Medya: Lana Del Rey - Dark Paradise.
KABURGASI DOĞUŞTAN ÇATLAK - 8. BÖLÜM
"KABURGA ENİNLERİ"
Üzerime düşen yorgunluk omuzlarımı çökertirken yoğun bakım odasının içini görebileceğim cam kısma adımladım. Gözbebeklerim sızlıyor, dudaklarım her an birkaç hıçkırığa daha ev sahipliği yapacakmışçasına titriyordu. Avucumda sıkı sıkıya tuttuğum telefon bir kez daha titremeye başladığında, kara düşüncelerimin gözkapaklarımın altında can bulmasına izin verdim.
Önce zihnimin ağlarına takılıp düşen, ardından da ağır yaralarıyla her gece bulabildiği en güvenilir yerde uyumaya çalışan kız çocuğunu gördüm. Mavi gözleri ve mavi gözlerim, birer ayna yansıması gibiydi. Sandığı o güvenli yerler, hiçte güvenli değildi. Keşke bilseydi. Gözyaşları birer karahindiba kanadı olup uçuşmaya başladığında, her kanat cennetten cehenneme düştü.
Ateş gözyaşlarımı sildi sandım, meğer onları bile yaktığından daha fazla akamamış.
Elimdeki telefon tekrar çalmaya başladığında, ekrana baktım. 'Ufkan,' yazısını görmemle daha fazla katlanamayacağımı fark edip, aramayı onayladım. Telefonu kulağıma yasladığımda, Ufkan'ın telaşlı sesi doldurdu kulaklarımı. "Yavrum sen benim aklımla mı oynamaya çalışıyorsun? Her yerde seni arıyorum." Tek nefeste söylediği şeylerin arasında, titreyen gözlerim camın arkasında öylece yatan kadına kaydı. Dudaklarımın arasından bir hıçkırık kaçtığında, telefonun ardından gelen anlamsız sesler sustu.
"Niran?" dedi, sorgulayan ses. Ablamın telefonunun bende ne işi olduğunu sorguluyor olmalıydı. "Ufkan biz..." dedim zar zor. Nefesim boğazıma takıldığında, dudaklarımın arasından tutamadığım bir hıçkırık sesi daha duyuldu. Saniyeler sonra belimde hissettiğim el beni kendi bedenine yasladı ve elimdeki telefonu aldı. "Benim Egemen," dedi sorgusuz sualsiz "sana konum atacağım, gel." Ardından hiçbir ses gelmezken, başımı geriye daha da yaslayarak kendimi Egemen'in güçlü bedenine sardım. Olmazsa, yıkılırdım. Ne kadar orada öylece durduğumu bilmezken, gelen öfkeli sesin yuvası, bir ağrının evindendi.
Bakışlarım Ufkan'a kaydığında, az önceki büyük adımları önce aksamış, sonra olduğu yere saplanıp kalmıştı. Bakışları, yoğun bakım camının gerisinde kalan bedene değdiğinde gözbebekleri titredi. "Ne oldu ona?" diye konuştu, güçsüz bir sesle. Normal zaman çerçevesi içinde, sesi ve bedeni gücünü camın gerisinde kalan bedenden alıyormuş gibi, şuan yıkılıyordu. "Kim dokundu ona?" bakışları önce bana, ardından da belimi bir saniye bile bırakmayan adama kaydı.
"Senin işinse seni, benim işimse kendimi yakarım."
Söyledikleri, yürüdüğüm yolun önünde bir çökük oluşturdu. Bedenim o çöküğün içine devrildi. Yaptığım suç değildi ama cezası bana kesilmişti. Zar zor aldığım nefesler arasında "benim," diyebildim. Ufkan'ın kara kuyu gözleri mavi gözlerimi buldu ve bulduğu yerden karanlığı salmaya başladı. Masmavi gökyüzünü andıran şehrimin üzerine yığılan karabulutlar çoğaldı. Ufkan, tek kelime daha etmeden bakışlarını başka yöne çevirdiğinde, bir şey söylesin istedim. Bir şey söylesin, acısı içimden çıksın istedim ama olmadı, acının bağrında tek başıma kalakaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KABURGASI DOĞUŞTAN ÇATLAK
Novela JuvenilBende yirmi dört, sende yirmi bir. Aramızdaki üç sayının yarısı senin. Şimdi söyle bana, bir buçuğun tanımı nedir? * #genelkurgu'1 #gençkurgu'5