Kai,Kyungsoo'nun getirdiği havlulardan biriyle Luhan'ı sardı.Islak saçları eliyle karıştırıp kendi havlusuna sarındı.Luhan'ı tekrar kollarının arasına aldı ve hızlı adımlarla odasına götürdü.Bu kez Luhan üşüdüğü için titriyordu.
"Jongin.."
Luhan uzun olana iyice sokulduktan sonra boynuna fısıldadı.Kai gözlerini kapattı ve sıcak nefesi tekrar hissetmeyi istedi.
"Jongin.."Luhan bir kez daha seslendiğinde Kai gözlerini yavaşça açtı."Bana...sarıl."
Kai onu üzerine çekip iki elini de ince bele sardı.Luhan bir eliyle onun saçlarını okşarken diğer elide Kai'nin güçlü göğsünün üzerindeydi.Luhan yüzünü onun boynuna saklayıp homurdandı.Kai kıkırdadı ve Luhan'ı yukarı çekmeye çalıştı.
"Acıyor Luhan,ısırma." Luhan onu dişlemeyi bırakıp başını geriye çekti.
"Luhan...gitmek i-istiyor."
"Nereye?"
Luhan biraz duraksadı.Sanki doğru kelimeyi arıyordu.Burnunu Kai'nin çenesine sürtüp gülümsedi.
"Ev-evimize."
"Kyungsoo Hyung bir kez daha kaçtığımızı öğrenirse beni öldürür.Ölmemi ister misin?"
Luhan'ın gözleri 'ölüm' kelimesini duyduktan sonra genişlemişti.Hayır Kai ölemezdi,Luhan bunun olmasına asla izin vermezdi.
Tekrar Kai'ye sarıldı ve ağlamaklı bir sesle konuştu. "Jongin..ölme.''
Kai onu daha sıkı sarıp sarı saçlarının arasına tatlı bir öpücük bıraktı. "Ölmeyeceğim Luhan,seninle birlikteyken ölmeyeceğim."
Luhan üzerindeki çocuğun altından kurtulmayı başarıp sessizce yataktan kalktı.Kai'nin üzerini örtüp onu izlemeye başladı.Gerçekten onun gibi bir mükemmelliği bulduğu için şanslıydı.Ağzındaki kuruluğu gidermek için komidine uzandığında sürahinin yanında duran Kai'nin telefonu çalmaya başladı.
Kai çalmaya devam eden zil sesiyle kıpırdandı ve Luhan telefonu alıp pencerenin yanına gitti.Açıp kulağına dayadığında karşı hattakinin konuşmasını bekledi.
"Kai,sana sormam gereken bir şey var.Dün gece ıslak rüya gördüm.Kyungsoo ile ilgili.Biliyorsun ,onunla öpüşmekten ve birbirimizin ağzına boşalmaktan ileri gidemedik.Rüyamda onu beceriyordum.Ahh,sıkı deliğini hala hissedebiliyorum.Sorun şu ki;sabah kalktığımda iç çamaşırım menimle kaplıydı ve penisin morarmıştı."
Luhan ,Sehun'un dediklerine anlam vermeye çalışırken kaşlarını çattı.Morarmış bir penis,ıslak rüya,Kyungsoo'nun deliği...Bunlar ne anlama geliyordu.O sadece Kai'nin penisini görmüş ve içinde hissetmişti.
"Kai,bir şeyler söyle.Şu an hiç iç açıcı durumda değilim."
Luhan ağzını açtığında çıkan sadece kısa bir homurtuydu.
"Immmhhh..."
Luhan,Sehun'un küfür ettiğini duydu.Bunca şeyi masum bir çocuğa mı anlatmıştı?.
"Luhan sen misin?" Luhan sanki o görebiliyormuş gibi başını salladı.Yataktaki Kai'ye bakıp kıkırdadı.Çünkü şu an Luhan yerine bir yastığa sarılmış uyumaya devam ediyordu.
"Duyduklarını unut tamam mı?.Tanrım,neden bu kadar aptalım?"
Sehun telefonu kapattıktan sonra Luhan uzun bir süre daha telefonu elinde tutmuştu.Sonra ekrana dokundu ve ekranda kendi resmi ortaya çıktı.Kaşlarını kaldırıp kendisine bakarken bir şeyi fark etti.Bu resim Kai'nin evinde kaldığı gecedendi.Yüzünün ısındığını hissedince telefonu hemen aldığı yere bıraktı.Ellerini sıcak yanaklarına bastırıp kendi yerine uzandı ve Kai'yi izlemeye devam etti.
Bir süre sonra Kai yavaşça gözlerini araladı.Görebileceği en güzel gözler onu izliyordu.Kai gözlerini tamamen açtığında Luhan uzanıp onun burnunun ucunu öptü.Kai kıkırdak ve onu kendisine çekti.
"Ne zaman uyandın?" Kai'nin uykulu sesi Luhan'ı sersemletmişti.Neden kendi sesi bu kadar...etkileyici ve erkeksi değildi.
"Sehun.."Luhan uzanıp telefonu aldı ve Kai'ye verdi.
"Sehun mu aradı?" Luhan başını evet anlamında salladığında Kai meraklı gözlerle ona bakmaya devam etti.Luhan anladığı kadarını Kai'ye söylemek zorunda kaldı.
"K-Kyungsoo'nun de-deliği..ıhmmm...rüya,ıslak rüya..."Elini Kai'nin göğsünden aşağı indirip üyesini okşadı."Acıyor..."
Kai,son aramalara baktığında Sehun'un ismini gördü.Ona nasıl her şeyi anlatmıştı?.Luhan elini üyenin üzerinden çekip parmaklarına baktı.Neden Kai'nin parmakları gibi daha kalın değildi?.
Kai,Sehun'u bir daha böyle yapmaması için defalarca uyarmıştı.Telefonu kapattığında Luhan yataktan kalktı ve Kai'yi çekiştirdi.
"Banyooo~"
Kai,onu çekiştiren çocuğa karşı koyamamış ve odadan çıkmadan önce havluları almayı başarabilmişti.
"Cuma günü?"
"Cuma günü toplantım var Sehun."
"Peki ya Cumartesi?"
"Evimdeki bazı eşyaların bakımını yapacağım."
"Pazar?"dedi Sehun sinirlendiğini belli etmemeye çalışarak.
"Pazar günü,ailemi görmeye gideceğim."
Kyungsoo sandalyesine gömülüp alnını ovdu.Gerçekten çok fazla çalışıyor ve yoruluyordu.
"Korkuyor musun Kyungie?"
"Ha-hayır.Sadece...bu senin için ilk olacak ve ben, senin için endişeleniyorum."
"Üstte olacağını sana kim söyledi?.Ben seni becereceğim."
Kyungsoo kıkırdadı ama sesini ciddi tutmaya çalıştı."Ben senden daha çok deneyimliyim.Üstte ben olmalıyım."
"Benim penisim seninkinden kalın."
"Ben senden sonra boşalıyorum,bu yüzden ben seni becereceğim."
"Kesinlikle olmaz,Kyungie."Sehun derin bir nefes aldı."Şu an beni rahatlatman gerek,pantolonumun içindeki uslu durmuyor."
"Neredesin?.Ortalıkta öyle görü-"
"Evdeyim.Bugün okula gitmedim,sanırım hastayım."
Kyungsoo onun hasta olduğunu duyduğunda kalbi tekledi.Sehun'un sesinin uykulu olduğu için böyle çıktığını düşünmüştü.Hasta olabileceği aklına bile gelmemişti.Sehun'un öksürüklerini duyduğunda sandalyesinden kalktı.
"Seni almaya geliyorum,hemen giyin."
"Ben iyiyim Kyungie,sadece..."Sehun daha çok öksürmeye başladığında Kyungsoo telefonunu kapattı.Ceketini üzerine geçirip odasından çıktı.Şu an hiç kimse umrunda değildi.Sehun hastaydı ve onun yanında olmalıydı.
Kris ,Tao'nun eve gelmesini beklemekten sıkılıp dışarı çıkmıştı.Gecenin karanlığına uyan gözleri aç bir kurt gibi etrafı gözlüyordu.Tao'ya dokunmayalı günler olmuştu ve o altında inleyecek birini arıyordu.
Barın kapısında içeri süzüldüğünde herkes ona dönmüştü.Onu çıplakmış gibi gören gözleri umursamadan barmene yaklaştı.
"Buzlu viski." Taburelerden birine oturup etrafa bakındı.Gözleri tanıdık bir yüzü gördüğünde barmen yarısı içki dolu bardağı onun önüne koymuştu. Kris gülümseyip bardağı aldı,boğazından aşağı yuvarlanıp ciğerlerini yakan içki onu rahatlatmıştı.
Bir saat sonra tanıdığı yüzün sahibinin kendisine yaklaştığını fark etti.
"Tek başınasın.Bu çok garip."
"Sana da merhaba."Kris oturması için yanındaki tabureyi ona doğru itti.Ayaktaki çocuk uzun ahşap tabureye oturduğunda kıkırdadı.
"Senden kaçtılar değil mi?"Kris soluna döndüğünde çocuğun gülümsediğinde ortaya çıkan gamzesine takılmıştı.Bu yüzde favori yeri burasıydı.
"Sende kaçmadın mı Yixing?"
"Bana öyle seslenme."Kris bardağındaki içkiyi bitirip yenisini istedi."Sen sahip olduğum en güzel kişiydin Xing.Herkesten daha güzelsin."
Kris bardağı diktiğinde Yixing gülümsedi.Tek gecelik bir ilişki Yixing'in kendisinden nefret etmesine neden olmuştu.Hayatını Kris'e bağlamasına ve ona ne kadar kötü davranırsa davransın ona daha fazla aşık olmasına neden olmuştu.
"Bir daha senin altına yatmayacağım Kris.İlk ve sondu."
Peki ya Kris?.O, tek gecelik ilişkinin sonunda ne mi yapmıştı?.Her zamanki gibi kaçmıştı.Yixing'i acılar içinde bırakıp kaçmıştı.
"Seni istiyorum Xing."Kris nefesini onun boynuna üflerken Yixing tepki vermemek için çabalamıştı.Ona hala aşıktı ama nefreti daha önce geliyordu.
"Telefonunu ver."Yixing elini ona uzattığında Kris ceketinin cebindeki telefonunu çıkardı.Yixing numarasını kaydedip telefonu Kris'e geri uzattı."Beni daha çok özlediğinde aramam yeterli.Şimdi gitmem gerek."
Tabureden inip barın girişine doğru yürüdü.Kris'in kalçalarını izlediğine adı gibi emindi.Dışarı çıktığında telefonu çalmaya başladı.
Ekrandaki numaraya bakıp sırıttı,ona bu kadar ihtiyacı olduğuna inanmamıştı.Ama şimdi inanıyordu,Kris'in ona ihtiyacı vardı. Telefonu açtığında kalbini eriten ses kulaklarına dolmuştu.
"Seni özledim Xing.Seni tahmin edemeyeceğin kadar çok özledim."