"Arkadaşlar kulaklıklarınızı şimdi alabilirim. Diğer etaplarda size yardımcı olacağından kaybetmek istemezsiniz değil mi?" Jessica bunları der demez cebinden avuç içinden de küçük üç tane şeffaf poşet çıkardı. Her birimiz nazik hareketlerle kulaklıklarımızı çıkartıp minyatür harflerle üzerinde isimlerimiz yazan poşetlere koyduktan sonra tekrar konuşmaya başladı.
"Bir sonraki etap saat on yedide. O zamana kadar sizleri aç bırakmak istemeyiz. Yemekhanemiz dördüncü katta."
Genç kadın bakışlarını saat olan sol koluna doğru devirdi. Söyleyeceklerinin bir yanlışlığa mahal vermemesi için temkini elden bırakmıyor gibiydi. Saatini kontrol ettikten sonra:
"Arkadaşlar tam olarak iki saat yirmi sekiz dakika var önümüzdeki etabın başlangıcına. On altı otuz da ilk anons verilecek. O zamana kadar kendinize dikkat edin ve bir şeyler yiyin. Bir daha ki etap da görüşmek üzere." diyerek aramızdan ayrıldı.
Erika'nın hırsa bürülü gözlerinin üzerimde gezindiği hissedebiliyordum. Hiç yoktan, rakip saymadığı biri onun önüne geçmiş ve belli ki dikkatini dağıtmaya başlamıştı. Artık bir değil iki rakip vardı karşısında. Ryan eşyalarını toparladıktan sonra çantasını sol omzuna attı.
"Haydi bir şeyler yiyelim." Beraber asansöre doğru yürümeye başlamıştık. Erika da bizi takip ediyordu. Asansöre yaklaştığımızda önümüze geçmek için adımlarını hızlandırmıştı. Telaşa kapılmış ayak seslerini boş koridorda fark etmemek imkansızdı. Haylazca bir hamle yapıp adımlarımı hızlandırarak onun yolunu kapadım. Rahatsızlığı nefes alış verişlerine yansımıştı. Ancak bütün bunlara rağmen tek kelime dahi etmemeyi tercih ediyordu. Ondan önce gidip asansörü çağırmayı başarınca Ryan'a çevirdim gözlerimi muzur bakışlarla. Gülümsedi, o da bu yaptıklarımdan dolayı oldukça eğleniyora benziyordu.
Çağırdığım asansör geldiğinde içine ilk adımı yine ben atmıştım. Sonra Ryan ve son olarak da Erika. Dördüncü kata üçümüz beraber çıkıyorduk ama üçümüzden de çıt çıkmıyordu. Kata vardığımızda Erika saniye beklemeden kendini dışarı attı. Tabelaları kontrol ede ede yürüdüğünden bize sadece onu takip etmek düşüyordu. Koridor da yine kimsecikler yoktu. Bunca görevlinin mevcut olduğu bir timin binasının bu kadar boş olması insanı ister istemez meraklandırıyordu. Daha fazla dayanamamıştım.
"Nerede tüm bu insanlar?"
"Bilmem. Belli ki ortalıkta dolaşmayacak kadar meşguller."
"Herkes yani? Herkes mi meşgul?"
"Ya da hepsi bugün sözleşmiş çalışmıyorlar, bu fikre ne dersin?"
"Neden olmasın. Şahsen ben artık buradaki hiçbir şeye şaşırmam."
"Ben de."
Ryan'la bu konudaki konuşmalarımız hız kesmeden devam ederken Erika ise hiç bir şey söyleme gereği duymadan yemekhaneye doğru yürüyordu. Yemekhaneye yaklaştığımızda soluk renkli boş koridorda ayak sesleri artmıştı. Sonunda başka yüzler görebileceğim diye sevinirken başımı ayak seslerinin geldiği yöne çevirdiğimde böyle bir rastlantı beklemiyordum.
Başkan Clara Owen kendinden emin adımlarla bize doğru yürüyordu. Yanında iki tane çam yarması gibi güvenlik oldukları her halinden belli adamlar da vardı. Bir tane de asistanı olduğunu düşündüğüm cılız, uzun boylu, kemikli suratlı genç bir kız.
Clara Owen'nın sivri topuklu ayakkabılarının sesi koridorda yankılanıyor ve diğer ayak seslerinden kolaylıkla ayırt edilebiliyordu. İstemsizce üçümüz bir duraksamıştık. Başkan devam etmemizi istercesine elini yumuşakça yatay bir biçimde soldan sağa doğru uzattı. Rica gibi görünen ve nezaketle süslenen bu hareket bizim gibiler için aslında bir emirdi. Merakımızı zor da olsa bir kenara iterek yemekhaneye doğru ilerlerken koridorun bitimine yakın kapalı bir kapı gördüğümüzde sanırım üçümüzde Clara Owen'nın o odaya gireceğinden emin olmuştuk. Yemekhanenin ağır kapısını Erika usulca araladı. Orada bizi tombulca ellilerinin ortasında kumral bir kadın gülümsemeyle bekliyordu. Neşeli şen sesiyle:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOPRAK ADAMLAR
FantasyDikkat! Toprak Adam kitabını okumadan bu kitaba başlamanız tavsiye edilmez. Zira bazı olaylar, kişiler, durumlar serinin ilk kitabıyla bağlantılıdır. Toprak Adamlar, Adolf Hitler Almanya'sı zamanında üstün insan deneylerinin bir üst düzeye aktarı...