Ömer yorgun yüreğini de yanına alıp çarşıya dolaşmaya çıktı. Soğuk üzerine üzerine yalnızlığını haykırırken üşüyen ellerini cebine koyuverdi. Öğle ezanı kulaklarına ulaşmaya başladığındaysa karşısında mendil satan çocuğa kaydı gözleri. Daha küçük bir erkek çocuğun okul çağını sokaklarda mendil satarak geçirmesini hayal ederken içine bir sıkıntı çöktü. Başını eğip Camii'ye gitmek için hareket edecekti ki önüne çocuk geldi.
"Abi ne olur bir mendil al. "
Küçük çocuğun dudaklarından acıyla çıkan sözden etkilenen Ömer cebinde duran son paraları çıkarıp ona uzattı.
"Ufaklık bunları al, Allah yardımcın olsun. "
Şefkatle çocuğun başını okşadıktan sonra alnından öpüp oradan birkaç adım ilerledi. Küçük çocuk mutlulukla ellerini semâya kaldırıp şükür duâsı etti. Çok geçmeden arkadan siyah kepli bir adam gelip küçük çocuğun kutuya koyduğu para ve mendilleri almaya çalıştı.
"Lütfen onlara dokunmayın, benim kimsem yok aç kalmamak için para kazandım amca ben. Bırak ne olur. "
"Seni velet kaybol buradan ver paraları kendime yiyecek alayım. "
"Allah'ım yardım et kimsesizlerin kimsesi sensin. "
Ömer mendil satan çocuğun sesini duyar duymaz yürümeyi bırakıp onun yanına gelmek için koştu. Nefes nefese kalan Ömer soluğu siyah kepli adamın yanında aldı. Adam neye uğradığını şaşırmış şekilde Ömer'in sinirle bakan gözlerinden kurtulmaya çalışsa da artık nafileydi.
"Sen ne yaptığını zannediyorsun? Ey aşağılık adam, el kadar çocuğun rızkına göz dikeceğine gidip elin ayağın tutarken kendi paranı kazansana. Bırak elindekileri yoksa seni doğduğuna pişman ederim. "
"Senin gibi zavallı bana hiçbir şey yapamaz, elimdeki paraları da veremiyorum önünden çıkın. "
Ömer bileğini sıkmaya daha fazla devam edemeyip yumruklarını konuşturacak hareketi yaptı. Adam yüzüne yediği yumruk darbeleri ile dengesini şaşırmış hâlde zoraki yerinde durarken Ömer sinirden ne yapacağını bilemiyordu.
"Bir daha bu çocuğa yanlış yaptığını görürsem yediğin dayağın iki katını sana yediririm. Bu yumruk da olmayan şerefine gelsin psikopat adam!"
Ömer adamı serbest bırakır bırakmaz elinde sıkıca duran paraları ve mendilleri bırakıp ardına bakmadan koşup uzaklaştı adam.
Küçük mendil satan çocuk ona yardım eden Ömer'in yanına gidip mahçup bir şekilde sıkıca sarıldı.
" Sana abi diyebilir miyim? Hep senin gibi bir abim olsun istemişimdir zaten."
Ömer aklına gelen küçük erkek kardeşini düşünerek bağrına bastığı küçük çocuğun gözlerindeki yaşı silip yanaklarından öptü, sıkıca sardı yüreğine onu.
"Biliyor musun ben küçük kardeşimi ararken Allah seni karşıma çıkardı. Eğer hayatta ise senin gibi yakışıklı, akıllı biri olurdu. Bundan sonra beraber yaşarız kardeşim, benimle talebe yurduna gelip medrese öğrenimi görmek ister misin? Benimde bir evim ailem yok ama kurstaki arkadaşlarım ve hocalarım yeni ailem oldu. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Medreseli Geliyor
RomanceKızgın bakan gözlerinin yolunu gözleyişi tam tamına dokuz gün olacaktı. Hâlâ sıkı sıkıya tuttuğu tesbih ile zoraki gülümsemeler dağıtırken için için ağlıyordu Muhammed. O insanlığın saadeti için daima çalışan, Allah rızasını gözeten ilim aşkı ile ya...