Kyungsoo yersiz konuştuğu için kendine kızmak yerine hızlı adımlarla odaya koşturdu. Şu an ne duyguları önemliydi ne de söylediği sevimli kelimeler.
Sadece bakması gereken bir fotoğraf albümü vardı..
Hızlı adımlarla koşturarak odaya geri döndü. Dizleri üstüne kurulup,boynunu eğip yatağın altındaki açık kahverengi albümü çıkardı.
'Ah yine tozz ! Tanrım ..-öksürür- bi ara burayı temizlemeliyim.''
Ardından oturduğu yerde bağdaş kurarak albümün kapağını açtı az önce pek dikkatli bakamadığı ama
kendisine ait olan ilk iki fotoğrafı her noktasına kadar inceledi. Evdeyken çekilmiş fotoğraflardı..
Merakla şeffaf sayfayı çevirdi.
''Tanrım buna sevinmeli miyim yoksa aptalca oluşturulmuş bir fotoğraf albümünden mi ibaret ?''
Yine kendi fotoğraflarıyla karşılaşmıştı.
Evdeki kanepenin üzerinde gazete okurkenki bir fotoğrafı..
Bir an gözünü baktığı resimden kaldırıp gözlerini devirdi.
Ne zaman çekilmişti bu ?
Üstelik resimde fotoğraf makinesine baktığı barizdi.
Aniden anımsadı.
''Ah tabi yaa sürekli makinenin lensini temizlediğini söylüyordu.O sırada kafamı baktığım gazeteden kaldırıp ne yaptığına bakınıyordum..''
''Neden Jong In ? Ahh iki sebep var ortada değil mi ? Ya beni deli gibi seviyor ki bu sebebin doğruluğuna
inanmaya can atıyorum ya da sabıkalı bir sapık..''
Süratli bir şekilde şeffaf sayfaları çevirmeye devam etti. İlk iki sayfadan sonra fotoğrafların ucuna iliştirilmiş notları gördüğünde aklındaki sebepler birbirinden ayrılıyor belirgin sebep ben burdayım diye adeta bağırıyordu.
Soo'nun uyurken çekilmiş bir fotoğrafıydı.
Hani şu bakıp şirin olduğunu düşündürten..
Ucundaki nota takıldı gözü.
''Sen en masum halinle uyurken ben yanında olsam...sadece öylece seni izlesem doyasıya.Buna iznim var mı ? ''
Soo gözlerinin irileşmesine engel olamazken , kalbinin ritmi bozuk atışıyla sayfaları kurcalamaya devam ediyordu.
Ve bir fotoğraf karesi daha.
Soo'nun yeni uyandığı , saçı başı dağınık gözlerini henüz açamadığı bir kareydi.
''Hey seni şapşal velet. ~ Gözlerini henüz açamayıp elimdeki fotoğraf makinesini farketmediğin için minnettarım. Yoksa bu anı kopyalayamadığım için kendime lanetler savuruyor olurdum. O kadar masumane ve şapşal oluyorsun ki sabahları..Yine ve yeniden zamansız atan kalp atışlarıma engel olamıyorum. Sahi bu sesleri duymuyor musun ?''
Karanlıkta çekilmiş Soo'ya ait bir fotoğraf daha.
''Ah şu resimleri görsen arızalı olduğuma yemin edebilirdin. Ama şu an uyurken fındık burnunu
çekebilmek için her şeyi göze alabilirim. Gece görüşünü açtım evet, tamamdır minik burun kopyalandı ~''
Kyungsoo'nun gözleri dolmuştu önündeki şeffaf sayfaları olan albüme bir iki damla göz yaşı süzüldü.
Chen , Jong In ve Yoon Jo ile gittikleri kafedeki bir fotoğrafı vardı bu sefer.
''Hey seni ahmak neden başkasına bakıyorsun ? Neden başkasına gülüyorsun ? Neden bana bakmıyorsun ?
Bu beni çıldırtıyor görmüyor musun ? Şu an yanımda Yoon Joo'nun değilde senin olmanı istemem yanlış mı ?''
'' J-jong In.. Ne-ne den söylemedin aptal ! '' gözyaşlarını elinin tersiyle ittikten sonra acı bir gülümseme bıraktı. Hem ağlamak istiyor hem de deli gibi gülmek istiyordu.Sanırım şu filmlerde gördüğü garip ama bir o kadar hayran olduğu mimiği gerçekleştiriyordu.
Albüme eliyle küçük daireler çizip , boğuk sesiyle mırıldandı.
''Bana bu denli sevgini verebildiğin için teşekkürler..''
Jong In'in gelebileceğini düşünüp gözyaşlarını yanındaki peçeteyle sildi.
Ona çok farklı bir şekilde itiraf edebilmek istiyordu.
Özel ve bu albüm kadar anlamlı olmalıydı..
Hızla çekmeceden renkli küçük bir kağıt çıkarıp pilot kalemini eline aldı. Bir kaç cümle karaladıktan sonra albümün sondaki boş sayfasına iliştirdi. Ardından hızla albümü kapatıp , yatağın altına doğru sürükledi.
şimdilik hiç görmemiş gibi davranabilirdi değil mi ?
Ayağı kalkıp banyoya yöneldi. Kızarmış gözlerinin belli olmaması için soğuk suyu yüzüne doğru bir kaç kez çarpttı. Aynada kendine son bir kez bakıp iyi göründüğünü düşündükten sonra banyodan çıktı.
Jong In çoktan gelmişti.
Banyonun kapısını kapattığında, odaya giren Jong In ile göz göze gelmişlerdi. Kyungsoo ne yapması gerektiğini kestiremiyordu. Önünde aşık olduğu adam duruyordu ve üstelik sevgisi karşılıksız değildi bunu çok kısa süre önce öğrenebilmişti. Şimdiyse boynuna sarılmak ve dolgun dudaklarına yapışmak istiyordu.
Ama yapmamalıydı.
Eli ayağı dolaşmış halinden çıkıp boğazını temizledikten sonra söze girdi.
''O-oh j-jong ın gelmişsin..''
''ıhm.. çok lezzetli şeyler aldım Soo. Hepsini yemeliyiz .''
''Seni aç ! hadi geç bakalım mutfağa bi şeyler yiyelim o zaman.''