"Berat beni iki dakika dinler misin lütfen? "
Berat Hilâl'in hastanede öylece yorgun vaziyette olduğunu görünce üzüntüden ne yapacağını bilemeyip öfkesini Hira'dan çıkarmaya başladı. Sevdanın kor olup gönlüne acılar vermesi onu da yok ediyordu. Fakat bir türlü bu zorlu denklemden çıkamıyor oluşu işleri daha da yokuşa çıkarıyordu. Ölüm gibiydi ölünmüyordu. Kelimeler bıçak gibi kalbine saplanıyordu.
"Hayır dinlemiyorum Hira yeter, kes artık şu saçmalığı. "
Hira gözlerinden süzülen inci taneleri silerken zoraki konuşuyordu. Sesinden yansıyan kırılmışlık onu da etkisi altına alsa da umursamaz yaklaştı, kalbini dinlemeye koyuldu.
"Bir kere de beni dinleyin olmaz mı? Bende üzülüyorum dostuma bir şey olursa yaşayamam ki. "
" Onun için mi beni sevdin? Kahretsin gözlerin yalan sözlerin yalan söylerken bakma bana. Karşımızda duran odada benim aşık olduğum sırf günah diye vazgeçtiğim kız yatıyor. Sen beni öldürdün be Hira, Hilâl kim bilir ne halde düşünmek dahi istemiyorum. "
Hira mahvolduğunu gösteren bir yüz ifadesi ile ağlarken hıçkırığını yutup dilinde jilet etkisi yapan son cümleyi kurdu.
" Tamam beni affet, işte gidiyorum bir şey demeden dinlemeyin zaten beni. Umarım çok mutlu olursunuz, ben seni hiç sevmedim aslında nedenini sonra anlatacağım sağ kalırsam. "
Hira cümlesini bitirir bitirmez hastane koridorlarında koşup oradan uzaklaşmaya çalıştı. Berat ise aklında binbir soru ile ne düşünmesi gerektiğini bilemeyen gözlerle Hilâl'in bulunduğu odaya baktı. Kalbi yerinden çıkacak hâlde, ruhu ihanet kokusu ile sancılanıyordu. Ve ona yaşattığı acılar kalbini yakıp yıkıyor kül ediyordu, bunların muhakkak bir açıklaması olmalı değil mi? Hira neden en yakın dostuna bu ihaneti yapsın ki? Bir sebep olmalıydı diye düşündü. Soru kazanında boğulan zihnini tekrardan yerine getirmek için lavaboya gidip elini yüzünü yıkadı. Her zorluğun arkasında mutlaka bir kolaylık bulunur diye düşünüp duâlar etmeye başladı.
***
Hira hastaneden çıkıp kursa gidemezdi, zorlu zamanlardan geçtiği için dersleri de biraz aksatır olmuştu. Evin yolunu tutmak istemese de buna mecbur şekilde yürüdü. Her adım kalbine acı basamakları diye gelse de kız kardeşini görmenin onu mutlu edeceğini hayal etti. Düşünceler birer birer ruhuna zarar verirken gözyaşlarını tamamen sildikten sonra kapı zilini çaldı. Karşısında annesini görmeyi umut ederek dua etti Allah'a. Çünkü babası ondan çarşaf giydiği ve dinine bağlı bir müslüman diye nefret eden biriydi. Hira ise ailevi problemlerini içinde yaşayan acılarını kimseyle paylaşmayan yüce gönüllü bir talebeydi.
"Kimsin sen? "
"Baba... "
Hira karşısında babasını gördüğüne pek memnun olmayan bir yüzle kapıda dikildi.
"Kara böcek kapıda mı bekleyeceksin?"
Geri kafalı bir babanın hoş olmayan lafları Hira'nın canını sıkmakla kalmayıp gözlerinde nemli duran yaşları tekrar çağırmak için de nedendi. Fakat Hira hiçbir şey dememeyi seçip dilinde zikirle içeri girdi. Sabretmek onun şu hayatta hep yaptığı şeydi.
"Baba Zehra nerede? "
Hira'nın babası buzdolabının en gizli bölmesinden çıkardığı haram olan içkiyi kafaya diktikten hemen sonra konuştu.
"Ağız tadıyla bir içki içtirmedin be kızım. Git ara bul kardeşini belki de kocaya vermişimdir. "
Hira duyduğu söz karşısında sinirden deliye döndü.
"Günah baba içme artık şu mereti yapma! Kardeşim daha okuyacak evlilik için o çok küçük, böyle söyleme ne olur. "
Keyfi yerinde kötü bakışlar ile gülümseyen baba konuştu.
"Eğer onsuz yapamam dersen berdel yaparız olur biter. "
"Sen ne saçmaladığının farkında mısın baba! Sus konuşma Allah aşkına. "
İçki yüzünden epey sinirlenen baba oturduğu yerden ayağa kalkıp elindeki boş şişeyi de duvara fırlattı. Yer cam kırıkları ile dolup taşarken korkudan ne yapacağını bilemiyordu Hira.
"Allah'ım sen bana yardım et. "
"Sen kim oluyorsun da benimle böyle konuşuyorsun örümcek kafalı. Seni mahvederim. "
"İçki kokan ağızla bana hakaret etmeye utanmıyor musun baba? "
Babası daha fazla dayanamayıp Hira'ya koca bir tokat attı. Hira elini tokat atılan yanağına koyarken gözlerinden sürü halinde düşen yaşları silemeyecek kadar güçsüzdü.
Bu hayatının en ağır darbesiydi, kalbinde daha fazla derman kalmamıştı. Küçük omuzlarında taşıyacak güç artık bitip tükeniyordu. Ne yapacağını bilmiyor sadece duâ cümleleri mırıldanıyordu."Sen bunları hak ettin Hira. Annene söyleyeyim de bizim şu beşik kertmesiyle sana söz keselim, benim sana bakacak halim kalmadı zaten. "
"Evet baba sen içki şişelerine bizden daha çok baktın, sen bizi sokakta bulup mu besledin? Baba sen kimsin de rızık verir gibi konuşuyorsun? Ablamı o Gökhan denen pisliğe layık görecek kadar ne yaptık biz? Senden nefret ediyorum baba nef-ret! Bu sefil içkiyle baş başa sürün sen, biz sensiz de yaşamanın çaresine bakarız. Ha annem senin gibi biriyle hâlâ nasıl baş ediyor orasını anlamış değilim saat kaç oldu gelmedi. Baba sen ablama o tokadı attın ya şu saatten sonra ölsen üzerine toprak atacak son kişi bile değilim, hoşça kal. "
Zehra Hira ablasının ellerinden tutup onu evden dışarı çıkardı.
Ağlamaktan mecali kalmayan Hira zor adımlar atarken Zehra onun koluna girip ona destek olmaya çalışıyordu."Şimdi ne yapacağız? "
"Annem bile babama tekme vurup gitmişken bizi evladı olarak görmeyen bir babadan ne fayda bekleyelim? Abla o seni benden ayırmak için ne planlar yaptı bilemezsin. "
Hira başını sallamakla yetinirken Zehra onunla beraber kursa doğru yürümeye başladı.
Bölüm Sonu.💖
Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerimize olsun inşaAllâh canlarım. ❤❤❤
Hazır bölüm yazmışken yayımlamak isterim, okumak isteyenleri de yoruma beklerim. Okuyucu kitlesine göre diğer bölümü de yazmaya çalışacağım. Oy ve yorumlarda buluşalım olur mu?
Sizi çok seviyorum, hep var olun.💕💕💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Medreseli Geliyor
RomanceKızgın bakan gözlerinin yolunu gözleyişi tam tamına dokuz gün olacaktı. Hâlâ sıkı sıkıya tuttuğu tesbih ile zoraki gülümsemeler dağıtırken için için ağlıyordu Muhammed. O insanlığın saadeti için daima çalışan, Allah rızasını gözeten ilim aşkı ile ya...