Sınav Telaşı|3.Bölüm🌹

5.9K 531 341
                                    

Bazen anlamsız gülüşlerin ardında bir gölgelik ararsın. E.Brkn

*
Havanın da kötüye giden durumunu pencereden seyreden Hilal, gözlerini çevreleyen anıların içinde yanıyordu. İçinde katılaşmış düşüncelerin damlalar halinde yüzüne dökülüşüne hayretle bakıyordu. Cama sertçe vuran doluların çıkardığı sesi uzaklara dalıp izlerken üşüdüğünü hissederek dolabının kapağını açtı, içinden kahverengi hırkasını çıkardı, omuzlarına örttü. İçini çekip tekrar pencerenin kenarına geçtiği sırada telefonunun mesaj sesi odayı dolduruyordu.Hiçbir seda etmeden elini masanın üzerinde duran telefona doğru götürdü, mesajı okuduktan sonra aldığı yere bıraktı.

"Nasılsın Hilal canım? Özledim seni."

Mesaj en yakın dostu Hira'dandı. Cevap yazmaya hali olmadığı için bir şey yazamadı.

İki Gün Önce.

"Anneee günaydın!"

Hilal mutlu bir şekilde annesine sarılıp kahvaltı yapmak için masada yerini almıştı. Seda Hanım kızı Hilal'in yüzünde açan gülücüklerin sebebini fazlasıyla merak etse de ertelemeyi tercih etmiş önündeki omletten yiyip çayları tazelemişti. Semih Bey ve Seda Hanım kızları Hilal'in ruh halinin giderek bozulduğunu düşünüp artık ona daha hassasiyetle davranma kararı almışlardı. Hilal'i yetimhaneden almadan önce evlerinde hiçbir mutluluk, neşe yoktu. Seda Hanım'ın yıllardır çocuğu olmayınca çareyi bir çocuğun bakımını üstlenmekte bulmuşlardı. Öyle ki Hilal'i kendi evlatları yerine koyup hiç üzmemişler bir dediğini iki etmemişler. Annelik ve babalık duygularını Hilal sayesinde tattıkları için ikisi de içten içe Allah'a şükrediyordu.
Hilal'in çok duygusal bir kız olduğunu bildikleri için bu gerçeği ondan saklama kararı almışlar.

*
Hilal başına taktığı şapka ile kendini gayet havalı hissetmeye başlamış, yabancı sanatçıların şarkılarını açıp evin içinde kendince şarkılar söylemeye çalışır, kafasını meşgul ederdi.
Hilal birkaç gün öncesine kadar mutluydu, her şeyin artık yolunda gideceğini ümit etmeye başlamıştı. Günlük tutma alışkanlığına yeniden başlama kararını da alıp "Sevgili Günlük" başlığını atmıştı. Ve ilk kez satırlarının arasına 'mutluluk' kelimesi de karışmıştı. Mutluluk, ona pek uzak bir o kadar da yakınken neden bu kadar ulaşılmaz bakıyordu ?
Gülüşü taze bir çiçek kokusu kadar içten bahar havası gibi enerjikti. Fakat Hilal, hiçbir nimetin değerini bilmez hep isyan ederdi. Hal böyle iken de Yaradan'ın yarattığı şeylere teşekkür etmezdi. Elleri, ayakları, gözleri, kulakları, vücudu son derece düzgün iken en şerefli mahluk olarak yaratılırken hâlâ üzülüyordu... Tek engeli olan ön yargılarının önünü yıkamadı.

Arkadaşlarının birkaç gündür onu durmadan arayıp nasıl olduğunu sorması dahası sürprizler yapması onu mutlu etmeye yetmişti. Sevdiği çocuktan aldığı mesaj da içine su serpmişti. Artık her şeyin zamanı gelince düzeleceğini düşünmeye bile başlamıştı ki... Tâ ki o Pazartesi akşamına kadar. İnternette gezinirken Kanser belirtilerini tek tek inceleyen Hilal, gözlerini ekrana dikip kıpırdamadan hepsini okudu.Yere acı yaşlar düşerken hayalleri paramparça olmuştu. Ellerini klavyeden uzaklaştırıp yatağının üzerinde duran günlüğü dizinin üzerine koydu.

"Sevgili Günlük ; Yavaş yavaş ölüyorum. İçimde büyüyen bu mutsuzluk beni yıkıyor, işkence çekiyor gibiyim. Annemi, babamı yalnız bırakıp toprağın soğuğunda üşümek istemiyorum. Mutluluğu bulmuşken ölmek istemiyorum!"

Defteri kapadı, gözlerini sımsıkı yumdu. Zira beyninin en uç noktalarına değin ilerleyen negatiflik ,onu yıpratıyor üzüp hayattan soğutuyordu. Yorganın soğuk tarafını da kalbinin sıcağıyla örtmeye çalıştı ; içinde kalan son umutların hatırına susturdu gecenin matem tutan melodisini. Yalnızlığın şarkısını beste yapan yüreği, gündüzlerin gölgesine sığınak arayıp duruyordu.

Medreseli Geliyor Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin