Uyandığımda Hazer kahvaltıya inmek için hazırlanıyordu. Ben de kalktım ve hazırlandım. Birlikte kahvaltı yaptıktan sonra tekrar odaya çıkıyordum ki Janset'lerin masasının önünden geçerken Janset'i duydum.
"Su işini halletmek için bir planım var kızlar."
Janset aynen bunları söylemişti ve ben Janset'ten ilk defa bu kadar korkuyordum. Sanırım bu sefer onu yenemeyeceğim.
Ben bunları düşümekten vazgeçtiğim sırada yanıma gelen Atilla:
"Seni bu kadar düşündüren nedir Sucuğum?"
"Hiiiç. Bir şey yok Atitoşum."
"Eğer stres atmak istersen buralarda bir basketbol sahası var. Oraya gidebilirsin. Hem daha demin prensimizi de orada gördüm."
"Tamam o zaman ben biraz oraya gideyim. Görüşürüz Atitoşum!"
"Görüşürüz Sucuğum!"
Ve oradan uzaklaşıp basketbol sahasına gittiğimde Hazer'i gördüm. Tek başına koca sahada basket oynuyordu.
"Yalnızlık zor be Hazerim!"
"Gel istersen. Bi boyunun ölçüsünü alalım!"
"Hadi bakalım. Geliyorum. Seni bu sahaya gömeceğim!"
"Ooooo. İddialıyız."
Sonra bir maç yaptık. Tabii ki de Hazer'i bu sahaya gömemedim. Hatta o beni gömdü.
---
"Geberiyorum galiba. Hiii! Hazer beyaz ışığı görüyorum!"
"Lambadır o lamba."
Evet. Hazer doğru söylüyordu. Odanın tavanına asılı olan lambanın ışığıydı bu. Çok yorulmuştum. Ama Hazer'de bir gıdım bile yorgunluk belirtisi yoktu. Ben akşama kadar tellevizyon izlemeyi planlıyordum. Öyle de oldu.
---
Akşam yemeğimizi yedikten sonra Şirin bizi çağırdı. Yanına gittiğimizde onları bir grup gençle havuz kenarında otururken bulduk. Bu grubun içinde Janset de vardı. Şirin bize bakarak:
"Birlikte gerçek mi cesaret mi oyunu oynayacaktık. Siz de oynar mısınız?"
"Olur neden olmasın?"
diyerek Hazer ve ben de oyuna katıldık.
Birkaç tur sonra şişenin kapak kısmı Hazer'e öbür tarafı da ban gelince Hazer sordu:
"Gerçek mi? Cesaret mi prenses?"
"Cesaret."
Sonra Hazer bana sinsi sinsi bakıp sırıttığında ne söyleyeceğini anlamamla ayağa fırlamam ve işaret parmağımı öne doğru uzatarak:
"Hazer! Sakın! "
demem bir oldu. Herkes bize bakıp ne olduğunu anlamaya çalışırken Hazer:
"Benden kurtulamayacağını söylemiştim!"
dedi. Ben de o sıra ondan kaçmakla meşguldüm. Ama o beni sonunda yakalayıp kucağına aldı ve beni denize attı. Hadi havuz olsa neyse. Bir de denize attı. Dondum. Ve bir süre sudan çıkmadım. Hazer de denize atlayınca suyun üstüne çıktım. Hazer de suyun üstüne çıkınca:
"Ödümü patlattın!"
diyerek bana kızdı. Ben de kahkahalarla gülerek:
"Hahaha! Ya Hazer Bey öc öyle değil böyle alınır."
dediğim anda bana su atmaya başladı. Ben de ona atmaya başlayınca herkes teker teker suya atlarken Şirin de:
"Su savaşııı!"
diye bağırarak Ömer ile el ele suya atladılar.
---
Eğlendiğimiz birkaç dakikanın ardından herkes odalarına dağıldı. Güzel ve rahatlatıcı bir duştan sonra yatağa uzandım. Hazer'e dönerek:
"Hazer!"
"Prensesimiz bize bir sır verecek galiba."
"Nereden anladın?"
"Ses tonundan."
"Vaov. Etkileyici."
"Dökül bakalım küçük prenses!"
"Şey... ben.."
"Hadi söyle. Sonra ben de sana bir şey söyleyeceğim."
"Bir sırsa benimle paylaşmasan iyi edersin."
Bana gülümsedi ve:
"Hadi sen söyle."
Ben de artık bunu Hazer'e söylemenin vaktinin geldiğini düşünerek hızlıca söyledim:
"Ben Hakan'ı seviyorum!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
H2O
ChickLitSu'ya oynanan bir oyun, gerçek hisler , kötü hevesler. Meğer doğru kişi değilmiş o. En yakınındakini görmemiş Su. Fakat artık çok geç. Ateş , Su ' ya olan aşkıyla kül olmuştur. Peki Su buhar olmaktan kurtulabilecek mi ?...