***
Tayfun işine konsantre olamıyordu. Olamıyordu çünkü, yeni elemanı Yasemin Hanım dikkatini dağıtıyordu. Aslında kızın bir şey yaptığı yoktu. Birkaç saat içinde yapması gerekenleri kapmış ve dikkatle patronun verdiği görevle ilgili çalışmaya başlamıştı. Tayfun'un yapabildiğiyse aptal aptal onu izlemekti.
Yasemin gerçekten çok güzeldi. İnce,uzun vücuduyla,bebeklerinki gibi bembeyaz teni,beline kadar uzanan kahverengi saçları ve eşsiz bal rengi gözleriyle kusursuz güzellikteydi. Bir de harika kokuyordu. Adı gibi, yasemin çiçeği gibi kokuyordu.
Tayfun onun nasıl olup da bakışlarını farkedemediğini anlayamıyordu. Ya çok saftı, ya da umursamıyordu. Muhtemelen hayran gözlere alışıktı ama Tayun ilk seçeneği kabul etmeyi tercih ediyordu. Sabah ki karşılaşmaları onu sinirlendirdiğinden kendisi de farkedememişti. Yasemin bir de onunla çalışmak istemeyeceğini düşünmüştü. Aklını kaçırmış olmalıydı.
-Yasemin?
-Buyrun,Tayfun Bey.
-Hadi,çık artık, geç oldu. (Çık ki ben de biraz çalışabileyim.)
-Peki,nasıl isterseniz.
Yasemin seri hareketlerle eşyalarını topladı. Bugünlük Tayfun'un ofisinde çalışmıştı ama yarın yeni,küçük bir ofisi olacaktı. Tayfun öyle istemişti. Yasemin çıkarken dönüp Tayfun'a gülümsedi.
-Siz çıkmıyor musunuz?
Tayfun,ilk kez Yasemin'in gülümsemesini görmüştü. Bütün gün çok ciddi bir kadın gibi durmuştu ama gülümseyince küçük bir kız çocuğu gibi tatlı olmuştu. O öyle susup ona bakınca Yasemin gerildi.
-Pardon,öylesine sormuştum.
-Yok,ondan değil. Biraz daha işim var. Sana iyi akşamlar.
-Size de iyi çalışmalar,yarın görüşürüz.
-Görüşürüz.
Tayfun Yasemin'in arkasından biraz daha baktı. Bütün gün kızı seyretmenin acısı bu akşam çıkacaktı.
***
Yasemin, Ali ile sahilde geziniyordu. Ali'nin sabah ki öfkesi geçmişti. Hatta kızdığı için ablasından özür bile dilemişti. Akşamın serinliğinde abla-kardeş şakalaşıyorlardı.
-Eee abla yeni işin nasıl?
-Güzel, ortamı,parası falan iyi yani. Hatta bundan sonra eskisinden daha rahat edeceğiz.
-Süpermiş,güzel iş arkadaşların falan var mı?
-Aliii!
-Aman,tamam demedim bir şey. Abla?
-Söyle,başımın belası.
-Kızmayacaksın ama.
-Benimle pazarlık etme Ali.
-Bu gün okula giderken babamı gördüm. Konuştuk biraz.
-Ali bunu kaç kez konuştuk seninle. O adamla konuşmak yok demedim mi?
-Ama çok üzgündü. Bizi çok özlemiş,hatta seni daha çok özlemiş.
-Üzülmüş, özlemiş öyle mi. Bunu bizi üzmeden önce düşünecekti. Bunu annemin ölümüne sebep olmadan önce düşünecekti. Ali sen küçüktün,pek fazla şey yaşamadın,bundan sonra da yaşamanı istemiyorum. O sana sadece zarar verir. Lütfen bunu bir daha yapma.
-Özür dilerim.
Yasemin birden çocuğun üstüne çok gittiğini farkedip pişman oldu. Elini omzuna atıp saçlarını karıştırdı.
-Affederim ama bir şartla.
-Neymiş o?
-Havalar soğuyor ya son dondurmamı sen ısmarlarsın artık.
-Harçlığımı yiyeceksin illa.
-Hadi gidelim.
***
Tayfun işlerini bitirince yorgunluğunu atmaya en sevdiği kafeye gitmişti. Burası dört katlı bir binanın çatısında kurulmuş ufak ama çok huzurlu bir yerdi. Tayfun da kafenin en kenarındaki her zaman ki yerinde oturmuş deniz manzarasını izlerken gayet huzurluydu. Sonra birden masanın üzerine bir kadın çantası sertçe çarptı. Sakince başını kaldırınca Mine'nin sert bakışlarıyla karşılaştı.
-Sen nasıl buldun burayı Mine?
Mine karşısına oturdu. Aslında çok güzel bir kadındı ama onun için başka bir şey de ifade etmiyordu. Keşke bu işi bu kadar uzatmasa diye düşündü Tayfun.
-Bugün ki tavrın neydi,daha doğrusu son birkaç gündür olan tavrın?
-Sen akıllı bir kadınsın Mine, anlayabilirsin.
-Tayfun...
-Mine,aynı ortamda çalışıyoruz. Bunu ikimiz için de çekilmez hale getirme lütfen.
Mine onun duygularıyla oynamasına dair bir nutuk çekiyordu ama Tayfun onu dinlemiyordu çünkü Yasemin'i görmüştü. Aşağıda caddenin öbür tarafında,yanında bir çocukla dondurma alıyordu. Mine'nin sözlerine aldırmadan hesabı ödeyip masadan kalktı.
***
Tayfun, Yasemin'lerin yanına yaklaşınca biraz durup onlara baktı. Çocuğun,Yasemin'in kardeşi olduğunu tahmin etti. Birlikte gerçekten çok tatlı görünüyorlardı ve mutlu. Özellikle Yasemin,Tayfun'un duyduğu en tatlı sesle kahkaha atıyordu. Sonra Tayfun'u gördü. Hazırlıksız yakalanmış gibi toparlanmaya çalıştı.
-Merhaba,Tayfun Bey.
-Merhaba, nasılsın?
-İyiyim,teşekkürler. Şey bu kardeşim Ali,Ali'cim bu da yeni patronum Tayfun Bey.
Ali, Tayfun'u şaşırtarak elini sert ve sağlam bir şekilde sıktı. Tayfun,erkeksi bir içgüdüyle, Ali'nin uyarısını hemen anladı. Anlaşılan Yasemin Hanım'ın kardeşi epey korumacıydı.
-Memnun oldum Ali.
-Ben de memnun oldum.
-Neyse,Tayfun Bey biz sizi tutmayalım eve gitmemiz lazım.
-İsterseniz ben bırakayım, arabam hemen şurada.
Tayfun'un gösterdiği yere bakınca Ali hemen yelkenleri suya indirdi.
-Oha,hayallerimin arabası. Senin mi gerçekten?
Yasemin hemen onu geri çekip,uyarsa da bir işe yaramadı ve Ali'nin zoruyla kendini tekrar o arabada buldu ve sabahı hatırlayınca bu hiç hoşuna gitmemişti. Ama Ali için aynı şeyi söyleyemiyordu,çünkü şu an Tayfun Bey'den arabalarıyla ilgili bilgi almakla meşguldü.
***
Onlar yola çıktıklarında Mine karşı caddede onların arkasından bakıyordu ve bu bakışlar hiç hayra alamet değildi...
