Bir Boncuk Hikayesi - 40. Bölüm

1.8K 202 307
                                    

Yeni bölüm 10 dakika sonra sizlerle ☺️✋🏻

Hayır ne var yani 10 dakika geç kalmışsak, hemen bıdı bıdı yapmışsınız 🙈

Bir kaç bölümdür akıllarda olan soruların cevabını barındıran ve merakla beklediğinizi bildiğim bölüme sizleri daha fazla bekletmeden geçiyorum müsadenizle.

Keyifli okumalar.

*

Henüz tam olarak ne olduğunun farkında değildim. Sadece şaşkındım. Ben romantik bir film beklerken dramın dibine düşmüştüm. Normalde pek de çalışmayan kafam son gücüyle düşünmeye çalışıyordu.

Eylül korkuyla bana bakıyordu. Ben hala "korkulacak ne var amk" diyordum içimden. Film yerine aile içinde çekilmiş bir CD'yi takmıştım sadece.

Eylül yerinden kalkmaya çalıştı tekrar, ama bu sefer daha sıkı tutuyordum bileğini. O öyle panik olmasa belki hiç siklemeyeceğim bi durum Eylül'ün hareketlerinden dolayı beni de germişti ve bu sefer bu olayı çözmeden bırakmayacaktım. Zaten geride çok fazla cevapsız soru vardı cevaplanması gereken. Üstüne yenilerini koymaya hiç niyetim yoktu.

Video hala kendi kendine oynuyordu ama ben kitlenmiş Eylül'e bakıyordum. Kafamı azcık toparlayıp tekrar ekrana baktıktan sonra Eylül'ün beraber koşturduğu çocuğu tanıdığımı farkettim. Cevabı henüz kendime bile verememiştim. Gerçekleri sadece Eylül'den duymak istiyordum.
- Eylül kim bu çocuk? dedim gayet sakin bir şekilde.

Cevap vermedi Eylül. Her hangi bir isim sallasa bile konu kapanacaktı belki ama o zor olanı seçti.
- Kardeşin Ali değil di mi? Ali beşikte yatıyor çünkü. dedim inanmak zorunda kalacağım olası bir yalanı önlemek için.

Eylül yine cevap vermedi. Tekrar ekrana baktım. Eylül yanındaki çocukla koşturuyor, çocuğu yakalayınca da sarılıp öpüyordu. Çocuk yine bir yolunu bulup Eylül'ün elinden kaçıyor, anne hala dümenden çocukları kovalıyordu. Hepsi neşeliydi ve çok eğleniyorlardı. Baba ara sıra beşikteki Ali'yi çekiyor sonra tekrar Eylül'e dönüyordu.

Tanıdığım yüzden emin olmak için sadece çocuğa kilitlenip dikkatle bakıyordum ona. Kafamda inanmak istemediğim bir isim git gide daha da belirgin bir hal alıyordu. "Allahım ne olur o olmasın" diyordum içimden ama Eylül'ün bu suskunluğu cevabı çoktan veriyordu aslında.
- Emre di mi o? dedim zor da olsa.

Eylül yere bakıyordu. Ağladığını görmemiştim ama koltuğun üzerine düşen bir damla gözyaşını gördüm, ama kendimi o an o kadar aptal hissediyordum ki ilk defa Eylül'ün gözyaşları bu kadar sikimde değildi.

- Eylül, yeter, sadece bir cevap ver. Emre di mi o? dedim kendimi kontrol edemeyip sesimi yükselterek.

Ağlaması şiddetlendi Eylül'ün. Hıçkıra hıçkıra ağlıyor, ellerini yüzüne kapatıyordu. O kıyamadığım gözyaşlarını resmen kendine kalkan yapıyordu. İçimden kocaman bir parça kopuyor ama yine de hiç bir şey yapamıyordum. Sadece sakin olmaya çalışıyordum. Derin derin nefes aldım ama olmuyordu, sinirden kulaklarım yanıyordu. Görmemiştim ama eminim yüzüm de kıpkırmızıydı.

Yavaşça ellerini indirdim Eylül'ün. Arabada beni öperken yaptığı hareketin aynısını bu sefer ben ona yaptım, ama bu sefer öpmek için değil gözlerine bakabilmek ve sadece bir cevap alabilmek için.
- Eylül son kez soruyorum, Emre mi o? dedim.

Eylül cevap vermek için zor da olsa ağzını açmıştı ki hala oynayan videodan çocukları kovalayan kadının sesi duyuldu.
"Emre yavaş, düşeceksin..." diyordu.

Bir Boncuk HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin