Parkuru görmemle birlikte düşüncesizce bir adım atmıştım. On santimetrenin yeterince büyük bir mesafe olmadığını o attığım ilk adım sağ olsun bana idrak ettirmişti. Aklıma takılan bir soru vardı bir de cevap merkezi Robert.
"Peki ya kıyafetlerim onlar bu ışıklara değerse ne olacak?"
"Gördüğün ışıkların hepsi canlı varlıklara duyarlı. Merak etme kıyafetlerin değdiğinde sana zarar veremezler."
"Umarım. Buranın elektrikli tellerle çevrili bir hapishaneyi andırdığının farkındasınızdır."
Bunu söylediğimde Robert'ın sırıttığına adım kadar emindim.
"Azımsanmayacak bir zaman kadar bu görevde yer alıyorum fakat bugüne dek senin dediklerini bir başkasından duymadığıma yemin edebilirim."
"Duydukların duyacaklarının garantisidir. Haydi başlayalım."
Kısa bir duraksamadan sonra adımlamaya devam ettim. Kendimi azıcık da olsa közlememek için karıncayı incitmeyecek kadar nazik adımlarla ilerliyordum. Yarım metre kadar sağ çaprazıma doğru yan dönerek ilerliyor, etrafa bakınmayı da ihmal etmiyordum. Rakiplerimle neredeyse aynı hizada ilerliyorduk. Erika belki biraz daha öndeydi göz nizamıyla ancak bu bilgileri edinebilmiştim. Işıklar tam tersi yöne doğru kıvrılıyordu tabi buna kıvrılmak denirse (ki ben demeyeceğim) ışıklar tam ters çaprazıma doğru kırılıyordu. Oraya doğru ilk adımı attığımda elektrik çarpılmıştım. Kendimi olduğum yerde zıplamamak için zor tutuyordum. Tamam, bir saniyelik bir acıydı belki ama canı kıymetli olan biri için kafiydi. Yüzüm renkten renge girmişti.
"Robert! Sakın bana diskalifiye olduğumu söyleme."
"Bir düşünmem gerekiyor." dedi Robert anlık sessizlikten sonra:
"Korkulacak bir şey yok kusursuz olmanı beklemiyoruz sadece biraz daha dikkatli ol ve kendine odaklan. Bir daha rakiplerine bakmanı istemiyorum dikkatin dağılıyor ve canın yanıyor."
"Beni rahatlattığı için teşekkür ederim. Deneyeceğim."
Aldığım bu uyarıdan sonra sadece kendime odaklanmıştım. Kırmızı ince ışıklardan olan kısmı tamamladığımda iki adım kadar bir boşlukla karşılaşıp şaşırmıştım. Adım atmayı devam ettirdiğimde yeniden ışıklar belirmişti. Bu sefer turuncu renkteydiler. Ve çizdikleri şekiller yarım daireleri andırıyordu ışıkların yüksekliği bel hizama kadar geliyordu. İç içe yarım dairelerden kıvrak hamlelerle geçmeye çalışırken dans ediyor gibi göründüğüme emindim. Belki kulaklığa Robert yerine hareketli bir müzik verseydiler daha motive edici bile olabilirdi.
Şaka bir yana sağa sola birkaç defa çalkaladıktan sonra turuncu ışıklar kazasız belasız bitmişti. Robert'tan tebrik gecikmedi.
"Işıkları bitirmemize çok az kaldı. Şu ana kadar çok iyi gittiğini söyleyebilirim. Unutma, bana her an soru sorabilirsin. Seni doğru bir şekilde yönlendireceğime inanıyor musun?"
"Burada kime neye inanacağımı, dikkat edeceğimi artık bilmiyorum."
"Birbirimize güvenmemiz gerekiyor."
"Benim sana güvenmem gerekiyor ya da güvenmemem. Senin kaybedeceğin bir şey yok. Parkurda bir başıma olan benim."
"Yalnız değilsin. Kime inanacağını anlayacak kadar zeki birine benziyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOPRAK ADAMLAR
FantasyDikkat! Toprak Adam kitabını okumadan bu kitaba başlamanız tavsiye edilmez. Zira bazı olaylar, kişiler, durumlar serinin ilk kitabıyla bağlantılıdır. Toprak Adamlar, Adolf Hitler Almanya'sı zamanında üstün insan deneylerinin bir üst düzeye aktarı...