XVIII

847 18 0
                                    

Gülümsemeye çalıştım. Nasıl tepki vereceğim hakkında hiçbir halt bilmiyordum. Ben her zaman nefret edilen biri olmuştum, sevilen değil. Beni sevmesi düşündüğünden de deliceydi. Hatta saçmalığın daniskasıydı. Yapacağı en büyük yanlıştı; öyle ki tüm doğrularını götürebilirdi. Bunu biliyordu ve yine de cesaret edebilmişti. Sevginin ne demek olduğunu küçük yaşta unutmuş biri olarak sadece gülmekle yetinebildim. ''Hindi güzel kokuyor.''

Bana başını sallayarak güldü. ''Evet, bir an için yılbaşı arifesindeymişiz gibi hissettim. Yılbaşı arifelerinin en sevdiğim tarafı balkabaklı turta ve hindi,'' diyerek kıkırdadı ve mutfağa doğru ilerlemeye başladı. 

Ivy'le mutfağa geçtiğimizde fırından hindiyi çıkardı ve hazırlamış olduğu masanın ortasına dikkatlice koydu. Mutfağın ışığını hafifçe kısarak masanın bir köşesine oturdum ve ona göz kırptım. 

''Bunu yapmak zorunda değilsin,'' diyerek karşıma geçti. 

''Hayır, seninle ilgilenmediğimi düşünmeni istemiyorum. Yani seninle ilgileniyorum. Gerçekten, ilginçsin. Yani şey, iyi anlamda,'' diyerek geveledim ağzımın içinde. Saçmaladığımı fark ettiğimde bakışlarımı kaçırdım. Ivy hafifçe kıkırdadı.

''Sanırım saldırgan halini daha çok seviyorum,'' dedi gülmeye devam ederken ve hindiden iki porsiyon hazırlayıp tabaklardan tekini önüme bıraktı. ''Afiyet olsun.''

Gülümsedim. ''Lezzetli görünüyor, teşekkürler,'' ne zaman nezaket kurallarına bu kadar çok uymaya başladığımın farkında değildim. Ivy beni değiştiriyordu. Bana bunu nasıl yapıyordu bilmiyordum ama onun yanındayken hiçbir şey önemli değilmiş gibiydi. İçime bir iyilik meleği yuva yapmış olmalıydı ya da şu Ying Yang dedikleri şey doğruydu. Karanlık tam olarak beyazdan arınmamıştı.

Her ne haltsa bu onun hakkında daha çok şey öğrenmek istememe yol açıyordu. Yemek sona erdiğinde cebimden çıkardığım sigara paketinden bir adet aldım ve ucunu ateşleyerek sigarayı dudağımın arasına sıkıştırdım. Uzun bir nefes aldıktan sonra havaya birkaç halka bıraktım. Ivy beni sanki bir sanat eseriymişim gibi dikkatle incelerken ona döndüm. 

''Evinin içi mavi rengiyle dolu,'' diyerek mırıldandım. ''Mavi... Bu senin en sevdiğin renk mi?'' Neden böyle bir şeyi merak ettiğimi bilmiyordum; bir kıza sorduğum sorular asla bu tarzda olmazdı. 

Bana başını salladı. ''Evet, huzur verici şeyleri severim,'' diyerek gülümsedi. ''Mavinin her tonu bana huzur verir.''

Omuz silktim. ''Ben siyahı tercih ederdim. Karamsar biriyim,'' sigaradan bir nefes alıp dumanını geri üfledim. ''Genelde her şeyi içimde yaşarım,'' daha önce hakkımda bu kadar bilgiyi hiç kimseyle paylaşmadığım için bu biraz farklı hissettiriyordu. 

''Her şeyi içinde yaşayan insanlar duygularını en iyi gizleyen insanlardır,'' dedi sessizce. 

Önüme düşen saçlarımı geri ittirdim ve iç çektim. ''Bu konuda bir bilgim yok, gerçekten. Bir süredir duygularımın olduğu konusunda bile şüphelerim var.'' 

Bu konuda üzerime gitmek istemiyormuş gibi omuz silkmekle yetindi ve tembelce gülümsedi. ''Duş almalıyım; kokuşmuş bir çorap gibi hissediyorum.'' Espri anlayışı kahkaha atmama neden oldu. Kahkaha attığımı görünce o da güldü. ''Hey, sen de pek farklı sayılmazsın. Yıkansan iyi olacak; yoksa çürüyeceksin.''

''Evde sadece bir tane duşakabin olduğunu unutuyorsun,'' diyerek tek kaşımı havaya kaldırdım. 

Omuz silkti ve eğilerek dudaklarımın üstüne doğru sessizce konuştu. ''O zaman benimle birlikte duş al?''

🥀Zehirli Sarmaşık ⚥Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin