"Ne olur ona hiçbir şey olmasın, bu defa dayanamam ben. Yardım et Allah'ım. "
Ümmü Gülsüm hastane koridorunda boş bulduğu bir yere oturup çaresizliğini kabullenerek duâlar ediyordu. Biliyordu ki her şeye gücü yeten Allah, kuluna duâ kadar yakındı. Acısı içine sığmasa da sabretmeye çalışıyordu. Zira babasının kahverengi örtüyle bürünmüş halini düşündükçe içinde kıyametler kopuyordu. Gözyaşları avuç içlerini ıslatırken kelimeler isteksiz biçimde dökülüyordu kırık gönlünden.
"Yapma böyle canım, bizim güçlü olmamız gerekiyor. Bak eğer ben annemi toprağa vermemiş olsaydım bugün sizin gibi kıymetli insanlarla tanışmış olmayacaktım. Ve biliyor musun insan bazen her şeye geç kalıyor, annemi dinlemediğim için çok pişman olduğumu anlatamam sana. "
Gizem gözlerinde inci gibi parıldayan yaşları zor tutarak Ümmü Gülsüm'ün ellerini avucuna alıp konuştu. Sonrasında Ümmü Gülsüm de başını vefâlı dostunun omzuna koyup nefes alıp konuşmaya başladı.
"Haklısın, başımıza bir olay geldiği zaman neticesinde bize neler öğreteceğini de düşünmeliyiz. Senin gibi güzel bir dosta sahip olduğumuz için çok şanslıyız. "
Gizem ve Ümmü Gülsüm birbirlerine motive olacak cümleleri kurup duâlar edip Kurân'dan şifâ âyetleri okudular Hilal için.
Hira ise Hilâl'in bir anda fenalaşmasından kendini sorumlu tutup zorla da olsa hastaneye gelebilmişti. Hilâl'in bulunduğu odanın kapısında perişan vaziyette oturup hüngür hüngür ağlıyordu.
"Affet beni dostum affet. Sana anlatacaklarımı keşke dinleseydin. Sana bir şey olursa eğer kendimi asla affetmeyeceğim. "
Hira allak bullak kafası ile ağlarken yanına gelen beyaz önlüklü hemşireye meraklı ve üzgün gözlerle baktı.
"Lütfen ona bir şey olmayacağını söyleyin, yalvarırım size benden bir şey saklamayın. "
Hemşire mahçup bir şekilde ona teselli vermek isterken konuşacak mecâli dahi olmayan Hira'ya boş koltuklardan birine oturmasını söyledi.
"Canım arkadaşının önemli bir şeyi yok sanırım, sen şurada boş duran koltukta otur doktor gelince haberleri alırsın. "
"Hayır hayır bunu yapamam, bakın benim dostum kanserle mücadele veriyor. Onun saçına zarar gelse benim canım yanar ben onun canını da yaktım gerçi ama... "
Cümlenin devamını getiremeyen Hira hıçkıra hıçkıra ağlarken hemşire onu ayağa kaldırıp sakinleştirmeye çalışıyordu. Fakat Hira üzüntüden ne yapacağını artık bilmiyordu.
"Hilâl'in başına bir şey gelmesin lütfen, ben onu çok seviyorum. "
Hira daha fazla dayanamayıp hemşirenin kollarında bayıldı. Yemekten içmekten kesildiği için tansiyonu daha fazla bu duruma katlanamamıştı.
" Hiraaaaa! "
Uzaktan endişe dolu gelen ses Berat'a aitti. Berat Hilâl'in hastaneye kaldırılma haberini alır almaz soluğu burada aldı.
"Hira'ya ne oldu? "
Hemşire sürekli sorun çıkmasından yorgun olduğunu belirten sesle cevap verdi.
"Tansiyonu düşünce bayıldı, onu Hilâl'in çaprazındaki odaya götüreceğim lütfen beni meşgul etmeyin zaten işim başımdan aşkın. Bir de sizin beni strese sokmanızla uğraşamam. "
Berat hemşirenin haklı sözlerine sadece başını sallayıp cevap verdi. Usulca boş koltuklardan birine geçerken elleriyle yüzünü kapatmaya çalışıyordu. Zira sevdiği kızın yaşadıklarından kendini fazlasıyla sorumlu tutuyordu. Bu utanç onun için ömür boyu yeter de artardı.
Bazen kelimeler yürekleri acıyı dile getirmek için anlamsız kalır, bir bakış bir gülüş bir hıçkırık ve bir gözyaşı kelimelerini anlamsız yanlarını örtbas etmek için daha faydalıdır. İnsan çaresizliğini konuştururken yalnızlığı onu tam kalbinden sobeler. Doğanın muhteşem manzarasının hiçbir öneminin kalmadığı soğuk harflerle yamalı acılar biriktiren kalp bazen dilsiz sükût ederdi.
BÖLÜM SONU.
🥰👋
SELAMUN ALEYKÜM GÜZEL OKURLARIM😍❤
Bu bölüm biraz kısa oldu en yakın zamanda inşaAllâh yeni bölüm yazmaya başlayacağım, hazır net bulmuşken bölümü paylaşayım dedim. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Kitabı arkadaşlarınıza önerebilirsiniz.
Sizi çooook seviyorum, iyi ki varsınız balsınız. 😍❤😘
Instagram hesabım; @eminebrkn
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Medreseli Geliyor
RomanceKızgın bakan gözlerinin yolunu gözleyişi tam tamına dokuz gün olacaktı. Hâlâ sıkı sıkıya tuttuğu tesbih ile zoraki gülümsemeler dağıtırken için için ağlıyordu Muhammed. O insanlığın saadeti için daima çalışan, Allah rızasını gözeten ilim aşkı ile ya...