Hesaplaşma/32.Bölüm 🌹

809 85 39
                                    

Allah demeyi unutan kalplerimiz neden zor zamanda sadece O'nu hatırlıyor? Yoksa biz gâfiller topluluğu işi düşmeden dostunu hatırlamaya âciz iken Rabbi'ni de o vakitlerde mi anıyoruz? Yazık bize, bunca nimeti gözlerimizin önüne seren Rahmân'ı unutturan dünyaya kapılıp yok oluyoruz. Üstelik bizi en iyi bilen, her daim yanımızda olan Rabbimiz bizlere defalarca tevbe şansı verdiği hâlde nefsimizin kölesi olup gidiyoruz. Duânın gücüne inanmak yerine fal gibi günah şeylere bulaşıp şeytanın ağına kapılıyoruz. Sahi biz ne ara bu kadar günah kokar olduk? Bir tevbe ile yıkanır mı bu âciz ve günahkâr bedenlerimiz?
Ne buyuruyor âyet-i şerifte ; "Şüphesiz ki Allah bağışlayandır. "

*
Ümmü Gülsüm pişmanlığın yanı sıra büyük bir hüzünle bahçeden ayrılırken Hilâl'e sıkıca sarılmayı da ihmal etmedi. Yüreğinde parçalara ayrılan hislerini görmezden gelmeye çalışsa da canı fazlasıyla yanıyordu. Hayatı boyunca hep doğru insan için duâ edip bekleyen biriyken doğru insanın nasıl da olur birden değişeceğini aklı almıyordu. Daha fazla kafasını kurcalayıp üzülmemek adına ferâcesinin üzerini düzeltip Hilâl'in de desteği ile ayağa kalktı.

"Her şey için çok teşekkür ederim canım dostum. Sen de olmasan ne yapardım inan hiç bilmiyorum. "

Ümmü Gülsüm zorâki kurduğu kelimelerle konuşmakta güçlük çekerken Hilâl dostunun kendini iyi hissetmesi için ne gerekirse yapmaya dünden hazırdı. İşte dostluğu âhirete götüren insanlar.

"Böyle söyleme canım, hem bak ben hep yanındayım bunu hiç unutma. Her şerde bir hâyır olduğunu hatırlat kendine, eğer ben kanser olmasaydım belki  hâlâ Allah'tan uzak yaşayan dinini bilmeyen bir müslüman olup mutsuz bir yaşam sürerdim. Ama inan bana öz ailem gibi sahip çıkan anne ve babamın destekleri ve sizlerin de yardımıyla her şeyin üstesinden gelebildiğimi gördüm. Tabiî şunu unutmamak lazım,  her şey tâkdir-î İlâhi ile mümkün olur. Allah dilemedikten sonra biz dileyemeyiz. Şimdi bırak üzülmeyi de sevdiğin insan için duâ et sen, belki artık onu unutman gerekecek ama emin ol Allah sana yardım edecek. "

Hilâl'in böylesi içten ve olumlu sözler sarf etmesi Ümmü Gülsüm'ün fazlasıyla hoşuna gidiyordu. İçine sıcak su serpen âyet-i aklının bir köşesine altın harflerle kazıyordu.

"Haklısın canım dostum. İyi ki Allah bana senin gibi gönlü güzel bir dost nasip etti. Hayatımda hep bir boşluk olan babamın gidişini de sizler sayesinde atlatıyorum, size ne kadar teşekkür etsem az inan. Umarım ailemiz bizimle hep gurur duyar. "

Hilâl istemsizce gözlerinin dolmasına mâni olamadı gözyaşlarını silmeye fırsat bulamadan büyük bir sarılma gerçekleşti.

"Şimdi ben seni nasıl bırakayım güzel dostum benim? "

Birbirlerine sarılıp vedalaştıktan sonra Ümmü Gülsüm yaşananları yok sayarak oradan gidiyordu. Hilâl ise dostunu yolcu etmenin hüznü ile düşünceli bir hâle büründü. Olup bitenleri uzaktan sessizce izleyen Berke, sevdiği insanın mutsuz olmasına dayanamıyordu. Şu anda yanına gidip neyin var diye sorsa ona çare olur muydu? Hayır hayır az önce Ümmü Gülsüm gittiğine göre büyük ihtimal olaylarda Muhammed'in bir parmağı vardı. Kafasını kurcalayan soruları gözardı etmek isterken ensesine gelen tokatla ne olduğunu anlayamadı. Aniden bir adım atarak olduğu yerde yalpaladı, durdu.

"Ne oluyor? "

"Hayrola tespih adam ne yapıyorsun burada? Aaa çok ayıp yoksa sen karşıdaki kızı mı dikizliyorsun?"

Berke soru karşısında önce afallasa da kendinden emin duruşundan ödün vermeden cümleyi kurdu.

"Asıl sen kim oluyorsun da enseme tokat atıyorsun?  Önce adam gibi selâm vermeyi öğren, sonra karşıma çık hesap sor! "

"Zavallı bir tespih tanesinden başkası değilsin, hem boşa vakit öldürme gel akşama sana eğlence yerinde çok güzel bir kız ayarlayalım. "

Muhammed'in söylediği son sözler Berke'nin sabrını fazlasıyla taşırmaya yetmişti. Âdeta bardakta duran son damlayı taşıran cümle ile sinirden başka bakıyordu gözleri.

Yumruk yapıp sıktığı eli Muhammed'in yüzüne doğru sallarken kelimelerin olabildiğince vurgulu çıkmasına da özen gösteriyordu.

"Ağzından çıkan sözlere dikkat et! Biz sevdik mi adam gibi severiz, senin gibi pazara kadar değil, mezara kadar aşkı ile gidenlerdeniz. Sen ne kadar küçüldüğünün farkında değil misin hâlâ? Bugün seni tertemiz bir sevdâ ile seveni kaybettiğin hâlde eğlencelik kız arayacak kadar karaktersiz olman beni hayrete düşürüyor. Biliyor musun senin şu haline acıyorum, bir gün bu zavallı hâline yandaşların bile sahip çıkmayacak! "

Berke bu defa içinde tutmak yerine kelimeleri gelişi güzel Muhammed'in üzerine bırakıyordu. Doğruluğundan şüphe etmediği kelimeleri ona karşı siper alırken kendisini seyreden Hilâl'in  varlığını ise tamamen unutmuştu. Muhammed sinirlenmesi  gereken yerde tek bir mimiği dahi yerinde oynamadan güldü.

"Ya bırak tespih adam, sen dünyayı kurtar benim günahımı, hayatımı sorgulamak benden başkasına düşmez. Hem ben eğlenceli hayatımdan gayet memnunum, sizin gibi boş insanlardan  uzaklaştığım içinde gayet mutluyum. Asıl sen seni hiç sevmeyen birine yıllardır aşık olduğun için salak olduğuna üzülmelisin, baksana kim daha zavallı hâlde ona göre üzülelim! Haah-ha. "

Muhammed sözlerini bitirir bitirmez  arkadan gür ve sinirli bir ses geldi. Bu ses O'na aitti.

"Berke'nin güzel kalbini laflarınla kirletmesen iyi olur. Zîrâ sen bu kadar emin konuşarak ancak yanılırsın, beni böylesine güzel seven bir kalbin içinde olduğum için şükrediyorum. Allah beni kötü insanların çirkin sözlerinden korusun, Berke seninle kantine gidip birkaç kelâm edebilir miyiz? "

Hilâl'in  sözlerine karşılık hiçbir cevap veremeyen Muhammed kötü arkadaş çevresinin yanına gidip güya kafa dağıtacaktı.

***
Bölüm Sonu 💙🌹

Es Selâmu Aleyküm Ve Rahmetullahi Ve Berekâtuhu.❤

Nasılsınız  ey gönlü güzel insanlar? :')

Umarım  bölümü beğenir ve bolca yorum yaparsınız. Sizi çok  seviyorum,  yanımda olan herkese kocaman teşekkürler. :))❤

Bu arada size ipucu vereyim diğer bölümde Ömer var!

Medreseli Geliyor Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin