GÜNDEM SEÇİM

1.1K 130 11
                                    

Şoku atlattıktan birkaç gün sonra ana-kız konuşuyorlardı."Acaba hükümete şikayet mi etseydik "diye sordu nineleri. "Kimi kime şikayet edecez ana. Muhtar bu işin içinde. Kime verdiklerini adını sanını bile demez d......s"dedi Hediye."Biz kasabaya insek bile gene hakkımızı savunamayız. Yol yordam bilmeyiz"diye devam etti. "Biz kör geldik kör gidecez dünyadan. Keşke çocuklarımız kendilerini savunacak kadar bir şeyler bilseler"dedi. Okuma bilmeyi isterdi. Keşke bilselerdi.Ölen rahmetli kocası köy öğretmeninden okuma yazma öğrenmişti. Memlekette okuma yazma seferberliği vardı. Lakin genelde erkekler giderdi. Kadınların öğrenmesini istemezdi köyün ileri gelenleri. Az çok kahvehaneye gelen ajans haberleri okurdu kocası. Bazen de gelir Hediye'ye anlatırdı. İyi bir insandı. Hiç bir zaman el kaldırmamıştı ne karısına ne de çocuklarına. İyiler çok yaşamazmış derler. O da göçüp gitti ,ardında garipleri bıraktı.

Hediye de köyden başka bir yerler olduğunu,bildiklerinden daha güzel daha yaşanası bir dünya olduğunu rahmetliden öğrenmişti. Yaşasaydı belki kasabaya taşınırlardı. Ama olmadı işte. Çocuklar da kendi gibi cahildi.

Eksikliğini şimdi daha çok hissetti bilginin. Kızı da kendi de okuma yazma bilseler belki mektup yazarlardı. Ağlamaktan gözünde yaşlar kalmamıştı. Bazen unutur gibi olurdu,işe güce dalardı. Bazen de daralır ,çatlayacak gibi olurdu. Daha önce de evlat kaybetmişti. Lakin bu başkaydı. Önceki evladı cennete gitmişti. Ümidini kesmiş ,kabullenmişti artık. Cennette kavuşmayı umuyordu. Bu yaşadıkları,kızının elinden alınması bambaşkaydı. Acaba ne haldeydi. Döverler miydi. Yaptığı işleri beğenirler miydi. Hepsi de kafasında her gün dönüp duran sorulardı.

           Bir yandan bu üzüntülerle , bir yandan da yokluklarla boğuşuyordu. Evden boğazlar eksiliyor lakin bereketi de eksiliyordu. Günden güne daha kötüye gidiyorlardı. Mahir Bey de okuma bilmez ama kahvehaneden  radyodaki ajanstan dinlediği haberleri bazen evde paylaşırdı. "Hükümet seçim kararı almış. Mayısta seçim olacakmış. Belki bir şeyler düzelir "diyordu. Köye şehirden misafirler gelecek ,köy kahvesinde seçim konuşması yapacaklarmış. Gündem değişmiş insanlar hararetle olan biteni paylaşıyordu. Hediye bir fırsatını bulup hükümetten gelen misafirlerle konuşmayı umuyordu. Belki muhtarı onlara şikayet ederdi. İnsaflılarına rastlar da sesimi duyururum diyordu.

             Hediye 'nin aklı bir de muhtarlık seçimindeydi. Seçimlerin hepsi bir olacakmış. Şu muhtarın gitmesine en çok o sevinecekti. Kardeşinin oraya gitti. Eniştesine muhtarın karşısına çıkmasını önerdi. İyiler kazanmazdı ama deneyeceklerdi. Belki bir şeyler değişirdi.Eniştesi kabul etti. Aday olacaktı. O dönemler siyasetin en sancılı dönemiydi.

                Misafirler geldi. Önce hükümet tarafı geldi.Hediye duydu koştu hemen kahvehaneye."Köylüyü daha da kalkındıracağız. Hükümetimiz toprak reformu yapacak. Kredi almayı kolaylaştıracağız. Tohum yardımı yapacağız" diyordu konuşmacı. "Mühürü altı oka basın" diye ekledi. Hediye atıldı hemen önlerine. "Efendiler hoşgelmişsiniz. Geçim sıkıntısı var lakin ,köyümüzde baskı var zulüm var.Şu muhtar var ya muhtar. Çocuğumu benim rızam olmadan verdi başkasına. Kocamla bir oldu aldı benden evladımı. Bu zulüme son verin oyum sizedir. " Konuşmacı ne diyeceğini bilemedi. Yutkundu önce. "Bacım haklısın ,Lakin şikayet mercii biz değiliz. Kocanın rızası varsa bir şey yapılamaz. İstersen Kasabaya iner mahkeme açarsın. "dedi. Muhtar dondu kaldı. Böyle bir şey beklemiyordu. Ortam buz kesti. Mahir tuttuğu gibi kolundan eve götürdü karısını .Hediye kendine şaştı kaldı. Yaptığına inanamıyordu. Sanki "içinden başka biri" çıkmıştı. Kocası bu "başka birine "çok kızmıştı yalnız. Hemen  bu içinden "çıkankişiyi "tekrar içine katacaktı. Aynen öyle oldu. Bir kaç yumrukla yere serdi. Hediye sanki hiç acı çekmiyordu. İçi tuhaf biçimde soğumuştu. Yükü hafiflemişti biraz.

               Aradan bir hafta geçti.
Demokrat parti geldi. Oy istediler. Demokrat parti "Yeter söz milletin "diyordu. Köyde elden ele üzerinde el olan broşürler dolaşmaktaydı. Hararetli konuşmalar yapılıyor,seçimle yatıp seçimle kalkılıyordu. Yıllardır karşısına aday çıkmadan  vazifeyi yapan muhtar biraz telaşıydı. Hem de kızgındı da. O da kendi çapında hazırlanıyordu seçimlere.

         14 Mayıs 1950 sandık kuruldu. Köy okuluna gittiler oy kullanmaya. Sonucu beklemeye başladılar. İki gün sonra radyodan dinlediler. Resmî olmayan sonuçlara göre Demokrat Parti kazanmıştı. Celal Bayar Cumhurbaşkanı seçildi. Meclis'te hükümet çalışmalarını Adnan Menderes başlattı. Erkekler kahvehanede aldıkları havadisleri ev halkıyla paylaşıyordu. Bilgi akışı böyle gerçekleşiyordu. İnsanların siyasete iştirakı anca böyle oluyordu. Nitekim muhtar değişmedi. O heyecanı yaşayamadılar. Ama muhtar bunu unutmazdı. Bir kenara yazmıştı. Hesabını soracaktı.

            Hediye bu süreçte nedense çok heyecanlıydı. Ankara'ya kızını gönderdiği için mi bilinmez. Yüreği hep pır pır etti. Her Ankara lafı geçtiğinde kulak kabarttı. Yavrusunun kokusunu ,haberini almış gibi hissetti.

            Sanki hükümetle beraber hayatı da değişecekti. Olmadı,yine eski hayatlarına döndüler. Bir ara kocasına Hatun 'u yanına alan memurun adını sordu. Cevap alamadı. Bu arada üçüncü bebek de doğmuştu. Bu da kızdı. Yavrularını çok seviyordu. Başka şartlarda olsa çok sevinirdi. Ama o hep buruktu. Rahmetli eşinden olan diğer kızlar da büyümüştü epey. Her işine yardım ediyorlardı. Üvey oğlanlar da büyüdüler. Biri biraz daha olgundu. Büyüğü sinirliydi. Etrafa emirler yağdırır. Babasını sık sık çocukların üzerine salardı.Ayşe cin fikirliydi. Daha çok akrabalarıyla vakit geçirir, evde suya sabuna dokunmazdı.

NOT: Yorum ve oylama bekliyorum. Teşekkürler

BEDEL ASİ NEHRİ GİBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin