***
Tayfun görevlinin söylediği odaya gelince Mine'nin kablolara bağlı bir halde durumunun belirsiz olduğunu gördü. Kaza ile ilgili bilgi almak isteyen polislerden öğrendiği kadarıyla kendilerine çarpan araç Mine'nindi. Yanındaki kadın ise kurtarılamamıştı.
Tayfun kadının, bir yol açtığı kazayı bir de şimdiki halini düşünüyor ama ne hissetmesi gerektiğine karar veremiyordu. Ali ve Yasemin'e olanlar yüzünden öfkeliydi ama diğer yandan eğer ölürse bunun bir anlamı olmayacağını da biliyordu.
Doktordan durumuyla ilgili bilgi aldıktan sonra yorgun adımlarla Yasemin'in uyuduğu odaya gitti. Sessiz olmaya çalışarak kızın yanına yattı. Onu seyredip, nazikçe saçlarını okşarken bütün günün yorgunluğuyla uykuya daldı.
***
Yasemin kabuslarla dolu huzursuz bir uykunun sonunda gözünü açtığında kendini Tayfun'un omzunda buldu. Genç adam belli ki onu uyandırmamak için rahatsız bir pozisyonda uzanmıştı. Onun kendini nasıl zorladığını biliyordu.
Tüm kederine rağmen sade bir gülümsemeyle yanağına küçük bir öpücük kondurdu. Sonra kardeşine bakmak için usulca odadan çıktı.
***
Ali'yi çoktan normal odaya aldıklarını görünce kendini tutamayarak hemşireye sarıldı. Şok olmuş kadından ayrılınca kapıya yaslanmış yorgun bir gülümsemeyle kendisini seyreden Tayfun'u gördü. Ani bir hareketle ona da sarılıp kulağına fısıldayarak teşekkür etti.
-Umudumu kaybetmememi sağladığın için teşekkür ederim. Seni çok seviyorum.
-Ben de seni çok seviyorum, bal gözlü.
-Hey, hasta olan benim. Niye kimse bana beni sevdiğini söylemiyor?
Ali uyanmış, alaycı gülümsemesiyle onlara bakıyordu. Tayfun ve Yasemin ikinci bir sevinç şokuylaonun iki yanına oturdular. Yasemin'in gözleri bu kez mutluluk gözyaşlarıyla parıldıyordu.
-İyi misin Ali? Çok korkuttun bizi.
-İyiyim, merak etme ama biraz daha tepemde ağlarsan yeniden komaya gireceğim.
-Şakası bile kötü Ali.
-Tamam tamam. Eee Tayfun abi senden naber? İki günde yokluğum nasıl da belliydi değil mi?
-Hem de nasıl. Ali gerçekten çok üzgünüm. Benim hatamdı.
-Nereden senin hatan oluyormuş?
Görmedin mi karşı taraftaki ne biçim üstümüze sürdü. Ya kadın şofördür ya da ehliyeti kasaptan almıştır.
Tayfun ilk tahminin doğru olduğunu biliyordu ama Yasemin bu kadar rahatlamışken keyfini kaçırmak istemiyordu. Onun yerine abla-kardeşin yerine gelen neşelerine ortak oldu.
Gerçekten ölümle yüzleşildiği zaman geriye kalan her şey anlamını yitiriyordu.
***
Yasemin Ali hastahane yemeklerini beğenmediği için Tayfun'un itirazlarına aldırmadan kendisi kantine indi. Tost için beklerken onu gördü. Omuzları çökmüş bir halde önündeki çay bardağına bakıyordu.
Yasemin gözüne gelen yaşları tutarak yanına gitti. Adam tam arkasına gelen kızını farkedince ne yapacağını şaşırdı. Ne söyleyeceğini bilemeyince susup onu dinlemeye karar verdi. Kızının sözlerine alışmıştı artık. Ama o kadar haklıydı ki.
-Neden hala buradasın?
-Ali'yi bekliyordum.
-İyi, uyandı. Artık gidebilirsin.
-Yasemin nasıl hissettiğini biliyorum ama..
-Senin benim ne hissettiğim hakkında hiçbir fikrin yok. Hiç olmadı. Şimdi git buradan. Mümkünse hayatımdan. Git.
Yasemin söyleyecekleri bitince aldıklarını bir tepsiye doldurup oradan çıktı. Keder gözyaşları geri gelmişti.
***
-Tayfun abi babam nerede?
-Ablan onu görünce çıldırdı. O da gitti. Ali ne oldu?
-Ben de tam bilmiyorum. Sadece..
O sırada Yasemin içeri girince susmak zorunda kaldılar.
-Evet, bol kalorili yiyecekleriniz geldi. Hemşireyle saklambaç oynadım resmen. Kıymetimi bilin.
Üçü neşeyle onun getirdiklerini yerlerken Tayfun'un telefonu çaldı. Birkaç saniye sonra da Yasemin'in telefonu. Ali kaşlarını çattı.
-Ne oluyoruz ya?
Yasemin ve Tayfun aynı anda önce ekranlarda yazan isimlere sonra da birbirlerine baktılar...
