Kai yine geç saatte eve döndü.Luhan'ın uyumasını beklemişti.Onu son kez uyurken izlemişti.Soğuk ellerini ısıtmış ve üzerini örtmüştü.Onu bırakmak istemiyordu,bu kadar kısa zamanda birine bağlanacağı aklına bile gelmezdi.
*Sadece ona acıdım,o yüzden ona bu kadar çok bağlandım.*
Kai içini rahatlatmaya çalışırken cebinden anahtarı çıkardı ve kapıyı açtı.İçeri girdiğinde tüm ışıklar kapalıydı.
"Kris!"
Kapıyı kapatıp ışıkları açtı.Dağılmış yastıklar ve abur cubur ambalajlarını görünce sinirle soludu Kai.
"KRİS.."daha yüksek sesle bağırdı.Yastıkları kaldırıp koltuğun üzerine koydu ve içi boş paketleri toplayıp çöp kutusuna attı.Garipti.Kris'in evde olduğunu biliyordu,hatta onu bugün hastaneden alacaktı.Merdivenlere doğru ilerledi ve hızlıca çıktı.İlk önce banyoya girdi.Banyoda oturma odası kadar dağınık ve ıslaktı.Kai dişlerini sıktı ve odasına doğru yürüdü.
Kapıyı yavaşça açtığında nefesi kesildi.Kris belindeki ıslak havluyla yatakta uzanıyordu.Kai kapalı gözleri görünce içinde tuttuğu nefesi verdi.Kris her zamanki gibi uykuya dalmıştı.Ama daha sonra yerdeki beyaz tozu ve katlanmış kağıdı görünce duraksadı.Tozun bir parçası Kris'in burnuna ve ağzına bulaşmıştı.Kai hızlıca ona doğru ilerledi ve Kris'i sarsmaya başladı.
"Uyan,Kris uyan."
Dev sarsılıyor ama bir türlü uyanmıyordu.Kai onu sarsarken bir şeyi daha fark etti.Kris'in morarmış dudaklarını.
"Kris!.Kris lütfen uyan.Yalvarırım beni bırakma"
Ağladığının farkına vardığında Kris'in yüzü onun gözyaşlarıyla ıslanmıştı.
"Lütfen!Lütfen!Lütfen..beni bırakma Kris."
Kai elleriyle onun solgun yüzünü kavradı.Daha sonra başını onun göğsüne yasladı ve dakikalarca ağladı.Uyuşturucunun, Kris'in sonunu getireceğini biliyordu.Onu defalarca uyarmıştı ama hiçbirinde Kris onu dinlememişti.
Saniyeler sonra Kris öksürmeye başladı ve Kai hemen üzerinden kalkıp onu doğrulttu.Kris temiz havayı içine çekerken Kai'nin yanağını okşadı.Kai ona dokunan eli itt ve yataktan kalktı.
"ÖLDÜĞÜNÜ SANDIM.BUNU TEKRAR YAPMAYACAĞINA SÖZ VERMİŞTİN.BİR DAHA UYUŞTURUCU KULLANMAYACAKTIN.ÖLÜ GİBİYDİN,BURADA YATARKEN ÖLÜ GİBİYDİN."
Kai patlayacakmış gibi şişen göğsünün üzerine vurdu.
"Artık sana güvenmiyorum Kris.Sana güvenmemem için her şeyi yapıyorsun."
Kris kaşlarını çattı.
"O deliye mi güveniyorsun?.Daha konuşamazken ona mı güveniyorsun?"
Kai gürültüyle yutkundu.
"O-onu...nasıl.."
"Sürekli eve geç geliyorsun Kai.Seni bıraktığımda ,o çocuklaydın.Ona sarılıyordun."
Kris,Luhan'ın onları öpüşürken gördüğü günden bahsediyordu.Abartarak.Kendini haklı çıkarmaya çalışarak.Kai ona sarılmamıştı.Sadece sakinleştirmek için belinden tutmuştu.
"O deli değil."diye mırıldandı Kai.Kris gülümsedi ve kahkaha atmaya başladı.Eliyle karnını tutup gözyaşlarını sildi.
"Ona güveniyorsun.Belki senin altında inleyen ilk kişi olduğu için,ona güveniyorsundur."
Kai sinirle Kris'in üzerine yürüdü.
"Onunla yatmadım ve asla yatmam."
Kris, nefret dolu bakışlarla odadan çıktı.Kai yatağa çöküp eliyle yüzünü kapattı.Sıcak nefesi tekrar yüzüne çarpıyordu.
Gerçekten Luhan'ı istiyor muydu?.Onun adını inlemesi ve onun için boşalmasını istiyor muydu?.Kai ayağa kalktı ve üzerini çıkardı.O giyinirken Kris içeriye girdi ve onu süzdü.Yavaş adımlarla Kai'ye yaklaşıp arkasından sarıldı.Kai kalbinin hızlıca atmasını sağlayan kokuyu içine çekti.
"Üzgünüm bebeğim."Kris onun boynuna minik öpücükler bıraktı.Kai ona döndü ve büyük bedene sarıldı.
"Artık seni boşlamayacağım.Cezam bitti,bir daha oraya gitmeyeceğim."Kris memnun olduğunu belirten bir ses çıkardı.
"Birlikte yemek yapalım mı?"Kris göz kırparak sordu.Kai gülümsedi ve geri çekildi.
"Aç değilim sadece uyumak istiyorum."Kris başını salladı.
"Peki,dışarı çıkıyorum ve mutfağı yakmaktan ikimizi de kurtarıyorum"Kai sırıttı ve Kris onun burnunun ucunu öptü.Kris çıkmadan önce açık olan ışığı kapattı.Kai yatağa girip yorganı başına kadar çekti.Uyumak istiyordu,uyuyup Luhan'la olan anılarını taze tutmak istiyordu.
Kris arabasını yine o evin önünde durdurdu.Gecenin karanlığıyla görünmez olan çimenlere basıp merdivenleri çıktı.Zile bastı ve kapı saniyeler sonra açıldı.Karşısındaki uzun beden ona gülümserken Kris içeriye girdi.
"Nereye gittin?.Seni merak ettim."Kris gülümsedi ve zayıf boyunu öpmeye başladı.
"Birkaç işim vardı,üzgünüm geç kaldım."Dudaklar birleştiğinde Kris onu belinden sarıp kendisine bastırdı
''Söyle bana."
"Seni istiyorum."
"Bu yeterli değil Kris."
"Adımı haykırmanı istiyorum Tao."
Luhan,Kai'nin gittiğinden habersizdi.Kyungsoo ona hiçbir şey söylememişti.Sabah erkenden kalkıp Kai'nin ona aldığı kıyafetleri giydi ve yemekhaneye gitti.Daha sonra rehabilitasyon için düzenlenen toplantıya katıldı.Toplantı,bir psikoloğun onlardan dertlerini,sevinçlerini ya da isteklerini duyup not almasıyla bitiyordu.Luhan bu zaman kadar ilk kez anlatmak istemişti.Herkes ona bakarken ağzını açtı ve konuşmaya çalıştı.Denemek istedi,ilk kez birine mutlu olduğunu anlatmak istedi.Kai'yi anlatmak istedi.Ağzını açtığında dışarı çıkan sadece boğazından gelen hırıltıydı.Konuşamamıştı.Diğer hastalar dağıldığında Luhan hala sandalyesinde oturuyordu.Neden konuşamıyordu?.Bu onun suçu muydu yoksa buna zorlanmış mıydı?.Kai'den ona konuşmayı öğretmesini isteyecekti.Dışarı çıkıp onun gelmesini bekledi.Saatlerce o bankta oturdu.Üşüse bile kalkmadı.Onu görmek istiyordu,onun yanında olmasını istiyordu.Ve o gün Kai gelmedi.Tam iki hafta geçmişti.Luhan her gün erkenden kalkıp o kıyafetleri giyiyor ve dışarıya çıkıp Kai'yi bekliyordu.Artık bekleme yerini yüzüne bırakmıştı.Kai'nin gelmeyeceğini anlamıştı.Yanlış bir şey yaptığını düşündü.Belki de onu sözünü dinlemeliydi.Evet,o Kai'nin sözlerini dinleseydi Kai gitmezdi.Yerinden kalktı ve odasına doğru yürüdü,şimdi her adımda kalbi daha çok acıyordu.Neden onu bırakmıştı?.Onu sevmediği için mi?.Daha fazla katlanamadığı için mi?.Luhan odasına girdiğinde tekrar o tanıdık sesleri duymaya başladı.Başını sağa sola çevirdi ve avuç içiyle başına vurdu.Sesler yok olması gerekirken daha da çoğalmıştı.Luhan yatağına yattı ve yüzünü yastığa bastırdı.Bacaklarını karnına çekip gözlerini sıkıca kapattı.Bağırmak istiyordu,birinin beynini açıp o sesleri çıkarmasını istiyordu.Ama bu imkansızdı.Tıpkı Kai'nin geri dönmesi gibi.
"Ne düşünüyorsun?"Suho kitapları raflara dizen-daha doğrusu saatlerce elinde tutan-Kai'ye seslendi.
"Hiç.Hiçbir şey ."
*Yalnızca onu düşünüyorum.*
"Eğer okul çıkışına kadar bunları bitiremezsen tiyatro odasını temizlemek zorunda kalacaksın,biliyorsun değil mi?"
Kai,sınavda kopya çekerken yakalanmıştı.Öğretmen ona bu şekilde küçük bir ceza vermişti,Kai bunu yerine o hastanede olmayı tercih ederdi.
"Sence de Baekhyun ve Chanyeol'un arasında bir şey var mı?.Sürekli birlikteler ve bir şeyler saklıyorlar."
Kai omuzlarını dikleştirdi.Şuan düşüneceği en son şey yavru köpeğin devle olan ilişkisiydi.Elinde tuttuğu kitabı rafa koyduğunda telefonu çalmaya başladı.Ekrandaki tanımadığı numaraya bakarken Suho homurdanmaya başlamıştı.
"Kai.."
"Baykuş Hyung.bende ne zaman beni özleyeceğini merak ediyordum."Kai sırıtarak sordu.Gelen yanıt o kadar da eğlenceli değildi.
''Kai hemen buraya gelmelisin,Luhan sinir krizi geçiriyor."