Bir Boncuk Hikayesi - 7. Bölüm

14.5K 1K 63
                                    

Nasıl anlatsam bilmiyorum ama insan hissediyor işte, babası yanında olmasa bile gölgesi yetiyor, çünkü bi bok olsa çıkıp bi yerden gelecek, biliyor insan. O duygu insana öyle bi güven veriyor ki... Anlatamam.

Babamın Almanya'ya gideceğini öğrendiğimde tahmin edemeyeceğim kadar tuhaf olmuştum. Meğer içten içe hep beklemişim be onu. Dönecek bir gün demişim. Duş almaya bile olsa gelecek demişim. Sonra belki yine gidecek ama sonra belki tekrar demişim. İnandırmışım kendimi lan. Ama yapacak bir şey yoktu. İlk gidişinden daha çok koymuştu bu seferki.

- Yolun açık olsun. dedim.

- Sağol. diyebildi sadece.

Kısa süren bi sessizliğin heman ardından ekledi,
- Sana bi şey sorabilir miyim? dedim.

- Evet. dedim.

- Kardeşin, Selim, nasıl aranız onla? diye sordu.

"Ben gittikten sonra hepiniz dağılmışsınız, bi boku becerememişsiniz amk" diye düşünmesin diye hiç düşünmeden yalan söyledim.
- İşlerden dolayı çok görüşemiyoruz ama iyi aramız tabi ki de. dedim.

- Nerde çalışıyor şu an? diye sordu.

- Kafede. dedim.

- Adı ne bu kafenin? diye sordu.

- Şeyyy, neydi ya. diye kendi çapımda küçük zamanlar kazanmaya çalışıyordum.

Beni daha fazla uğraştırmadı ve,
- Dur yorulma ben söyliyim, "çamlıca". dedi.

Rüstem Abi nasıl bi ispikçi çıktıysa artık, duyduğu her şeyi babama yetiştirmişti amk.
Babam Selim hakkında benden daha çok şey biliyordu.

- Hah evet, aynen. dedim yalanımı devam ettirmeye çalışarak.

- Okulu bırakmasına neden izin verdiniz? diye sordu.

- Bize soran olmadı ki, selim işte, bilmiyor musun? dedim.

-biliyorum, işte o yüzden senin de müsaden olursa onu Almanya'ya götürmek istiyorum. dedi.
Babamdan yeni duyduğum bir şeye ilk defa şaşırmamış sevinmiştim.
Burada Selim'in arkadaş çevresi çok bozuktu. Oraya gidince, gurbet elde sıkıya girince belki adam olurdu. Hem o benim kadar kızgın da değildi babama. Yadırgamazdı, hatta belki mutlu bile olurdu.

- İyi düşünmüşsün, burada dikiş tutturamamıştı zaten, bi de şansını orda denesin. dedim

- Konuşucam bakalım. dedi

Bunca anlattıklarından sonra ilk defa bir şeyin önce bana sorularak yapılacak olması garibime gitmişti.

- Kalkalım mı? dedim.

- Olur. dedi ve ablamın odasına doğru yürümeye başladık.

Bu sefer asansörü boş bulup sonunda binebilmiştik. Hastane zaten hastane kokuyordu ama asansör kapalı ve havasız olduğundan daha da çok kokuyordu. Keşke binmeseydik desem de Allahtan çabuk gelmiştik 2. kata.

Kapıyı çalarak girdik içeri. Bu sefer babam da girmişti peşimden. Ablam henüz babamı görmeden hızlı bir kaş göz hareketiyle "ne yaptınız?" der gibi yaptı. Hafifçe "her şey yolunda" der gibi göz kırptım. Tebessüm etti.

Yatağın yanında tek bir koltuk vardı. Ona da enişte ablamın yatağının kenarında oturduğu için Emrah oturuyordu. Direk ayağa kalktı.

- Siz böyle buyrun. dedi babama.

- Yok, çok fazla durmıcaz zaten. dedi bana bakarak.

Ben önce anlamasam da sonra plaka mevzu geldi aklıma ve,
- Haa, evet evet işimiz var. diyerek onayladım geç de olsa.

Bir Boncuk HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin