- Nasıl davranmalıyım ? - temalı bölüm.
Sarhoşluk ? Gerçek şu ki sarhoş ruh hali sadece saçma sapan eylemlerde bulunmaktan ibaret değildi.Kısacası asıl gerçeklerin dile getirildiği tek ruh hali , bilinçliyken öpülemeyen dudaklar ,söylenemeyen bir çok kelimenin dile getirilmesinde mucivezi bir kaç sihirli yudumdu. Peki bu sihirli anlar zamana karşı koyabilir ve unutulmaz olabilir miydi ? Peri masalı sadece kısıtlı zaman diliminde yaşanan ve unutulan bir hayal miydi ?Ah belkide tek sorun bu kadar büyüleyici olduğu için o anların yaşanıldığına inanmanın bile güç olmasıydı...
Kyungsoo mutfaktan gelen tıkırtı sesiyle gözlerini araladı. Çoktan sabah olmuştu ve hala başı ağrıyordu.
Elini başına götürüp , yüzünü ekşitti.
''Ne ara yatağa geldim ben ?'' mırıldandı.
Ardından dün geceyi anımsamaya çalıştı.
''Ah Jong In bira içmek istedi falan daha sonra biz bi kaç şişe devirdik. Belkide bir kaçdan da fazlası..Ahh bilmiyorum daha sonrasını beynim anımsamıyor.''
Yataktan yavaşça doğrulup banyoya doğru yöneldi.
Yüzünü soğuk suyu çarpttıktan sonra odadan çıkıp ağır adımlarla mutfağa doğru ilerledi. Jong In arkası dönük bir biçimde tezgahta bir şeyler hazırlıyordu.
''Hey Jong In ? ''
''O-oh S-soo uyandın mı ? Ihm daha iyimisin ? Migren,evet. Migrenin olduğunu söylemiştin ? ''
''O-oh öyle mi söyledim ? Ne ara anlattım ? ''
''A-ah yoksa hatırlamıyor musun ? Yani dün gece hakkında ? ''
''Ah pek sayılmaz. Bir kaç şişe içtikten sonra sızdım gibi geliyor. Yoksa yanlış bir şey mi yaptım Jong In ?''
''Ah ha-hayır hayııır. Hiç bir şey sadece başın ağrıyordu ama ilaç içmek istemedin.''
''O-oh dolapta migren için ilacım vardı uzatabilir misin ? Hala geçmedi baş ağrım. ''
''Ah tabi tabii.''
Jong In telaşla buzdolabını açıp sadece kendi duyabileceği bir şekilde mırıldandı.
''A-ah tanrım şükürler olsun ki hatırlamıyor.Bütün ömrümü kiliseye gidip dua ederek geçireceğim.
Yada bir ömür çok oldu sanki ya.. Ah sadece hafta sonları.. ''
Ardından dolaptaki beyaz kutudaki ilacı bulup Kyungsoo'ya sırıtarak ilacı uzattı. Ve sürahidende bir bardak su.
Kyungsoo suyla birlikte ilacını içtiğinde Jong In'in hala kendisine bakıp sırıttığını farketti.
''Hey Jong In. Kesin bir şey yaptım değil mi ? Benle dalga geçip gülüyor musun ? Bak öyleyse anlat lütfen h-hı ? ''
''Saçmalama Soo hiç bir şey yok..Dün gece hakkında düşünme artık. Gerçekten uslu bir çocuktun. Bir şey yapmadın emin olabilirsin.''
Jong In Soo'yu ikna etmeye çalışırken bir yandan da iç sesiyle boğuşuyordu.
'Evet Soo sen usluydun ama ben yaramaz çocuğu oynadım. Aah neden direk yapıştım dudaklarına ? Bide artist artist -benimki daha iyi değil mi ? - dedim .Hıı evet ben en iyisiyim..'
Ardından gözü Soo'yu incelerken su içmiş ıslak dudaklarında duraksadı ve tekrar iç geçirdi.
'Ve ben sanırım bunu yaptığım için pişman değilim..O kadar öpülesiydiki. Ah tanrım en ince ayrıntısına kadar hatırlıyorum...''
Jong In uzun süre baktığı noktadan kafasını iki yana sallayarak kurtuldu. Pişirdiği omleti ayrı iki tabağa bölerek masaya koydu.
Kyungsoo mırıldandı.
''Bugün benim sıramdı, üzgünüm unuttum.''
''Ah sorun değil hem hastasın.Yemeği sana yaptırmak isteyecek kadar piç değilim.''
Kyungsoo ufak bir gülümseme ile karşılık verdi.
Jong In eline çatalını alıp tabağa daldıracakken, kapı çaldı. Soo kalkmadan hızla ayağı kalkıp kapıya doğru yöneldi.
''O-oh kimki ? '' Soo mırıldandı.
Arkasından sandalyeden kalkıp kimin geldiğini görmek için kapıya doğru yürüdü.
Kyungsoo kapıdaki manzarayla tek eliyle kafasına hafifçe vurduktan sonra yüzünü ekşitti.
''Ah tanrım dünn..!!''
Yoon Joo'nun Jong In'e ufak bir öpücük verdiği görmüştü. Jong In ise arkasında Soo'nun olduğunu farkettiğinde Yoon Joo'dan hafif bir şekilde ayrıldı.
Kyungsoo bir iki adım geriledikten sonra hızlı adımlarla mutfağa geri döndü. Kafasını iki elinin arasına alıp derin bir iç çekti.
'Ah neden ? Beni öptü,nefesi içimi gıcıklamıştı , bunu hatırlıyorum ve bir kaç kelime söylemişti. Neydi neydi düşün Soo ? Ah evet -benimki daha iyidi değil mi ?- Ah şu filmden dolayı. Sadece sarhoş olduğu içindi değil mi ? Bana bunları yapıp neden önümde başka bir kızla öpüşüyorsun ki ? Her ne kadar onu sevmediğini söylesen de, bu döneklik J-jong In.'
İç sesine yanına gelen ikiliden dolayı ara verdi.
Yoon Jo mutfak tezgahındaki bar sandalyesine atlayıp , Soo'ya döndü.
''Günaydıın ~~''
''O-oh günaydın ''
''Sürpriz yapmak istedim o yüzden geldim . Ne yapıyorsunuz bakalım ? ''
Soo iç sesine tekrar engel olamadı.
'Ne sürpriz ama ? Tam her boku hatırlamışken gelmek zorunda mıydın ? '
Ardından devam etti.
''Ihm kahvaltı yapıyorduk.Ama acil bir işim çıktı. Ben gitmeliyim. Görüşmek üzere. ''
Yoon Jo yanıtladı.
''Oh öyle mi ? Pekala , görüşürüz Soo.''
Soo mutfak tezgahındaki sandalyeden kalkıp odaya döndü. Üstüne bir şeyler geçirdikten sonra odadan çıktı. Salonda Jong Inle bir kaç sanise göz göze geldiler ama Soo gözlerini kaçırıp dış kapıya doğru yöneldi.
Jong In salondan koşturarak kapıyı açıp giden Soo'yu bileğinden kavradı.
''Neden gidiyorsun ? Yoon Jo geldi diyeyse.. ''
Kyungsoo sözünü kesti.
''Dediğim gibi acil bir işim çıktı. Yoon Jo yüzünden gitmem için bir sebep yok değil mi ? ''
Jong In hayal kırıklığının verdiği küçük şaşkınlığını belli eden yüz ifadesiyle cevapladı.
''Ihm , o zaman görüşürüz.''
''Görüşürüz Jong In.''
Kyungsoo kapıyı kapattıktan sonra merdivenlere doğru tutarsız bir adım attı.
Ellerini cebine koyup mırıldandı.
''Bir sebep söyleyemez miydin ? ''
