Medya: Ruelle- Deep End
KABURGASI DOĞUŞTAN ÇATLAK - 3. BÖLÜM
"ÇAKAL ÇIKMAZI"
Her şeye inancını yitiren bir ruhun, faili meçhul bir cinayet gibi bir evin temeline gömülmesi ile başladı bu acı, sonra ölü bedeninin üzerine bir temel atıldı. Herkes yaşıyor sandı. Lakin o öleli bir hayli zaman olmuş, yılları bile çürütmüştü.
"Haydi eve geç kalacağız."
Akın ve Azra bana bakarken Şeyma önden hızlı trene binmişti. Kafamı olumlu anlamda sallayıp ilerlemeye başladığımda yol uzamaya başladı. Uzadıkça, uzadı. Koşmaya başladım ve trene binenlere yetişmeye çalıştım. Tam trene bineceğim sırada, trenin kapıları kapanmış ve ellerim dışarıdaki camda asılı kalmıştı. Cama vurmaya başladığımda içerideki Akın'ın gözleri gözlerimi bulmuş ardından tren hareket etmeye başlamıştı. Yavaş hareket etmesine kaşlarım çatılırken omzuma değen ıslak şeyle dikkatim tamamen yerle bir olmuştu. Arkama döndüğümde, Azra ellerine bulaşan sıvıya bakıyordu. Alnı, yüzünün belli bir kısmı ve saçları kana bulanmıştı ama o, sadece ellerindeki kana bakıyordu. Bu kanın sahibini ikimizde biliyorduk. "Senin suçun," diye fısıldadığında kafamı olumsuz anlamda salladım, benim suçum değildi bunu ikimizde biliyorduk. Benim suçum değildi. "Senin suçun," kafamı olumsuz anlamda sallarken elindeki kanı üzerime silmeye başladı. Mavi tişörtüm kana bulanırken hareket etme yetkimi yitirmiştim.
Şoktaydım.
"Hepsi senin suçun anlıyor musun? Hepsi senin suçun." Ellerimi ona uzattığımda geri çekildi ve avazının çıktığı kadar bağırdı. "Katilsin sen, dokunma bana!"
Gözlerim zihnime düşen bir kan damlası ile gerçeğe aralarken, derince soluyup yutkundum. Tekrar derin bir nefes aldığımda ciğerimde tıkanan hava yüzünden birkaç kez öksürdüm ve gözlerimi yavaşça araladım. Karanlığın içinden seçmeye çalıştığım oda kaşlarımı çatmama sebep olduğunda, gecenin içeriye doldurduğu ışığın önünde kollarını birbirine bağlamış ve hafifçe yan durup dışarıyı izleyen adamı gördüm.
Bir zamanlar çok yakındı.
Şimdi çok uzak geliyordu.
Bir süre onu izledim. Uyandığımı fark ettiğini biliyordum ama bana dönemeyecek kadar hissiz durmaya çalıştığının da farkındaydım. Üzerimdeki pikeyi ayaklarımla itekledim ve hafifçe oturur pozisyona gelip zemini izledim. Başımı ona çeviremeyecek kadar gururlu muydum yoksa ona gitmemek için kendimce uyguladığım bir direnç biçimi miydi gözlerimi ondan ayırmam? Derin bir nefes aldım ve ayaklarımı zemine sarkıtıp, onlar yeri bulduğunda yatağın beni saran kollarından kurtuldum. Bana baktığını hissettim. Ona bakmadan kapıya yaklaştım ve zemine sağlam bastığıma emin olduğum adımlarla odadan çıktım. Önümdeki koridorun hangi ucuna gideceğime gözlerimle karar verirken, sokak kapısının olduğu tarafa doğru adımlarımı canlandırdım. Boğazımda bir yumru vardı. İlerledim, ilerledikçe çıplak ayaklarım sızladı. Attığım her adımda bir parçamı bir adım geride bıraktığımı hissettim, adım attıkça yıkıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KABURGASI DOĞUŞTAN ÇATLAK
Novela JuvenilBende yirmi dört, sende yirmi bir. Aramızdaki üç sayının yarısı senin. Şimdi söyle bana, bir buçuğun tanımı nedir? * #genelkurgu'1 #gençkurgu'5