Bir Boncuk Hikayesi - 33. Bölüm

5.8K 867 212
                                    

Aklım gitmişti. Kitlenmek üzereydim yine ama Allahtan bu sefer seri davranmıştım. Koşar adımlarla bahçe kapısına doğru yanaştım. Eleman kapıdan çıkarak diğer tarafa döndü ve az ilerde bekleyen beyaz Golf'e bindi ve gitti. Yetişememiştim amk. Öfke, üzüntü, merak ne kadar sikik duygu varsa hepsini aynı anda yaşıyordum o an. Kötü durumdaydım lan. Çok kötü hem de.

Bahçe kapısının önünde öylece bekliyordum. Bu saatte Eylül'ün evinde Ali olmadığına emin olduğum birinin ne işi vardı amk. Üstelik ne olursa olsun orası hala benim evimdi.

Bahçe kapısından girdim içeri. Kapıyı tıklattım. "Kim o?" demeden açıldı kapı. Eylül ifadesiz bi şekilde bana bakıyordu. Konuşmadan buyur etti eliyle içeri.

- Girmicem. dedim.

- Oldu o zaman, görüşürüz. diyerek kapıyı kapatmaya yeltenmişti ki tuttum kapıyı.

- Napıyorsun Eylül? dedim.

- İyiyim, sen napıyorsun, güzel vakit gerçirdiniz mi Ceyda'yla? dedi.

- Harika zaman geçirdik. dedim en az Eylül kadar gevşek davranarak.

Birden sinirlenerek,
- Gerizekalı. dedi ve kapıyı yine kapatmaya çalıştı.

Kapıyı tekrar tuttum ve bir adım attım içeri doğru. Ama hala kapı aralığındaydım. Girmedim içeri.

- Kimdi o? dedim.

- Seni ilgilendirmez. dedi.

- Ben senin neyinim Eylül? dedim.

O deminden beri çat çat cevap veren hatun birden boynunu aşağı eğdi ve sustu. Çenesinden tutarak kafasını yukarı kaldırdım, ama hala gözlerime bakmıyordu.
- Gözlerime bak. dedim.

Hemen olmasa da baktı gözlerime.
- Ben senin neyinim Eylül? dedim.

Cevap vermedi.

- Ben kendim için cevap vereyim, sen benim sevdiğimsin, ama bu sevgi sana ağır geliyorsa ben onu söküp atmasını da bilirim. dedim içim kan ağlayarak.

- Sus. dedi birden.

- Sen konuş o zaman Eylül, sen bi şey söyle, hiç bi şey söylemeden çekip gidiyorsun sonra bir anda çıkıp geliyorsun, sonra olmayacak bi şey için bana tokat atıyorsun ve yine gidiyorsun, vur, bin defa daha vur acımaz canım, ama sen her çekip gidişinle benden de bi şeyler götürüyorsun. Ben çok değildim ki zaten senden önce, böyle azalmaya dayanamam. bitirme beni. dedim.
Kendimden beklenmenmeyecek kadar güzel konuştuğumu hissettim o an. Ama giderken hiç bi şey kurmamıştım kafamda. Öyle döküldü kelimeler içimden.

Cevap vermiyordu Eylül. Öylece bakıyordu gözlerime. Ona kızıyordum, deli gibi öfkeliydim ama çok aşıktım lan, dayanamıyordum. Gözümü karartıp gidemiyordum, hep bir açıklama bekliyordum.

- Bi şey demeyecek misin? dedim dayanamayarak.

- İçeri gel. dedi.
Arkasını dönüp hiç beklemeden içeri geçti. Bi süre kaldım öylece kapıda, ama sonra girdim arkasından içeri.

Eve girdiğimde Eylül çoktan oturmuştu koltuğa. Eliyle yanını işaret ederek,
- Gel. dedi.

İkiletmeden gösterdiği yere oturdum. Ben "sormaya nerden başlasam acaba" diye düşünürken o hiç bir şey demeden yattı dizime.

- Saçlarımla oynar mısın? dedi.
Ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım.

- O ne demek şimdi? dedim.

- Saçlarımla oynar mısın? dedi aynı ses tonu ve aynı vurguyla.
Önce bi süre tepkisiz kalsam da sonra istediğini yaptım. Yavaş dokunuşlarla saçlarını okşamaya başladım. Saçlarına dokunur dokunmaz gözlerini kapattığı gördüm. O kadar masum, o kadar uysal görünüyordu ki o an.... İşin garibi mutlu da görünüyordu aynı zamanda, ama benim kafamda hala sorularım vardı, çözmeden rahatlayamayacağım sorularım.

Bir Boncuk HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin