"Acının, sızısı keskindi."
***
Nur, korku dolu Çağatay' ın, kolunu sıkı tutuşuyla ayakta duruyordu sadece. Bıraksa düşecek, bıraksa yerle bir olacaktı. Duyduğu o kelimeler, o kelimeler kötüydü. Nasıl iyi olabilirdi ki, nasıl? Bir çocuk...Anne olmak...O ve anne olmak...Her şeyi geçti, babası bu adam...
Korkuyordu Nur, korkuyordu. Titrek bedeni ona hiç yardımcı olmayarak da bu korkusunu güzelce adama sunuyordu. Belli etmişti korkusunu istem dışı.
Olanlar, bütün yaşananlar ufacık bir hata yapmasıyla beraber olmuştu. "Birde büyük bir hata yapsaydım o zaman ne yapardı bana bu adam?" diye düşünmeden edemedi. Gerçekler bir bir yüzüne çarparken canını çok yakıyordu. Ufak bir hatanın bedeli bunlar olmamalıydı.
Ama şimdi...Söyledikleri...Adamın karnını işaret edişi...Bebeğimi karnında taşıyacağın diyişi...Çok...çok korkutucu ve dehşetti. Ağır bir bedeldi. Olmamamalıydı.
Nur, düşününce anne olamayacak kadar kendisini iyi birisi olmadığını hatta daha olgun bile olamadığını çok iyi biliyordu. O daha kendisine düzenli, huzurlu, mutlu bir yaşam sunamamıştı ki bir bebeğe yaşam sunmaya yardımcı olacaktı. Bu haksızlık olurdu işte. O bebeğe yazık olurdu, küçük bir cana iğrenç bir yaşam sunmak bencillikten başka bir şey değildi. Bakamayacağın çocuğun günahına girmek mi, yanlıştı.
Korku dolu kahve irislerini adamın yeşil gözlerine çevirdi ve sessizce mırıldandı. Bedenini hissetmiyordu, sesine, nefesine ait değilmiş gibiydi sanki.
-"Ha- hayır, lütfen!"
Çağatay, umursamayıp asansörün düğmesine bastı. Asansör çalıştıktan sonra genç kızı kendinden biraz uzaklaştırıp kolundan sıkıca kavrayıverdi. Açılan kapıyla birlikte ardından Nur'u da çıkartıp onlara ait olan odaya doğru ilerletti. Kahve irislerin en derinine bakarak konuştu sertçe.
-"Hazırlan!!!"
'İşte şimdi ben bittim! 'Diye düşünüyordu Nur. Bitmişti, sonu belliydi. Çünkü hazırlan demişti adam ona. Şaşkınlık ve korku dolu bakışları Çağatay' ı bulmuştu. Yapmazdı değil mi, yapmazdı. Yapmamalıydı, bunu bari ona yapmamalıydı. Korkuyordu çok.
-"Ne bakıyorsun hâlâ yüzüme bön bön, hazırlan gidiyoruz İstanbul'a."
-"Nehh!!!"
Sesi tepkili çıkmıştı, beklemediği bir şey olmuştu çünkü. Sevinse mi yoksa ağlasa mı bilemedi. Şaşkın bir halde adamda kalmıştı sadece.
-"Duydun İstanbul'a gidiyoruz!! Annemler zaten evde olmayacaklar. Hoş olsalar bile umrumda değil bundan sonra."
Nur, Çağatay' ın keskin sözlerinden sonra gözlerini kıstı acıyla. Neden, nedendi?
-"Neden bana bunu yapıyorsun? Ben sana ne yaptım be adam?"
Söylemeden edememişti. İçine oturmuştu acı. Ne yapmıştı, ne yapmıştı ki?
-"Ne yaptın öylemi?! Ne yaptın?!! Ulan ben geldim Özür mözürle seni abilerinin, ailenin gazabından korumak için ama sen ne yaptın, ne yaptın beni, beni kovdun! Kovdun lan!! Üstelik birde tokat yedim. Şimdi hâlâ ben ne yaptım deme bana!!! Ben ne yaptım deme! Suçlusun, beni suçlu kıldığın için suçlusun!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A ş k ı n A c ı H a l i / Tamamlandı
EspiritualBir kadının hikayesi değil bu. Tüm kadınların hikayesi. Nur Kaya, hayatının baharında dalından koparılmış gonca bir gül daha. Neşeli, yardımsever, iyi, hoşgörülü, güzel ahlaklı, saf kalpli güzel bir genç kız. Herkes tarafından sevilen bir kız, ailes...