Neler oluyordu Muhammed'e? O edep timsali insan nasıl olurdu da en yakın dostu Berke'yi kıracak sözleri sarf etti? Berke'nin aklı bu olup bitenleri bir türlü kabullenmek istemiyordu. Yorgun düşen düşünceler arasında uyku tutmayan gözlerle uyanıp mutfağa doğru adımını attı. Sahur vaktinin de geldiğini hatırlayıp buzdolabında duran kahvaltılık yiyecekleri çıkarıp sofrayı hazırlamaya başladı. Bu esnada biraz olsun kendine gelebilmek için bir bardak su içmeyi de ihmâl etmedi. Berke çayı demleyip güzelce de bir omlet yaptıktan sonra oturma odasına sofra kurmaya gitti. Odayı aydınlatmak için ışığı açtığı sırada sert bir tepki alacağından habersizdi.
"Gece gece ne yapıyorsun? Şu ışığı kapat ve çık buradan! "
Berke sinirlenmeyi bir yana bırakıp sabır çekerek yanıtladı Muhammed'i.
"Bak kardeşim burası senin odan değil, üstelik biz beraber yaşıyoruz bana kızmana müsaade etmem. Şimdi kalk elini yüzünü yıka sahurumuzu yapalım güzelce. "
"Hahahaha. Hiç güleceğim yoktu, sahur mu yapacağım? Yok daha neler bro. "
"Ne o bir günde dinini mi değiştirdin sen? Her zaman yaptığımız gibi oruç tutmak için niyet edip yemek yiyeceğiz, niye anlamak istemiyorsun."
"Ben artık o eski Muhammed olmaktan sıkıldım, tamam mı? Şimdi def olup git biraz kafa dinlemek istiyorum. "
Berke avucunu sıkma işleminden usanmış bir vaziyette sert bakışlarla Muhammed'e bakıyordu.
"Madem kafa dinlemek istiyorsun ve beni babamın satın aldığı evden kovuyorsun o zaman kapı sana açık. Aylardır evin borcunu vermediğin hâlde seninle oturmayı kabul ettim ve seni asla incitecek bir şey söylemedim. Şu yaptığına bak, kardeşim sen zavallı göründüğünü ne zaman idrak edeceksin yazık sana. "
"Senin gibi boş düşünceler uğruna kendini hebâ eden biriyle bunca zamandır nasıl yaşadığımı anlamıyorum. Tamam senin bu pespâye evine falan muhtaç değilim, ne halin varsa gör bu sıkıcı hayatında sana mutluluk bile dileyemem. Hoşça kal boş kafa."
Boş kafa... Bu söz Berke'yi çok başka incitse de susmayı yeğledi. Nasılsa kötü arkadaşın cezasını ödeyen Muhammed'in hiçbir zaman kötülüğünü isteyemezdi. Hiçbir şey demeyip dilinin ucuna gelen kelimeleri yutup gözlerinden düşen yaşı elleriyle hızla sildi.
"Ne o boş kafa duygulandın mı? Bak eşyalarımla beraber gidiyorum, herhâlde sevinç gözyaşları döküyorsun sen. "
Berke önceki hayatı ve şu anki hayatı arasında epey değişim yaşamasına rağmen asla kimseyi kırmayan hafife almayan biri olmuştu. Ve Muhammed'in bu sözleri artık damarına basmaya yetmişti. Kendini toparlamak istese de güç görünüyordu.
"Yeter artık sus, kalbini kırmadan git."
"Beni bir daha arama, kovmana da gerek yok gidiyorum be. "
Muhammed arkasına bakmadan kınayan bakışlarla evden çıktı. Berke bir yudum soğuk suyu zorlukla içerken hazırladığı yemekleri de yiyemeden sabah ezanı okudu. Abdestini alıp biraz Kur'ân okuyup namazını da kıldıktan sonra uyumak için odasına gitti. Sağa sola dönmekten bıksa da gözlerine uyku girmedi. Muhammed'i bu hâlde bırakmak ne kadar doğru diye düşünüyordu. Fakat Muhammed onunla dalga geçip duruyor ve kalbini binbir parçaya ayırıyordu.
****
Kurstan ayrılışından bu yana kimsenin haber almadığı Hilâl öz ailesinin hayatta olmadığını araştırmaları sonucu öğrenir. Üstesinden gelemeyeceğini düşündüğü kanseri Seda Hanım vasıtasıyla yenen Hilâl, yaşadığı zorluklar ve imtihanlarla beraber oldukça güçlü olmaya başlar. Acıların onu ayakta durmasını sağladığını gördüğünden beri her şeyle baş etmenin çaresi arar oldu. Aynı medresede karşılaştığı Gizem'i tanımanın da bir vesile olduğunu kız kardeşi olduğunu öğrenince fark eder. Hayatta tutunacağı hiçbir dalı olmadığı düşünen Gizem kız kardeşi Hilâl'in de desteğiyle iyi biri olmaya başlar. Hilâl geçip giden yılların ardından hastalığı yüzünden uzak kaldığı medresenin önünden geçti. Yıllar sanki hiçbir şeyi alıp götürmemiş gibi birden gözlerinin önüne gelirken bavuluyla kalbinin sahibine elveda dediği yere bir göz gezdirdi. Kalbi bir kere daha tekledi fakat ağrıdan zerre kalmadığını hissediyordu. Avuçlarında biriktirdiği duâlar, hayaller nasibini bekliyordu biliyordu. Ardından gözyaşı döken birinin çaresiz bakışlarını anımsamak bir demet canını yaksa da ileriye dönük adımlarını atmaya devam etti. Bu esnada karşıdan ona meraklı gözlerle bakan tam beş yıl önce yerle bir edilen kalbin sahibinin ta kendisiydi. O , hiçbir kelimenin tarif edemediği saf aşkı katliam eden bir katilden başkası değildi. Berat meraklı ve özlem dolu gözlerle Hilâl'in olduğu tarafa baktığı anda Hilâl adımlarını daha da sıklaştırmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Medreseli Geliyor
Roman d'amourKızgın bakan gözlerinin yolunu gözleyişi tam tamına dokuz gün olacaktı. Hâlâ sıkı sıkıya tuttuğu tesbih ile zoraki gülümsemeler dağıtırken için için ağlıyordu Muhammed. O insanlığın saadeti için daima çalışan, Allah rızasını gözeten ilim aşkı ile ya...