Bir Boncuk Hikayesi - 10. Bölüm

14.4K 1K 67
                                    

Eylül resmen yanımdan fırlayarak kalktı. Çok korktuğu belliydi. Bu orospu çocuğunun bu kızı bu kadar korkutmaya ne hakkı vardı amk. Heyecanla çantasını açtı, telefonu çıkarttı. Ekrana bakıyordu. Bu sefer "Emre arıyor" yazmıyordu. Ben henüz sormamıştım ki,
- Yabancı numara. dedi.
Korkusu biraz azalmış ama tam geçmemişti.
Eylül'le bi kaç level ilerde olsaydık "ver ben açayım" derdim ama o an saygısızlık olur diye düşündüm.

Telefonu açıp kulağına götürdü. Emrah'ın bana kadar gelen sesi Eylül'den önce beni rahatlatmıştı. Kısa süreli bi rahatlama hissetsem de sonra "bu saatte hayırdır inş?" diye geçirdim içimden.

- Geleli çok oldu, burda merak etme. dedi. Eylül Emrah bi şeyler söyledikten sonra.

- Ufff ben onu tamamen unutmuşum ya, kusura bakma. diye ekledi sonra.
Emrah da bi şeyler söyledikten sonra telefon kapandı.

- Ne oldu, ne diyor bu saatte, hayırdır? dedim.

- Ya ben Emrah'ı gönderirken bi söz vermiştim ama verdiğim sözü tutmayı unuttum. dedi.

- Ne sözü? diye sordum.

- Ömer geldiğinde beni ara mutlaka demişti, ama sen öyle ağzın burnun kanlar içinde gelince, uff ne biliyim işte, kafa mı kaldı bende. dedi.

- Sinirli miydi? dedim.

- Sana küfür edecek kadar. dedi.

- O bana hep eder, sana bi şey demedi ya. dedim.

- Yok demedi de sinirliydi işte. dedi.

Emrah beni merak edip benim telefonum olmadığı için Eylül'ü aramıştı. Tamam eyvallah ama neden aramak için bu saati bulmuştu. Bu sorunun cevabını daha sonra Emrah'tan öğrenecektim.

Bu muhabbeti kapadıktan sonra,
- Telefon çalmadan hemen önce sen bana bi şey diyordun. dedim içimden Emrah'a söverek.

- Boşver. dedi

- Lütfen. dedim.

- Unuttum ki. dedi şebek şebek gülerek.

Yalan söylediği belliydi ama sıkılmasın diye ısrar etmedim.

İlerleyen saatlerde Emre mevzusu yüzünden sırası gelmeyen kavga muhabbetine geldi sıra. Bi kaç defa sordu kavgayı Eylül. Ben her seferinde geçiştirmeye çalışsam sonunda detaya girmeden "bilardo salonunda bi yanlış anlaşılma oldu, ben düzelticem, merak etme sen." diyerek kapattım mevzuyu.

Bi süre daha öylece konuşmadan kaldık ikimiz de. Hayatımın en uzun 2. gecesiydi bu gece. Konuşulan onca şeye rağmen çok güzel bir geceydi. Kolumu kaldıracak halim yoktu ama mutluydum bi şekilde. "Nasıl olsa ben çabuk atlatırım" dedim kendi kendime. Ablam da hastaneden hayırlısıyla bi çıksa her şey on numara olacaktı.

Bizden ses seda çıkmayınca sabaha doğru bir hemşire girdi odaya.
- İyi misiniz? diye sordu.

- İyiyim. dedim.

- Baş dönmesi, zonklama, mide bulantısı, bunlardan herhangi birisi var mı? diye sordu.

- Yok. dedim.

- Sabah doktor bey sizi tekrar muayene edicek, ondan sonra dilerseniz evinizde istirahat edebilirsiniz, kalmak isterseniz de sizi yatan hasta bölümüne almak zorundayım. dedi.
Yani kibarca "burası acil lan, siktirin gidin artık" demişti. Kalmaya hiç niyetim yoktu. Bir an önce toparlanmalıydım.

Öyle böyle derken saati sabah 7:30 etmiştik. Eylül bir süre kayboldu ortadan. "Ya ablama bakmaya ya da tuvalete gitti" diye düşündüm.

O yokken doktor geldi. Hemşirenin sorduğu sorulara benzer bi kaç soru sordu, oramı buramı elle yokladıktan sonra,
- Ezilmeler var, merhem yazayım. dedi.

Bir Boncuk HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin