Tayfun şirkette sekreterinin uzattığı birikmiş belgeleri imzalarken telefonu çaldı. Sonuncusunu da imzalayıp sekreteri yolladıktan sonra ısrarla çalan telefona cevap verdi. Aslında bu beklediği telefondu. Çok uzatmadı.
-Buldunuz mu?
-Evet efendim.
-Tamam, adresi bana mesaj at, geliyorum.
***
Yasemin önündeki kağıtları okuyamıyordu. Aklı Tayfun'da, gözü telefondaydı. Ona hikayesini anlatırken her şeyi göze almıştı ama Tayfun beklediği gibi çekip gitmemişti. Elini sımsıkı tutmuş, bırakmak istemezmiş gibi sarılmıştı. Yine de mucize kendisine pek uğramazdı ve bu olanın arkasından gelecek büyük ve kötü şeyi bekliyordu.
Bir arkadaşı gelip Selim Bey'in kendisini beklediğini söyleyince derin bir nefes aldı.
Odasına girince Selim'i düşünceli ve üzgün bulduğunda üzülmeden edemedi. Alev bu ilgiyi gerçekten uzun zamandır bekliyordu ve ancak ölünce kavuşmuştu.
-Selim Bey beni çağırmışsınız.
-Evet Yasemin geç otur.
Yasemin Alev'in ölümünün beni ne kadar etkilediğini anlamışsındır. Ben bile bu kadarını beklemiyordum. Neden bilmiyorum, bu ölüm bana hatalarımı düşündürüyor. Büyük bir tanesi de sensin. Sana iş hayatını zehir ettim. Sadece beni affettiğini duymaya ihtiyacım var. Bir de izin verirsen arkadaşlığına.
- Selim Bey önemli değil, gerçekten. Ben elimden geleni yaparım.
- Teşekkür ederim.
Yasemin odasından çıkınca ölümü ve insana etkilerini düşünüyordu. İnsanı gerçekten değiştiren tek şey ölümdü.
***
Tayfun adrese ulaştığında bir süre arabadan inmedi. Elinde Yasemin'in tatlı bir fotoğrafı vardı. Ona uzun uzun baktı. Çektiği acıları ve izleri hep kalacak yaralarını düşündü. Bunun bedelini biri ödeyecekti.
Tayfun kararlı bir şekilde arabadan inip mekana girdi. Oradaki iri yarı dört adam hemen toparlandılar. Yan taraflarında sandalyeye bağlanmış iki adam baygınlardı. Tayfun diğerlerini yollayıp onlarla yalnız kalınca tanımadığı adamın iplerini çözdü.
Adam kendine gelince panikledi.
- Ne oluyor? Siz kimsiniz, bırakın beni.
- Ben senden intikam almak isteyen bir adamım.
- Ne intikamı, ben bir şey yapmadım.
- Şimdi yapmadın zaten. Sen hayatının hatasını on yıl önce o kızın hayatını karartırırken yaptın.
Adam ne söylediğini anlayınca gözleri büyüdü. Bunun böyle peşinden geleceğini hiç tahmin etmemişti.
- Bak ben çok sarhoştum. Hatırlamıyorum bile. Nolur affet, çok pişmanım.
- Senin pişmanlığın o parçalanan hayatı geri getirmiyor adi herif.
- Öldürecek misin beni?
Tayfun ona iğrenir gibi bakarak ceketini çıkardı. Adamın gözlerindeki zavallı korkuyu görmezden gelerek yakasına yapıştı. Önce yumruklar geldi. Hiç kesilmeyecekmiş gibi ard arda ve ölümcüldü.
Adam çoktan kendinden geçmişti ama Tayfun duramadı. Yere yığılan adama bu sefer tekmelerle saldırmaya başladı. Yasemin'in bütün acısından, her gözyaşından güç alarak adamı öldüresiye hırpaladı.
Bir anlığına durup karşısına bakınca diğerinin de uyanmış bomboş gözlerle kendisini seyrettiğini gördü. Orhan kendisinin hatası yüzünden kızına o kabusu yaşatan adamı bulamamıştı ama anlaşılan Tayfun bu işi becermişti. İntikamını o almıştı ama bulunduğu konum ve bakışlarından sıradakinin kendisi olduğu çok açıktı. Tabi ona karşı çıkmaya hakkı yoktu. Kurbanlık koyun gibi beklemeye başladı.
Tayfun yavaşça ona yaklaşıp gözlerini gözlerine dikti.
- Sana da bunu ödetmek isterdim ama buna gerek yok değil mi? Seni gördüm. Arabaya bindiğin gün tanıştığımızda, hastahanede. Sen hakkettiğin pislikte boğuluyorsun zaten. Tek bir şey söyleyeceğim sonra defolup gideceksin. Onlar artık benim ailem ve sen onlardan uzak duracaksın. Yasemin'in karşısına çıkıp aynı kabusu tekrar tekrar yaşatmayacaksın. Ve bir daha karşılaşırsak bu sefer konuşmayacağız.
Tayfun her kelimenin üstüne basa basa söyledikten sonra çekip gitti oradan. Şimdi Yasemin'in kutlayamadıkları doğum günü için plan yapacak, başka bir sürpriz hazırlayacak ve onu yaşadığı her şeye rağmen mutlu edecekti.
***
Yasemin gerginlikle zili çalıp beklemeye başladı. Kapıyı açan hizmetçi Tayfun'un onu bahçede beklediğini söyledi. Tuhaf bir şekilde karanlık olan büyük salonu geçip bahçeye ulaştığında ise..
- Süpriz!!
Islık, alkış ve tebrik seslerinden hiçbir şeye odaklanamayan Yasemin Tayfun'u görene kadar ne olduğunu anlamadı. Tayfun üstünde Yasemin ' in resmi olan kocaman bir pastanın bulunduğu bir masanın başında, eli Ali'nin omzunda kendisine gülümsüyordu.
Bütün arkadaşlarının, Melek Hanım'ın hatta Selim'in bile içinde bulunduğu bu sürpriz başını döndürmüştü. Gözleri dolunca arkadaşlarından alay ve itiraz sesleri duyuldu.
- Teşekkür ederim.
Yasemin başka bir şey söyleyemedi. O sırada Tayfun ve Ali yanına geldiler. Ali sırıtıp büyük bir kutu uzattı.
- Eee, yaşlandın ha abla.
Yasemin hediye paketini şakasına onun kafasına vurdu.
- Seni de göreceğiz.
Ali ablasına sıkı sıkı sarıldı. Sonra yan gözle Tayfun'a baktı.
- İyi ki doğdun prenses. Ben gidip bir şeyler atıştıracağım. Pasta kesilirken haber verin.
Ali yanlarından yaylanarak uzaklaşırken bu sefer Melek Hanım geldi. Ona sarılıp hediyesini verdi.
-Mutlu yıllar Yasemin.
-Çok teşekkür ederim Melek Hanım.
- Seni yeniden görmek çok güzel. Ama oğlumu üzme artık. Çok huysuz oluyor sonra.
- Elimden geleni yaparım.
Ondan sonra da bir sürü gelip giden oldu. Selim geldiğinde Yasemin gerildi ama anlaşılan Tayfun'la sorunları o gelmeden önce halletmişlerdi. Kibarca hediyesini verip gitti.
Sonunda yalnız kaldıklarında Tayfun hediyesini vereceğini söyleyerek onu pastanın yanına götürdü ve tüm misafirlerden onlara bakmasını rica etti. Yasemin'in elini tutup gözlerinin içine baktı.
- Yasemin, hayatıma gireli uzun süre olmadı ama yine de hayatımdaki en önemli şey oldun. Huysuz bir adamken nasıl mutlu olabileceğimi, her şeyi elde edebileceğimi düşünürken bir şeyler için mücadele etmem gerektiğini öğrettin bana. Ben seninle yaşlanmak ve senden daha fazlasını öğrenmek istiyorum. Benimle evlenir misin?
Bütün misafirler tezahürat yaparken Yasemin ayakta kalmaya çalışıyordu. Sonunda sesini bulduğunda dünyanın en mutlu kadınıydı.
- Seninle hayal edebileceğimden daha mutluyum ve bunu kaybedemem, evet, evet..
***
Onlar sarılıp yeni bir masala adım atarken masalın kötü karakteri pusuda bekliyordu. Şimdi sadece susuyor ve izliyordu...
