XXI

724 15 1
                                    

Şehir merkezinde tıpkı diğer binalar gibi renkli çiçeklerle kaplı bir lokantanın içine girdiğimizde tavana asılı duran çan birkaç defa tıngırdadı. Orta yaşlı, sarışın ve üzerinde salaş kıyafetler olan bir kadın geldiğimizi görür görmez yüzüne bir gülümseme ekledi. ''Hoş geldiniz,'' yanımızda ilerlemeye başladı. ''Nasıl bir yer arzu edersiniz?''

''Biz ayarlarız,'' diyerek böldüm kadını ve Ivy'nin belini kavrayıp kadına son kez gülümseyerek içeride ilerlemeye başladım. Mekan tahta duvarlarla ve tahta masalarla çevriliydi. Basit ve ferah bir havası vardı. Cam kenarındaki boş masaya yerleştiğimizde Ivy minik vazoların içinde tavandan aşağı sarkan renkli çiçekleri inceliyordu. Bir adet de masanın üstündeki mor vazonun içinde duruyordu. ''Kendimi bir serada gibi hissediyorum,'' dedi beyaz gülün yaprağına dokunurken. 

''En sevdiğin çiçek ne?'' gibi saçma ve klişe bir soru ağzımdan kaçıverdi ama durumu kurtarmak için biraz fazla geçti. Bu yüzden Ivy'nin cevap vermesini bekledim. 

''Beyaz gül. Tam karşımda duruyor ve çok güzel,'' diyerek gülün yaprağına son bir kez dokundu. 

''Eğer buraları bilseydim seni bir gül bahçesine götürebilirdim. Eminim ki bu Pollyanna kentinde bir adet vardır.''

''Hey, burayı küçümseme,'' diye sitem etti, sanki buraya aşık olmuş gibiydi. ''Bence yaşamak için ideal bir kasabayı andırıyor,'' dedi ve etrafa bakınıp tek boynuzlu atların sihirli dünyasındaymışcasına gülümsedi. Kasaba mı? Buranın köy falan olduğuna emindim ama üstelemedim. 

Omuz silktim. ''Belli ki böyle düşünen tek kişi değilsin.''

Nadeen kaltağından bahsettiğimi fark etmiş olmalı ki sessiz kaldı ve o sırada şık giyimli bir garson masanın yanı başında bitiverdi. Birer adet menü kataloğunu önümüze bıraktı ve tekrar yanımızdan uzaklaştı. ''Ne istersin?'' diyerek Ivy'e döndüm bir yandan menü kapağını açarken. 

Bir süre gözlerini menü katoloğunda gezdirdi. ''Ah tatlı! Elmalı Milföy Pasta! Aman tanrım,'' diye sıraladı tek nefeste. ''Böyle lezzetli tatlılardan tatmayalı çok oluyor, birer dilim alalım mı?'' diyerek bana döndü. 

''Tabii, benim için fark etmez,'' dedim başımı sallayarak. Garsonun görmesi için elimi kaldırdım ve parmağımı şıklatarak onu tekrar yanımıza çağırdım. 

''Buyrun, ne arzu edersiniz?'' dedi elindeli not defterinin kapağını açarken. 

''İki porsiyon Elmalı Milföy Pasta. İçecekler-

''Limonata,'' diye böldü beni, sesi oldukça hevesli geliyordu. Sanırım sahiden de böyle tatlıları yemeyeli fazla olmuştu. Son kez şekerli bir şey yediğimde Juana'yla birlikteydim ve bunun üzerinden tam iki hafta geçmiş olmalıydı. Juana'yı hatırladığımda aklıma postaladığım mektup geldi ve iç geçirdim. Umarım doğru adrese ulaşırdı. 

Siparişler birkaç dakika içinde masaya ulaştığında Ivy beklemeden pastasının üzerindeki pudra şekeriyle kaplı çileği ağzına attı ve dudaklarını yaladı. Onu izlerken dudağımı istemsizce kemirdim. ''Bu enfes. Kesinlikle tarifini öğrenmeliyim,'' diye inledi pastadan bir dilim alırken. 

''Eğer istersen bu tarifi sana ben öğretebilirim?'' diye önerdim; Fransız mutfağı hakkında bilgiliydim ve bir Fransıza kendi mutfağını öğretecek olmak oldukça ironik bir durumdu. 

Birlikte tatlılarımızı yedikten sonra lokantadan ayrıldık. Gri taşlarla çevrili yolda yürümeye devam ederken lokantadan aşırdığım beyaz gülün sapını kopardım ve dikenlerinden kurtulduğuma emin olduktan sonra gülü hızlıca Ivy'nin kulağının arkasına sıkıştırdım. Yanağına kısa bir öpücük bırakıp tepkisini seyretmek için geri çekildim. 

🥀Zehirli Sarmaşık ⚥Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin