Keyifli okumalar okurcanlarım...
...
Kendisine tek gerçeğim diyen, derkende oldukça ciddi görünen adamın karanlıkta ay ışığı altında ışıldayan gözlerine baktı Duru. Renkleri belli olmuyordu elbette ama içindeki kıvılcımları seçebiliyordu. Ne düşüneceğini bilmiyordu. "Benim gerçeğimsin," diyen adam işe yalan söyleyerek başlamıştı. Gelecekteki tüm doğruların üzerine beton dökmüştü. O betonu kıracak çatlatacak bir şey varsa bile Duru bununla pek ilgilenmiyordu. Duru için o beton duvarlar ne kırılır ne yıkılır ne de çatlardı.
İnsanın kendine laf anlatması hayattaki en zor olaylardan biriydi. Rüzgâr'ı istemiyor olması bir gerçek olsada içinde bir yerlerin "Rüzgâr" diye bangır bangır bağırmasına ne kadar daha kulaklarını tıkaması gerektiğine dairde bir fikri yoktu. Ellerini hızla çekti. Rüzgâr'a fırsat vermeden kollarındanda hızla kaçar gibi çıktı.
"Bana şantaj mı yapıyorsun sen şimdi?" dedi ellerini beline yerleştirip.
Rüzgâr'da suratında pis bir sırıtışla ellerini kotunun arka cebine soktu. "Ama öyle deme, ben ikimiz için yeni ortamlar hazırlıyorum."
Ellerini sinirle saçlarına götürdü Duru. Ne biçim bir adamdı. Laftan sözden anlamıyordu. "Defol git, yarın ara beni." diyerek eve doğru hızlı adımlarla yürüdü. Konuşmaya devam etmek başlı başına bir saçmalık olur diye düşündü. Ne söylesen kabul etmiyordu zaten.
"Emret bebeğim." diyen Rüzgâr'ın sesine hiç aldırış etmeden yürüdü. Yarı yolda Nil'i de önüne katıp eve girdiler. Sessizce kapıyı kapatıp yarın konuşmak üzere herkes odasına geçti.
...
"Yuh!" diyen ama aynı zamanda gözleri kocaman olan Aslı, gece Rüzgâr'ın kapının önüne geldiğine inanamıyordu. Karahan'ın evinin önüne gelmek hemde kardeşine bu kötülüğü yapan adam olarak. "Yok artık!" dedi. "Ya deli, ya da Karahan'ı hiç tanımıyor. Bu cesaret nereden geliyor."
Duru omzunu silkti. "Acaba deli raporu falan var mı?"
Nil, dilini damağına vurup, "Cık. Çok zeki biri, laflarını bir duysaydınız. Gerçekten istesin o adam bir rahibeyi bile baştan çıkarır." Başını iki yana salladı. "Temsil misal yani."
Zeynep, Azra ve Aslı birbirlerine baktılar. Bir yerde bir şey mi atlamışlardı. Neden bu adamı çözemiyor her yaptığına şaşırıyorlardı. Aslı, yalının üst kat salonunda bir sağa bir sola yürüyüp düşünmeye çalışıyordu. Durup kızlara döndü. "Bu adam Yiğit'e benzemiyor. Aras'a benzemiyor. Murat'a da benzemiyor. Karahan'a hiç benzemiyor. Hayır yaşıda yirmi değil ki kanı kaynıyor, delikanlı desem. Hadi onu geçtim; Alemin çapkın playboyu. Ömründe kız mı görmedi. Ulan hadi onuda geçtim. Hiç mi bakire görmedi. Ülkenin yüzde yetmiş beşi, bir göz doktoru olarak söylüyorum; Kahverengi gözlü. Bu kızın farkı ne?" Bu adamın derdi ne? Bana kim söylemek istiyor, benim dilim varmadı."
Kimin dili varıyordu ki. Kimse o sözü söylemek istemiyordu. Ama Rüzgâr'ın yaptıklarına tek açıklama o yöne kayıyordu. Zeynep, Duru'ya bakarak, "Ülkenin yüzde yetmiş beşi kahverengi gözlü olup Rüzgâr da gelip bu gözlere takıldıysa," dediğinde Duru gözlerini Zeynep'ten çekti ama Zeynep, sözünü tamamladı. "Bunun tek açıklaması." dedi sustu Zeynep.
Azra dilini damağına vurdu. "Aşk." dedi. Duru, başını boğaz manzarasına çevirdi oturduğu yerden.
Aslı, içinde aşk olan bir oyuna girmemişti. Bu rezilliği yapan adamın kıza aşık olmaması gerekiyordu. Peki, ya kız adama aşık olursa oyun ne hale gelirdi? "Ay içim şişti. Köpek yesin onun aşkını, böyle aşk mı olurmuş?" diye söylendi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Sevmeyi Anlat (G.S.A Serisi 3) Düzenlendi
RomantizmTüm hakları saklıdır. G.S.A Serisi 3. İlk 2 kitapta bağlantılı değildir. Ama okumanız şiddetle tavsiye olunur. Tek kaşını kaldırdı Rüzgâr. "Ağzım iyi laf yapmıyor olsa bile kalbim güzel seviyor emin olabilirsin." dediğinde Duru'nun gülümsemesi yüz...