Rüzgarın şiddetle estiği, ağaçların koparcasına savrulduğu gecede televizyonun çekmemesi kötü bir şanstı. Yıldırımlarla gökyüzü aydınlanıyordu. Kendi evide öyle...Işıkların kesilmesi aslında rüzgarın suçu değildi. Peter gazetecilik işinde pek bir kar elde edememiş, bu yüzden de faturayı ödeyememişti. Ancak para kazanmak için son bir şansı vardı. Patronu Dave, ona Matt ile bir görev yapabilme şansı vermişti. Ucunda iyi para vardı. Değişik olayları araştırmak için dağın başında bir eve gideceklerdi. Matt kameraman olacak, kendisi de evi inceleyecek ve raporlar yazacaktı. Şimdi şöyle bir bakınca tehlikeli duruyordu. Ancak yapması şarttı.
Yemeğini bitirdikten sonra bulaşıkları yıkamaya başladı. Yine düşünceler kafasından hızla geçiyordu ve Peter onları yakalamakta güçlük çekiyordu. Evet, kararlıydı. O görevi yapıp parasını alacak, biraz da olsa rahatlığa kavuşacaktı.
O sırada cebindeki telefon çalmaya başladı. Yine o en sevdiği müziğin sesini duymak içini rahatlatmıştı. Yavaşça köpüklü ellerini durulayıp telefonu açtı."Alo?" "Peter, ben Dave. Teklifimi düşündün mü?" Sesi boğuk boğuk geliyordu. "Evet, düşündüm. Görevi yapmaya karar verdim" "Güzel. Ama gitmeden önce sana ve Matt'e birkaç kağıt imzalatmalıyım. Yarın sabah 8'de ofiste ol" "Tamamdır" dedi ve telefonu kapattı. İşi kaptığı için sevinçliydi.Daha sonra bulaşıkları yıkamaya devam etti.
(...) Sabah - 07:00
Peter başında bağıran alarmı durdurmak için alarmın üstünde bulunan siyah düğmeye-alarmın kendiside siyahtı- bastı. Yavaşça gözlerini açtığında her yeri bulanık görüyordu. Yatağının yanındaki ahşap sehpanın üstünden gözlüğünü alıp taktı. Nihayet kendine geldiğinde üstünden battaniyesini hiç istemese de kenara itip yumuşak yastığından başını kaldırdı. İyice bir esnedikten sonra sanki daha geri dönemeyecek gibi odasını incelemeye başladı. Siyah perdesinin arkasından sızan güneş ışığı odasını aydınlatıyordu. Avizesinin üstü tozla kaplanmıştı. Bunun olması normaldi çünkü neredeyse 5 aydır hiç evini temizlememişti.
Parke zemine ayaklarını bastığı anda tüm soğuk iliklerine kadar işlemişti. Terliklerini aradı ancak bulamadı.Yine yatağın altına kaçmış olmalıydılar. Ayağa kalkıp gardrobuna doğru ilerledi. Bugün spor bir şeyler giymek istiyordu. Kot pantolon ve gri bir tişört ona bugünlük yeterdi. Üstünü giyinip yatağını düzeltmeye başladığında otobüsüne on beş dakika kaldığını farketti. Yine üşengeçliği yüzünden ofise geç gitmek istemiyordu.
Kahvaltı yapmaya zamanı olmadığından mutfağa gidip buzdolabının üstünden sandviç ekmeklerini kaptı. Lavabonun üstüne koyup buzdolabından kaşar peynir, domates,marul ve birkaç tane zeytin aldı. Domatesi ve marulu yıkadıktan sonra sandviçini hazırlamaya başladı. Evde yiyemese bile belki öğle arasında yiyebilirdi. Ofise gittiği gibi onu gönderecek değillerdi heralde. Değil mi? Sandviçini hazırlamayı bitirdiğinde onu bir poşete koydu ve kapıya doğru koşmaya başladı. Hızla askılıktan ceketini kaptı ve konverslerini giyerek dışarı çıktı. Yaklaşık 7 dakikası kalmıştı.
Sokakta işine yetişmek için koşan telaşlı insanlar vardı. Aslında kendisi de onlardan biriydi. Bazıları arabalarını son sürat sürüyordu ancak trafiğe takılıyorlardı. Açıkçası onların yerinde olmak istemezdi. Korna sesleri kulaklarını tırmalarken , Peter otobüs durağına doğru koşuyordu. Duraktakiler ona garip garip bakıyordu. Sanki ölüm kalım meselesi için bir yere yetişmesi gerekiyor gibi görünüyor olabilirdi. Evet, aslında öyleydi. Durağa adımını atar atmaz otobüs gelmişti. Ön sıralardan otobüse bindi ve içinden"Umarım bu işin sonu iyi biter" kelimelerini geçirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Night Home Of London
ActionPeter, gazetecilik işinde fazla para kazanamayınca patronu Dave'in ona verdiği görevi kabul etmek zorunda kalır. Matt ile değişik olayların yaşandığı eve girip olayları araştırmalıydılar. Ancak bu Peter'ın sandığı kadar kolay olmayacaktı. Çünkü geçm...