. Esas utanç duyuyor olduğum sensin. Sevmediğim bir adamdan olan sen." dedi yıllarca içinde sakladığı gerçekleri gün yüzüne çıkarmak için bugün doğru gündü.
Annesine doğru bir adım attı Rüzgâr. İçinde fırtınalar kopuyordu. Doğru olması olasılığına ihtimal vermiyordu. "Yalan söylüyorsun! Doğru değil! Hare bir Asilkan!" Tüm evi sarmıştı sesi. Derya gayet sakindi. Kollarını göğsünde bağlamış oğluna bakıyordu."Senin Asilkan olduğun kadar gerçek. Hare benim kızım. Kardeşsiniz ama babalarınız ayrı." dedi.
Oldugu yere çivili misali çakıldı Rüzgâr. Her cümle gerçeğe doğru yürüyordu. Gözlerini kısıp baktı. "Babamı aldattın." Kötü bir evlikleri vardı. Ama babasını aldattığına hiç şahit olmamıştı.
"Hayır tam olarak değil." dedi arkasını dönüp bahçeyi izlemeye başladı. Nefret en büyük en güçlü duygusuydu. Sevmek onun için toprağa gömülen ve çürüyen duyguydu. Nefret insanı yorardı. Ama Derya'yı daha da bilemişti.
"Ne demek istiyorsun düzgün anlat?" diye haykırdı Rüzgâr. Etinden et koparıyorlardı. Tek kardeşi en sevdiği kadınların ilki. Aklı ile kalbi arasında köprüler kuruluyordu. Üzerinden geçen düşünceler birbirine çarparak yere dökülüyordu.
"Anlatacak bir şeyim yok. Babası başka biri, bu sana yeter! Hare benim en sevdiğim çocuğum. Sen değilsin! Ben senin babanı hiç sevmedim. O da beni sevmedi. Ama Hare'nin babası sevdiğim tek erkekti. Git artık." dedi Derya. "Artık seni neden sevmedigimi anlamışsındır."
Rüzgâr'ın yanından geçip merdivenleri çıkmaya başladı.
"Sen bunu kendi çocuklarına nasıl yaptın?" diyen Rüzgâr'ın sesiyle durdu basamakta. "Bazen istediklerimiz olmuyorsa inat ederiz. Oldurmaya çalışırız." Konuştuğu hiç bir cümle açık ve net değildi. Şimdi Rüzgâr'ı kör bir kuyunun içine tek başına atmıştı. Basamakları ağır ağır çıkarken oğlunun kapıyı kırarcasına kapattığını duymuştu.
Gülümsedi. "O bir Kara! Bu seni üzmeye yeterde artar." diye mırıldandı.
...
Duru babasının odasının önüne geldiğinde tıklatıp açtı. Uyumaya hazırlanan babası kızını görümce gülümseyerek, "Gel kızım." dedi. Duru'da aynı tebessümle içeri girip yatağın üzerinde oturan babasının yanına ilişti.
"Sana bir şey sormak için geldim baba."
Kızının yüzünde gezdirdi kara gözlerini Turgut bey. "Kötü bir şey yok ya?"
"Yok öyle değil." dedi. Nerden başlasa bilemedi. "Rüzgâr ... onun annesini tanıyor musun?"
"Gözlerini kızından kaçırdı Turgut bey. "Evet." dedi.
Göz kaçırmayı fark eden Duru kaşlarını çattı. "Dün karşılaştık. Bana aynı anneme benzediğimi söyledi. Ama pek hoş biri değildi. Tanışıklıgınız nereden merak ettim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Sevmeyi Anlat (G.S.A Serisi 3) Düzenlendi
RomanceTüm hakları saklıdır. G.S.A Serisi 3. İlk 2 kitapta bağlantılı değildir. Ama okumanız şiddetle tavsiye olunur. Tek kaşını kaldırdı Rüzgâr. "Ağzım iyi laf yapmıyor olsa bile kalbim güzel seviyor emin olabilirsin." dediğinde Duru'nun gülümsemesi yüz...