Bölüm 19: Oda

43 24 14
                                    

Peter, gülümseyerek oturduğu yataktan kalktı. Bu ona acıdan başka bir şey vermemişti. Ancak, merak duygusu onu yürümeye zorluyordu. Adımını attığı yer sallanıyor ve gıcırdıyordu. O sırada gözlerinin önüne beyaz bir ışık geldi. Yeniden bir anı görecek olmalıydı. Neden bu kadar sık anı görmeye başlamıştı? Bu anıları görüyordu ama bayılacak kadar kendisini zorlamıyorlardı. En son yatağın köşesine tutundu ve kendisini anının içine bıraktı.


 Yine bu odadaydı ve az önce gördüğü anı gibi her yer yeni ve temiz görünüyordu. Odada kimse yoktu. Yalnız başına burada ne yapıyor olabilirdi? Ancak odada az önce hiç görmediği bir kapı vardı. Matt'in bulduğu deliğin orada duruyordu. O sırada kendisine seslenen Alex'in sesini duydu. "Peter! Hadi gel!" dedi neşeli sesiyle. Elinde olmadan salona yürümeye başladı. Salon yeni eşyalarla doluydu. Hepsi daha kullanılmamış gibi görünüyordu. Yanında, şu an kullanılmaz halde olan masa vardı. Masanın üstü yemeklerle doluydu. Bunları hazırlamak için bir mutfağa ihtiyaç olduğunu herkes bilirdi. Mutfak az önce gördüğü kapının arkasında olmalıydı. Peki ya Alex neden orayı saklamak istemişti? 


Gözlerini yemek masasından çekerek kendisine gülümseyen Alex'e baktı. "Kardeşim, senden harika bir aşçı olur! Hepsi çok lezzetli görünüyor!" dedi yemek masasını göstererek. Masanın üstü pastalar,kurabiyeler,kekler ile doluydu. Alex de masaya baktıktan sonra kendisine döndü. "Ah, bunları ben yapmadım. Ama yapmış olmayı isterdim doğrusu." dedi küçük bir sırıtıştan sonra arkasını işaret ederek. Peter arkasına döndü ve elinde bardaklar ve içecekler ile kendilerine doğru gelen Annabelle'yi gördü. Gülümsemesi, sanki bir meleğin gülümsemesine benziyordu. O sırada anı bitti ve karanlık odaya geri döndü. 


Matt korkmuş bir biçimde kendisine sesleniyordu. "Peter! Peter!" Sesi kulağına boğuk boğuk geliyordu. Sanki birisi kulağını tıpayla kapatmış gibiydi. Kendisine gelmek için başını salladı. Matt'in sesini artık net bir şekilde duyabildiğinde, hızla başını çevirdi. "Orada bir kapı var!" dedi nefes nefese kalmış bir şekilde. "Ne, ne kapısı?" dedi Matt söylediklerinden bir anlam çıkarmaya çalışarak. " Bulduğun deliğin arkasında, bir kapı var. Mutfağa gidiyor olabilir. " dedi Peter derince nefes alıp vererek. Anıdan yeni çıktığı için kendisini halsiz hissediyordu. "Neden mutfağın kapısını gizlemek istesinler ki?" dedi Matt. Aynı düşünceleri paylaştıklarından emindi. "Bilmiyorum. Gerçekten hiçbir fikrim yok." Peter yatağın kenarını sıktığını fark ettiğinde elinin de morardığını gördü. Yavaşça tutunduğu yeri bıraktı ve Matt'e döndü. "Ya bizi kandırdıysa?"dedi Matt. Kafası karışmış gibi görünüyordu. Ve şu an kendisininde kafasını karıştırmıştı.


 "Ne? Ne demek istiyorsun?" Matt sözlerine devam etmedi. Sadece açtığı deliği incelemeye başladı. Ayağına dikkat ederek Matt'in yanına gitti. "Cevap versene. Ne demek istiyorsun?" dedi Peter Matt'in omzunu tutup çekerek. "Ya çift kişilikli değilse? Bizi kandırmaya çalışıyorsa?" dedi Matt. Sesi titriyordu. "O sözleri sadece kafanı karıştırmak için söylemiş olabilir." Peter Matt'in söylediklerine inanmak istemiyordu. Alex, bu kadar intikamla dolu değildi. "Hayır, böyle olamaz. Alex-" "Bu kadar kötü olamaz diyecektin değil mi? O adam bizi öldürmek için elinden geleni yapıyor. Ve alt katta bir ölü var. Ben, ondan her şeyi beklerim." dedi Matt en son söylediği sözleri vurgulayarak. Annabelle... Onu öldürdüğünü Alex'e söylediğinde üzülmemiş, hatta doğru bir şey yaptığını sanmıştı. Matt doğruları söylüyor olabilirdi. Ne kadar kabul etmek istemese bile, gerçeklerden kaçamayacağı netti. 


"Tamam, dediğin gibi olsun. Peki kapıyı nasıl açacağız? Bu duvarı kırabilmek için çekiç gibi bir şeye ihtiyacımız var." dedi Peter duvarın yüzeyinde parmaklarını gezdirirken. Belki, arkasındaki kapıdan içeri girdiklerinde bir daha çıkamayacaklardı. Ecelleri orada kendilerini bekliyor olabilirdi. "Odadaki eşyaları duvara atsak? Sonuçta eskimiş ve tek dokunuşta yıkılacak gibi duruyor." dedi Matt odayı süzerken. Peter bu teklif karşısında Matt'e 'Dalga mı geçiyorsun?' bakışı atmıştı. "Hadi, en azından denemiş oluruz." dedi Matt ikna etmek için çabalarken. "Benim bu kolla bir şeyler taşıyıp atabileceğimi düşünmüyorsun herhalde." dedi kolunu diğer eliyle gösterirken. Kolunu kaldıramıyordu bile. Ancak, ağrılarının dinmesi, ona daha fazla hareket etme avantajını sağlıyordu."Tamam, ben yaparım." dedi Matt komodine doğru yürürken. Gözlerini açarak içindekileri yere atmaya başladı. El aynası,tarak,saat... Nedense içlerinden en fazla saat ilgisini çekmişti. Siyah,deri bir saatti bu. 


Birden beyaz bir ışık gözlerinin önüne geldi. Yine bir anıyı görecek olmalıydı. Neden bu kadar fazla anı görüyordu? Birden her şeyi hatırlamaya,kafasında tüm anılar tekrar canlanmaya başlamıştı. Birden Alex'in kendisine dediklerini anımsadı. "Ancak o eşyaları hatırlamak için de zihnin derinliklerine inmek gerekmez miydi?" Kafasında yankılanan bu cümleden sonra kendisini yeniden anının içine bıraktı. Salondaki koltukta oturuyordu ve koltuğun yumuşaklığına denecek söz yoktu. Sadece anı bile olsa, rahatlamış hissediyordu. Alex'in kolunda az önce gördüğü saat vardı. Gerçekten tam uyuyordu. Sarı saçları yana taranmış, deniz mavisi gözleri heyecandan titriyor gibi görünüyordu. Siyah kot pantolon ve bir tişört giymişti. "Filmde bir kapı var. Ardında lanetli bir oda var. Oraya girince, ancak ruhun geri çıkabiliyor. Night Demon'ın tam gücünü kullanabildiği oda işte o. Çok acayip değil mi?" dedi Alex gülümseyerek. O filmi anlatıyor olmalıydı. Daha sonra yeniden görüntü kesildi ve karanlığın kendilerini  boğmak için çabaladığı odaya geri döndü. 


Bu kadar anıyı görmek ona biraz bilgi ve lanet bir baş ağrısından başka hiçbir şey vermemişti. O sırada net duyamadığı bir kırılma sesi odaya yayıldı.Beynini çok fazla zorlamış olmalıydı. Ancak bunları isteyerek görmüyordu. Yarı kırılmış gözlüğü kendisine yeterince zorluk çıkarmamış gibi birde anılardan sonra etrafı bulanık görüyordu. Yavaşça başını çevirdi. Komodin, yarı kırık bir şekilde yerde duruyordu. Duvarın parçaları da ona katılmıştı. Matt başarmış olmalıydı. Kahverengi tahta kapı tam karşısında duruyordu. Matt, kapının paslanmış demir kolunu tutuyor, girmek için can atıyordu. "Dur," dedi Peter nefes nefese. Konuşmakta güçlük çekiyordu. "Sakın kapıyı açma." Matt dediklerini duymuş olmalıydı ki kapıyı bırakıp hızla yanına gelmişti. "Hey, dostum. Hiç iyi görünmüyorsun. Sanki kanın çekilmiş gibi, tenin bembeyaz olmuş." dedi Matt yavaşça kendisini yatağa oturturken. "Ben, ben iyiyim. Bu aralar birçok anı görüyorum ve sanırım, bedenim bunu kaldıramıyor." dedi Peter nihayet nefes alıp-verişini kontrol altına aldıktan sonra. Kısa bir sessizlikten sonra Matt yine merakla sorularını sormaya başladı. 


"Neden kapıyı açmamamı söyledin?" Peter bu soruyu kesinlikle bekliyordu. "O kapının arkasında lanetli bir oda var. Bunu anımda gördüm. Girersen, çıkma şansın çok zor. Çünkü Night Demon gücünün zirvesine orada ulaşabiliyor." dedi söylediklerinin hepsini vurgulayarak. "Sen bu haldeyken oraya giremeyiz zaten." dedi Matt. Gerçekten acınası bir durumda gibi duruyor olmalıydı. "Peki, hiç anılarında şu kutunun şifresi hakkında bir şey görebildin mi?" dedi Matt hala bir çıkış yolu ararken. Peter, 'Hayır' der gibi başını salladı. Nihayet kendini tekrardan iyi hissetmeye başlamıştı. Yatağa tek eliyle bastırarak ayağa kalktı.


 "Sen burada kal. Ben oraya gideceğim." dedi Peter gözlerini kapıya çevirerek. Matt hızla ayağa kalktı. "Olmaz! Ben de seninle geleceğim. Hem anılarını hatırlarken savunmasız oluyorsun. Hiçbir şeyden haberin olmuyor!" dedi Matt önüne geçerek. "Sadece beni dinle. Bodrumdaki gibi dediklerime karşı gelirsen, ne olacağını ikimizde biliyoruz." dedi Peter kararlı bir tavırla. Daha sonra kapıya doğru yaklaştı. Demir kolu tutarken tüm soğuk iliklerine işlemişti. "Ya fener? Bari feneri al." dedi Matt arkasından seslenerek. "Hayır, fener sende kalacak. Ben Alex'ten korkmuyorum." dedi Peter demir kolu, kapıyı açmak için aşağıya doğru çekerken. Kapı yavaşça açıldı. Kapının arasından, içerideki karanlığın içinde kendisine bakan iki göz görebiliyordu. 

Evet, eceli onu bekliyordu.

Night Home Of LondonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin