"Koşma Luhan,düşeceksin."
Luhan duraksadı ve geriye döndü.Kai ceketini giyerken ona yaklaştı ve kolunu sarışının omzuna attı.
"Vay canına!.Ne kadar çok yıldız var böyle?."
Luhan gülümseyip siyah geceyi aydınlatan yıldızları izledi.Güzellerdi ama Kai kadar göz alıcı değillerdi.
Kai bereyi onun sarı saçlarına geçirdikten sonra ellerini ince belden başlayıp karnına kadar dolaştırdı.
"Ahh~..Jongin."Luhan yerinde zıplarken omzunu Kai'nin çenesine çarptı ve üzgün gözlerle ona baktı.
"Sanırım çenemi hissetmiyorum."Kai çenesi sağa sola oynattı.Luhan tatlı bir öpücüğü onun çenesine kondurdu.
"Jongin..İyi."Gözlerini kocaman açtığında elleri Kai'nin yanaklarını kavramıştı.
"İyiyim.."Kai onu çevirdi ve tekrar sarıldı.Acıyan çenesini sıska omuzlara koyup rahat bir nefes aldı."O gün gerçekten buradan atlayacak mıydın?" Luhan gözlerini diğer köşeye dikti.Evet,o gün kendini ölümün sıcak kollarına bırakmıştı.Kai onu tekrar yaşama döndürmüştü.
"Ihmm.."Luhan başını salladığında göğsünün altındaki kollar gevşedi.
"Öldüğünde...her şey normale dönmeyecek Luhan."
Luhan başını çevirdiğinde onun dolgun dudaklarını gördü.Gülümsedi ve tekrar önüne döndü.
"Luhan..m-mutlu..ıhmm."Elini Kai'nin ellerinin üzerine koydu."Jongin..burada."
Kai onun boynuna sulu bir öpücük bıraktı.Luhan kıkırdadı ve tekrar yıldızlara bakmaya başladı.
"JONGİN...BAK..BAK."
Elleri Kai'nin siyah saçlarını çekiştiriyordu.Kai acı içinde öne eğildi ve onun sakinleşmesini bekledi.
"Tamam Luhan gördüm.Hadi dilek tut." Luhan kıpırdamayı kesip Kai'ye döndü.Ve kendi dudaklarını onun yumuşak dudaklarıyla birleştirdi.Masum bir öpücük Kai'nin sersemlemesine neden olmuştu.
"Jongin..beni..öpmesini Ihmm.. diledim."Kai gülümsedi ve sağ eliyle onun kızarmış yanağını okşadı.Dudaklarını sarı saçların arasına bastırdı ve Luhan'ın kulağına fısıldadı.
"Benin dileğim..her zaman yanımda kalman."
Luhan burnunu onu boynuna sürttü ve yavru kedi gibi ona sokuldu."Luhan..Jongin'le kalacak."
Kai onun tatlı bir horultuyla uyuduğunu fark ettiğinde yüzünü onun saçlarından kaldırdı.Luhan yarı açık gözlerle ona bakıyordu.
"Odana gitmek ister misin?" Luhan sadece başını salladı.Kai onu kucağına alıp çatı katından ayrıldı.Merdivenlerden inerken Luhan uyuklamaya devam ediyordu.Kai ona baktığında belki milyonuncu kez aşık olduğunu hissetti.
O savunmasızdı.
Kris,onu köle gibi kullanıyordu.
Luhan,onun sarılmasıyla bile mutlu oluyordu.
Kris onun içindeyken mutlu oluyordu.
Luhan onu tüm kalbine sığamayacak kadar büyük bir aşkla seviyordu.
Kris sadece onu seviyormuş gibi davranıyordu.
Kai onu yatağına yatırıp ceketini çıkardı ve yanına yattı.Luhan kapalı gözlerle yatağın içinde onu aradı.
"Bensiz uyuyamaz mısın?"Kai fısıldayıp yatağa oturdu.Sırtını Luhan'a döndüğünde sırtında bir darbe hissetti.Başını yavaşça geriye çevirdiğinde elindeki yastığı sıkıca tutan Luhan'ı gördü.Korkutucu olmaya çalışmıştı ama daha çok palyaçoya benziyordu.
"Bana vurdun mu?"Kai eliyle saçına dokundu.Cevap olarak Luhan tekrar yastıkla ona vurmuştu.
"Bu ne demek biliyor musun?"Kai sinsice yataktan kalktı ve diğer yastığı aldı."Yastık savaşı!"
İkiside havada uçuşan yastıklardan birbirini göremiyordu.Luhan yatağın üzerine çıkıp Kai'nin başına vurmaya devam etti.Ta ki Kai bir tüy tanesi gibi yere süzülene kadar.
Luhan havadaki yastığı indirdi ve kıpırdamadan yerdeki çocuğa baktı.O kadar hızlı vurmamıştı değil mi?.
"J-Jongin.."
Kısık sesle mırıldandı.
Ama Jongin'i hareket etmiyordu.
"Jongin.."Luhan yavaşça yataktan indi.Yastığı hala kollarının arasında tutuyordu.Kai'nin bacaklarının yanına çöktü.
Parmağıyla onun kolunu dürttü.Dolu gözlerini kırpıştırdı ve tekrardan dürttü.Neden uyanmıyordu?.
Bu sahne ona çok tanıdık geldi.En son annesi bu şekilde yerde yatıyordu.Luhan'ın tüm bağırışlarına rağmen uyanmamıştı.
"Uyan..Jongin..."
Luhan yastığı odanın içine fırlatıp Kai'yi sarsmaya başladı.Şimdi gözyaşları hızla akıyordu.Ellerini Kai'nin yüzünde gezdirdi.
Şimdi neden ona gülümsemiyor ve sıkıca sarılmıyordu?.
"Ö-özür dilerim..Jongin."
Luhan hıçkırıklarını içinde tutmaya çalıştı.Kalbi acıyordu.Onu kaybedemezdi,o hep Luhan'ın yanında olmalıydı.
"Bırakma..beni.."
Luhan başını onun göğsüne yasladığında bir şeyi fark etti.
Kai'nin kalbi atıyordu.
Başını kaldırdığında dolu gözlerle ona bakan Kai'yi gördü.Hepsi bir oyun muydu?.Eğer öyleyse Luhan bu oyunu hiç sevmemişti,hatta nefret etmişti.
Luhan elini kaldırıp onun göğsüne vurdu.Vuruşu ne kadar yavaş olursa olsun Kai'nin canını fazlasıyla yakmıştı.
"Üzgünüm Luhan,sadece şaka yapmak istemiştim."
"Çirkin...kötü..iste-istemiyorum." Luhan ayağa kalkıp yatağa tırmandı ve kendi tarafına yattı.Kai yerden kalktığında ona sırtını dönmüş benim pozisyonunda yatan çocuğu gördü.Hıçkırıklara ağlayan çocuğu.Onu kaybetmekten ölesiye korkan çocuğu.
Kai yavaşça ona yaklaştı ve saçlarını okşadı.Luhan aniden ona dönüp sarıldı.Gözyaşları Kai'nin boynunu ıslatsa bile çekilmedi.Bu saniyelik korku her şeyden daha kötüydü.
Kai onun sırtını okşarken Luhan'ın ağlaması durmuştu.
"Bir daha yapmayacağım Luhan, özür dilerim ."Kai onun sarı saçları arasına küçük bir öpücük bıraktı.
O gece Luhan Kai'yi gerçekten kaybetmenin korkusuyla uyuyamamıştı.Şafak sökene kadar onu izlemişti.Sanki yüzünü zihnine kazımak istermiş gibi.
Tao,patlamış mısırla dolu kaseyle mutfaktan çıktı.Suho mısırları gördüğünde küçük bir çocukmuş gibi yerinde zıpladı.
"Çok olanı benimm~"
Büyük kaseyi alıp koltuğa gömüldü.Tao kıkırdadı ve yavaşça onun yanına yerleşti.
Başta her şey güzeldi.Filmdeki başrol olan erkek soyunmaya başlayana kadar. Suho kızarmış yanaklarıyla birlikte gözlerini kaçırdı.Gözleri mısırları izlerken Tao büyük bir zevkle televizyonu izliyordu.
"Kapat şunu."
"Bence bakmalısın.Neden utanıyorsun ki?"
Suho başını yukarı kaldırıp ona baktı.Bakışları ne kadar masum olduğunun kanıtıydı.
"Utanmıyorum,sadece o adam...çok çekici."
"ÇEKİCİ Mİ?"Tao tek kaşını kaldırarak sordu.Eğer çekici biri varsa o da kendisiydi.Televizyondaki kas yığını değildi. Suho başını yavaşça salladı.
"Seni öptüğümde nerdeyse bayılıyordun."Tao parmağıyla onu işaret etti."Ve bir daha öpmem için deliriyordun."
Suho elindeki kaseyi masanın üzerine bıraktı."Hiçte bile senin öpücüklerine ihtiyacım yok."
"Öyle mi?".Tao ayağa kalktı."Seninle oyun oynayalım.Kim daha önce dokunmak isterse 1 hafta boyunca köle olur."
Suho biraz düşündü.Ona dokunmadan durabilirdi."Tamam,kabul."
Tao üzerindeki hırkasını çıkardığında Suho kıkırdadı.
"Kölem olacaksın Tao."Suho gömleğinin düğmelerini yavaşça çözerken Tao keskin gözleriyle onu izliyordu."Sıra sende."
Tao siyah T-shirtünü sırtından çekip çıkardı.Kusursuz vücudu Suho'nun karşısındaydı.
Suho nefesinin kesildiğini hissetti.O adama çekici demişti öyle değil mi?.O zaman Tao 'Seks Tanrısı'ydı.İstediği tek şey onun vücuduna dokunmaktı.Onu hissetmek ve...
"Ne o,bana dokunmak mı istiyorsun?"
Suho gözlerini kırpıştırdı."Ha-Hayır."Aceleyle çoraplarını çıkarıp yere attı.
Tao kıkırdadı ve pantolonunun kemerini açtı.Aşağı inen fermuar Suho'nun gürültüyle yutkunmasına neden olmuştu.İnce bacaklardan inen pantolonla Suho bedenini kasıp kavuran sıcaklığı hissetti.Nefes alış verişi hızlanmıştı.Ve hormonları yavaştan kontrolünü kaybetmeye başlamıştı.
"Bana dokunabilirsin Suho."Tao kollarını iki yana açtı."Parmaklarını vücudumda hissetmek istiyorum."
Suho titrek bir nefes verip Tao'ya yaklaştı.
"S-sana dokunmamı istiyor musun?."
Tao başını sallarken alt dudağını ısırdı.Suho o alt dudağı dişlerinin arasında olduğunu düşündü.Onun zevk suyuyla kaplı üyesini çekerken Tao'nun inlediği gözlerinin önüne gelince duraksadı.Hemen ardından düşlediği şey oluyordu çünkü.Tao onun içine giriyordu.
"BENİ KANDIRIYORSUN!"Suho geriye çekildi ve yüzünü astı.
Tao elleriyle dağınık saçlarını karıştırdı.Tamda istediğinde kavuşmak üzereydi.
Suho pantolonunu çıkardığında Tao ona bakarak kahkaha attı.
"Bacakların çok kısa."
"Hiçte bile seninkiler çok uzun."
Tao bacaklarına baktı ve kıkırdadı."Çok beyazsın.Vücudunda izler bırakmak istiyorum.Her gördüğünde beni hatırlayacağın kırmızı izler."
Ve Suho için oyun burada bitmişti.
Kalçalarındaki elleri hissettiğinde gözlerini açtı Suho.Tao onun dudaklarını araladı ve diliyle onun dilini taciz etmeye başladı. Suho bir anda kendini koltukta buldu.Tao onun üzerine çıkarken Suho iyice koltuğa yayıldı.
Tao onun üzerine çıkıp arzuladığı dudaklarla tekrar buluştu.Suho ellerini onun sırtında ve kollarında gezdirdi.Parmak uçlarından yayılan alev tüm vücuduna yayılıyordu.Tao onun iki göğsünün arasından başlayan öpücüklerini Suho'nun kasıklarına gelince dil darbeleriyle fazlalaştırdı.Suho inlememek için kendini sıkıyordu.Tao onun iç çamaşırını indirdiğinde sırıttı.
"Kız olmadığına emin misin?.Bu çok küçük."
Suho sıkıca kapattığı gözleri açıp ona baktı.Onun siyah saçlarını kavradı ve çekti.
"Bırak..şaka yapmıştım.O çok büyük.Benimkinden bile büyük."
Suho ikna olunca onu bıraktı ve Tao yarım kalan işine devam etti.İkiside bu gecenin uzun olacağından emindi.
"Kyungie~" Kyungsoo yanağında hissettiği ıslaklıkla gözlerini açtı.
"Yanağımı mı yaladın sen?"Gözlerini kırparak açmayı denedi.Sehun kaşlarını çattı ve onun kolunu ısırdı.
"Başka bir şeyini mi yalamamı istiyorsun?" Kyungsoo bu soruyla gülümsedi.Sırtüstü dönüp ellerini başının altına koydu.
"Doyumsuzsun Sehun.Ama...karanlıkta beni boşaltmanı istiyorum.Yap şunu."
Sehun gece lambasını söndürüp Kyungsoo'nun bacak arasına girdi.
"Acıktım Kyungsoo.Çabuk boşalsan iyi edersin."
"Dişlerini hissetmek istiyorum Sehun."Kyungsoo onun saçlarıyla oynarken mırıldandı.
Sehun onun üyesinin başına sesli bir öpücük kondurdu.Diliyle etrafında dolaşıp yarsına kadar ağzına aldı. Yavaş başlayan gel-gitler Kyungsoo'nun inlemesini duyduktan sonra hızlanmıştı.Sehun onun penisinin köküne baskı yapıp üyeyi ağzından çıkardı.
"Bir daha al Sehunnie..Daha hızlı..Ahh~"
Sehun onun toplarını ağzına aldığında Kyungsoo başını geriye atıp inledi.Bu tüm acısını almayı başarmıştı. Sehun ıslak üyeyi tekrar ağzına aldı ve sertçe emmeye başladı.Kökünden başlayan dudaklar başına gelince Kyungsoo kalçasını havaya kaldırıyor Sehun'un ağzına tekrar giriyordu.Sehun yukarı çıkarken hafifçe dişlerini bastırdı.Saçındaki eller onu kendine bastırırken Kyungsoo inledi.Tekrar yaptığında Kyungsoo acıyla bağırmıştı çünkü bu kez Sehun dişlerini daha çok batırmıştı.
"Se-Ahh..Geliyor-um."
Sehun yanakları çökene kadar emmeye devam etti.Kyungsoo'nun kasılan bedeninden çıkan sıcaklığı zevkle yutmuştu.
"Artık bana yemek hazırlayacaksın değil mi?"
Kyungsoo nefesini düzene sokmaya çalışırken kıkırdadı.Onu ensesinden tutup kendisine çekti ve öptü.Kendi tadını hissettiğinde elleri Sehun'un yumuşak kalçalarını bulmuştu.
"Sertleşmeye başlıyorum Kyungie."
"Seni içimde istiyorum."
Sehun geri çekilip gülümsedi."Deliğin hala mor bebeğim.Yarın yürüyemeyeceksin."
Kyungsoo suratını asıp doğruldu."Pekala,ne yemek istersin?"
Sehun genişçe gülümsedi."Bana en sevdiğin yemeği yap Kyungie."
"Ve sen gittikten sonra kendimi hiçmişim gibi hissettim.Her gece buraya gelip son kuruşuma kadar içiyordum."
Kris içkisinden bir yudum daha aldıktan sonra konuştu.Karşısındaki çocuk ne zaman iki tane olmuştu?.
"Kris sarhoşsun.Hadi,seni evine bırakayım."
Kris kıkırdarken ellerini havada salladı.
"Bana benimle olacağını söyle,o zaman seninle gelirim."
İşaret parmağını karşıya dikti.Ama hangisi Yixing'ti bir türlü karar veremiyordu.Parmağını ilk önce sağa sonra sola oynattı.
"Tch..ikizin mi var?."
Yixing bu sözle taburesinden inip devi çekiştirmeye başladı."Sana daha fazla içmemeni söylemiştim Kris."
Yixing onu sürükleyerek bardan çıkardı ve ara sokaktaki arabasına doğru yürüdü.
"Gir bakalım.Sakın kusayım deme."
Kris başıyla onayladı ve eliyle ağzını kapattı.
"Ne yapıyorsun?"Yixing arabayı çalıştırırken Kris'in ağzındaki elini çekti.
"Eğer ağzımı kapatmazsan seni...öpebilirim."
Yixing duraksadı.Kris'in dudaklarını özlemiş miydi?.Elbette özlemişti.Ona bakıp sırıttı.
"Komik olma.Beni öpmek istemiyorsun."
Kris başını iki yana sallayıp elleriyle bacaklarına vurdu.
"Seni öpmek istiyorum dedim.İs-ti-yor-um."
Yixing en yakındaki otele doğru sürdü arabasını.Sayıklayan ve gittikçe ağırlaşan Kris'i arkasında sürükleyerek lobiye yaklaştı.
"Merhaba.İki kişilik odanız var mı?"
Karşısındaki kadına karşı nazik görünmeye çalıştı.Gamzesi bunun için yeterliydi bile.
"Evet iki kişilik odamız var.Sadece bu gece mi kalacaksınız?"
Yixing başını evet anlamında salladı.Ücreti ödeyip anahtarı aldı ve Kris'i sürükleyerek asansöre soktu.
"Beni gerçekten özledin mi Kris?."
Asansörün kapıları iki yana açıldığında Kris kıkırdadı."Ihmm..."Kısa bir süre gamzeli çocuğa baktı.
"Seni özledim Xing.Benim olmanı özledim."