Bir Boncuk Hikayesi - 8. Bölüm

15K 1K 56
                                    

Aklımdan milyon tane şey geçmişti o an. Bu Emre piçi nasıl olurda bi anda öylece hayatımı sikebiliyordu.

Acımadan vuruyordu kardeşime. Bizimkinin de eli armut toplamıyordu ama yine de dayak yiyordu kardeşim gözlerimin önünde. Çember oluşturmuş kavgayı izleyen piçleri yararak atladım araya. Yumruğun biri kaşımı sıyırdı. Acımamıştı. Acıdıysa da hissetmemiştim o an. bilmiyorum.

İkinci bir yumruk geliyordu ki Emre'den, havada yakaladım. Burun buruna geldik ve ölümcül bir nefretle gözlerinin içine bakıyordum.

- Çekil lan aradan. dedi burnunda soluyarak.

- Kimsin oğlum sen. dedim.
"Asıl sen kimsin" demiyerek o sonsuz döngüye sokmamıştı bizi.

- Sen de kaşınıyorsun galiba. dedi.
- Kaşımayı denese bi. dedim.
Ben bunu derken hiç korkmamıştım ama göz ucuylu etraftaki piçlerde bi hareketlenme olduğunu gördüm. Giyimlerinden de belli oluyordu ki hepsi bu piçin arkadaşlarıydı. Şimdi neden kavgayı ayırmadan film izler gibi izledikleri belli oluyordu.

Sinirim henüz geçmemişti. "Bi kafa atsam mı lan en azından" diye düşündüm bir an. Her ne kadar bu piçlerin 2'sini toplasam 1 adam etmeyeceğini bilsem de sayıca bizim 2 katımızdan da fazlalardı. Babamı, beni ve kardeşimi dönerek dövdüklerini düşündüm bir an. Kardeşimin ve babamın bir anlık sinirimden dolayı dayak yemelerine gönlüm razı olmamıştı. Hala öfkeli gözlerle Emre piçine baksam da kendi kendimi yatıştırmaya çalışıyordum.

Babam bir yandan Selim'le ilgileniyor bir yandan da bana "sakin ol oğlum" der gibi bakıyordu. Her ne kadar sakin olmaya çalışsam da az önce kardeşimi evire çevire döven piçe karşı nefretim bitmez, bitemezdi. Eylül'den dolayı çocuğa zaten ayar olmuşken bir de bu mevzu tuzu biber olmuştu.

- Bu mevzu burda bitmedi, akşama burda görüşelim beyler. dedim diğer piçlere de bakarak.
Kendi aralarında güldüler.

- Sen kaşınmak istiyorum diyorsan biz hazırız, di mi beyler. dedi Emre piçi yancılarının alaycı gülüşleriyle beraber.

Babam kolumdan tutarak beni geri çekti.
- Hadi oğlum. dedi.
Sükunetini fazlasıyla korumuştu.

Selim'in koluna girdi. İçeri girdik. Hiç konuşmadan merdivenlere doğru yöneldik. Selim iki üç defa bizim onu tutacağımızı bilerek "bırakın beni" diyip geri dönmeye çalışarak bize artistlik yapsa da sonuç olarak kuzu kuzu çıkmıştık mekandan.

- Siz burda durun, ben arabayı getireyim. diyerek hızlı adımlarla arabaya doğru yürüdüm.
Arabayı alıp 5 dakika içerisinde geri dönmüştüm. Selim'i kanlar içinde ilk gördüğümde çok korkmuştum. Döndüğümde babam yandaki büfeden su ve selpak almış Selim'in elini yüzünü temizliyordu. Temizlenmiş hali daha iyi görünüyordu. Belli ki sağlam kafa yemişti ve burnu kanamıştı. "İnş kırılmamıştır" dedim içimden ama sonra "kırık olsa duramazdı" diye telkin ettim kendimi. "Kim bilir nasıl sızlamıştır" diye düşündüm, aynı anda benim de içim sızlamıştı...

Babam Selim ile birlikte arka koltuğa oturdu. Hhastaneye mi götürsek, direk eve mi gitsek bilmiyordum. Öylece gidiyordum düm düz. Aradan bi 5 dakika geçmişti ki Selim hüngür hüngür ağlamaya başladı. Arabayı direk sağa çektim o panikle. Babam da çok şaşkındı.
- Bi yerin mi acıyor. dedi çaresizce, cevap alamayacağını bilerek.

Selim ağlamaya devam ediyordu. Ben arabadan inmiş, arka kapıyı açmış, eğilerek Selim'i kendine getirmeye çalışıyordum.

- Neden ayırdın abi, neden, neden, bi kez daha vursaydım o orospu çocuğuna. diyordu
Daha önce aynı durumu ben de yaşadığım için onu kolaylıkla anlamıştım. Selim sinirden ağlıyordu. Hırsını alamamıştı. Beklemekten başka yapacak bir şey yoktu. Aradan 5 dakika kadar geçmişti ki ağlaması durdu. Ben de arabaya binip yola devam ettim.

Bir Boncuk HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin